Bölüm 24

2.9K 114 56
                                    

Çok az kaldı Nisoş'umuzun şampiyon olmasına. Üç kere smse gireceğiz, nasıl olsa çok kişiyiz kazanırız deyip rehavete kapılmamamız gerekiyor. Biliyorsunuz ki bireysel oylar çok önemli. Bu yolun sonu şampiyonluk inşallah.

 Bu yolun sonu şampiyonluk inşallah

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kasım, 2021

Saat öğleye geliyordu. Bugün hiçbir işim yoktu. Ogeday'la dün Winka'da birkaç işi çıktığından dolayı buluşamamıştık. Bugün için henüz konuşmamıştık ama buluşacağımızı düşünüyordum, beni görmeden uzun bir süre geçiremezdi.

Şimdi ise kafamı dağıtmak için boyalarımı açmıştım ve resim yapıyordum. Anlamlı değildi de daha çok soyut bir şeyler çiziyordum. Soyut çalışmak kafamı dağıtmamda daha çok etkili oluyordu. Pek bir şey düşünmüyordum böylece.

Zil çaldığında gülümseyerek ayaklandım. Gelen Makbule ya da Ogeday olmalıydı. Hangisi olduğunu kestiremiyordum, hangisini görürsem daha çok mutlu olurdum onu da bilemiyordum. İkisi de benim bebeklerimdi, insan erkek arkadaşı ve en yakın arkadaşı arasında nasıl seçim yapabilirdi ki?

Kedilerim de zili duymuşlardı, benimle birlikte kapıya doğru yürüyorlardı. En azından Minnoş yürüyor diyebilirdim çünkü Lucky yolun yarısında mutfağa sapmayı tercih etmişti. Kapıda birinin olup olmaması umurunda değildi sanırım. Minnoş ise aynı annesi gibi meraklıydı ve şimdi de kapıyı tırmalamakla meşguldü.

Kapıdaki kişiyi de daha fazla bekletmemek için kapıyı açtım. Tahminlerim doğruydu ve gelen kişi Ogeday'dı. İçten içe görmek istediğim kişi olduğu için sırıttım ve kollarımı boynuna sardım. O da beni hiç beklemeden sarmaladı ve kucaklayarak salona götürdü. Bir anda Minnoş'u unutmamız onu küstürmüş müydü bilmiyordum ama şu kedimi düşünecek halde değildim.

"Sürpriz olmadı herhalde gelmem," dediğinde kıkırdadım.

Birlikte koltuklarımdan birine oturduk. Yan yana oturuyorduk ama benim bacaklarım onunkilerin üzerinden aşağı doğru uzanıyorlardı. Yani bir nevi kucağında sayılırdım. Kolumun bir tanesi hala boynunda sarılır bir vaziyetteydi.

"Dün buluşamadığımız için bugün bir şeyler yapacağımızı biliyordum. Gelenin de ya sen ya da Makbule olduğunu düşündüm." Başını salladı.

"Makbule'yi ara istersen, geleceği varsa da hiç gelmesin. Bütün gün birlikte evde pinekleyelim, akşam da seni bir yere götüreyim istiyorum çünkü. Ne dersin, olur mu?" Gülerek başımı salladım ben de. Çok makul bir teklif gibi görünüyordu.

"Olur ama nereye götüreceksin, bilmediğim bir yer mi?" diye sordum merakla. Ne kadar meraklı biri olduğumu bilmesine rağmen beni böylesine merakta bırakması hiç hoş değildi, cezasını çekmeliydi.

"Evet, aslında daha önce seni hiç götürmediğim bir yere götüreceğim." Kaşlarımı çattım. Zaten çok bir yere gitmediğimiz için önümde bir sürü seçenek vardı. Niye dosdoğru söylemiyor da bana işkence çektiriyordu ki?

uzak yol. | ognisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin