09

148 25 64
                                    

   

_________

  Anonim ile konuşmamı kesmiş ve kendimi tekrar elimdeki kucak dolusu çikolatalarla odama atmıştım. Annem gelene kadar bunlarla yetinecektim ve büyük ihtimalle annem geldiğinde yorgun olduğundan yemek yapamayacak, bizde bu günü ramenle kapatacaktık. Bende yorgun olmasaydım ve bu denli bir baş ağrısı çekmeseydim bir şeyler hazırlardım ama bende iyi hissetmiyordum.

    Çalışma masamın üzerindeki diz üstü bilgisayarı alıp yatağa geçtim ve tatil boyunca sürekli izlediğim diziyi açıp çikolatalarımla zamanımı geçirmeye başladım. Yine ve yine düşünmek ve kafamı meşgul etmek istemiyordum. Yarın nede olsa okul vardı ve istesemde istemesemde bazı kişiler gözümün önünde olacağı için bende düşünmek zorunda kalacaktım. Ve evet doğru tahmin bu kişiler Yoongi ve pek çok sevdiğim Ji Eun'du.

    Size onun iyi bir kız olduğunu ve iyi anlaştığımızı hatta onu sevdiğimi söylemiştim değil mi? Unutun bunları. Evet o iyi bir kızdı ama ben artık ona eski gözle bakamıyorum. Ne kadar kendime itiraf etmem zor olsa da sinirlerimi bozmuştu bu durum. Ve aynı zamanda kafam karışmıştı.

    Hey! Size düşünmeyeceğimi de söylemiştim değil mi? Bunu da unuturmusunuz çünkü şuanda tam olarak bu sözümün tersini yapmakla meşgulüm. Normal zamanda dizideki karakterlere salak oldukları ve çok düşündükleri için sinirlenen ben, şimdi kendim onlar gibi davranıyordum. Hani olur ya salak rolüne yatanlar, hah işte aynen onlar gibiydim şuanda. Ama takdir edersiniz ki bu kitabın uzun bir kitap olması için bazı şeyler ağırdan alınmalı.

     Odağımı izlediğim diziye ve yediklerime yoğunlaştırmaya çalışırken neredeyse iki saat geçmişti. Bunun farkına kilit sesi ve ardından dış kapının açılışıyla varmıştım. Dizimin üzerindeki bilgisayarı yan tarafa bırakıp, yorganın üzerinde etrafa dağılan bütün çikolata ambalajlarını umursamayıp yataktan hızla kalktım. Annem içeri girmiş ve üzerindeki fazlalıkları çıkarmakla meşguldü.

    Ama tuhaf olan şuydu ki üzerindekileri hızla çıkartıyor ve etrafa gelişi güzel savuruyordu. Neredeyse önündeki cam vazoyu kıracaktı ki ,o anneannemden kalan bir hatıraydı, ben son anda bunu önlemiştim. Tanrı aşkına neyi vardı bu kadının? Telefonda konuştuğumuzda her şey yolundaydı.

    "Anne!" Biraz yüksek sesle onun dalgın bakışlarını üzerime çekmiştim. "Ne oldu? İyi misin?"

    Bana bakan gözleri bir anda dolmaya başlayınca ne olduğunu şaşırmıştım. Hemen yanına yaklaşıp sabahtan beri çıkarmaya çalıştığı düğmeli gömleğini bir çırpıda çıkartıp, arkasından hala açık olan ev kapısını da kapattım.

    "Ne? Ne oldu? Neden ağlıyorsun?" Annemi çok seviyordum. Onun üzülmesi demek benim de üzülmem demekti. Onun karşısında ağlamamam gerektiğini bilirdim ama o şuanda beni zorluyordu. O gözümün önünde ağlarsa ben nedenini bilsemde bilmesemde ona ortak olurdum.

    "O-o tekrar-" kendini bırakıp derin bir nefes aldı. Kekelemesinden hiç bir şey anlamıyordum. Ama karşımda böyle kıvranıyor olması sinir seviyemi çok zorluyordu.

    "Anne. Gel içeri geçelim ve orada anlat tamam mı?" Sorduğum soruyu gözleri yaşlı bir şekilde kafasıyla onayladı. Beline elimi sararak neredeyse düşecek halde olan bedenine destek verdim ve salona doğru ilerledim. Ne olduysa annemi çok sinirlendirmişti ve üzmüştü. Aksi takdirde annen kolay kolay ağlayan bir insan değildi. Özellikle de on yaşımdan beridir onu hiç ağlarken görmemiştim. Ve şimdiyse bu durum beni çok etkilemişti.

𝐓İ𝐍𝐘 𝐄𝐘𝐄𝐒 [ᴍʏɢ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin