Barış bir süre şaşkınca karşısında dikilen Ogeday'a baktı. İkisi de oldukça şaşırmış görünüyordu ama Barış'ın yüzündeki siniri de görmem uzun sürmedi. Korkuyla yutkundum. Şu an Barış'tan her şeyi bekliyordum. Biz bu ayrıntıyı nasıl es geçmiştik? Barış buraya neden gelmesindi ki? Kafasına estiğinde gelebileceği bir yerdi benim evim ona göre.
Dördümüz de olduğumuz yerde dikiliyorduk. Ufuk ve Ogeday gitmek için bir hamle yapmadığı gibi Barış da içeriye girmek için bir hamle yapmıyordu. Ben de susmaktan başka bir şey yapamıyordum.
En sonunda Barış, Ogeday'ı itti ve içeri girdi. Ogeday şaşırmış görünmüyordu ama karşılık vermemek için kendini zor tutuyor gibiydi. Barış yanıma gelene kadar gözümü ondan ayırmadım. Beni kendine doğru çekip saçlarımın arasına bir öpücük kondurduğunda gözlerimi bir daha açmamamak istermişçesine yumdum. Belki gözlerimi bir daha açmazsam her şey düzelirdi.
"Seni defalarca aradım, geri dönmeyince de meraklanıp evine geldim. Ama gördüğüm kadarıyla misafirlerin varmış, neden açmadığını şimdi anlıyorum hayatım." Barış karşıma geçip benden bir cevap beklediğinde gözlerimi açmak zorunda kaldım ve göz göze geldik.
"Duymamışım," diye mırıldandım.
Telefonum neredeydi hiçbir fikrim yoktu. Ceketimin cebinde ya da çantamda olmalıydı. En son Ufuk'la konuşmuştum, o zamandan beri de elime almamıştım. Barış'ın beni araması aslında oldukça normal bir şeydi, günde bilmem kaç defa beni arayıp kontrol ederdi. Ama kafam o kadar doluydu ki, bu aklımdan çıkıp gitmişti. Eğer aradığında açsam ve hiçbir şey olmamış gibi konuşsam buraya gelmeyecekti. Her şey, her zaman olduğu gibi benim suçumdu.
Bu sırada Barış da beni duymazlıktan geldi ve tekrar kapıya gidip kapıyı kapattı. Ogeday, Ufuk ve ben yerimizden kıpırdamıyorduk. Öğretmenleri tarafından yakalanan ve azar yemeyi bekleyen çocuklar gibiydik. En azından ben öyleydim. Ogeday, Barış'a meydan okurcasına bakıyordu. Ufuk ise her an gözüne bir yumruk sallayabilirdi.
"Demek artık üçlü takılıyorsunuz. Beni çağırmadığınıza üzüldüm doğrusu. Nisa kim bilir ne masallar anlatmış, eğlendirmiştir sizi. He Ogeday, eğleniyor musun sevgilimin yanındayken?" Ogeday'a baktı ama onun cevap vermediğini görünce sinsi bir şekilde gülümsedi ve tekrar konuşmaya başladı. Bu sefer Ufuk'a döndü. "Bu ikisini anlıyorum da sen nasıl bana haber vermezsin lan? Ben olmasam ikiniz tanışamazdınız bile, şimdi bir olmuş arkamdan iş mi çeviriyorsunuz?"
Barış sinirle yandaki duvara avucunu geçirdiğinde elimde olmadan sıçradım. Bu ilk defa etrafındaki bir şeylere zarar verişi değildi ama ben her seferinde korkmama engel olamıyordum.
"Gizli bir şey yapıyormuşuz gibi konuşma be! Düşündüğün gibi bir şey olsa bunu Nisa'nın evinde yapacak kadar salak mıyız sence? Her an senin gelebileceğini bilmiyor muyuz biz?" diye konuştu Ufuk sinirle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
uzak yol. | ognis
Fanfictionbilen var mı aklım nerede? alıp götürdün. sormak gelir içimden rüzgar mısın, aşk mısın?