Geçen bölüme rekor yorum geldi, hepinize çok teşekkür ederim aşklar. Hikayeme verdiğiniz ilgi çok hoşuma gidiyor ve hepinizi çok seviyorum. Bu bölümle ilgili de düşüncelerinizi bekliyorumm! 💓
💓
Şaşkınca babama bakakalmıştım. Arkamdaki Ogeday'a dönüp bakamıyordum ama onun da benden pek bir farkı olduğunu düşünmüyordum. Fena yakalanmıştık. Saat akşam ona geliyordu ve bu evde benimle birlikte evime bir erkeğin giriyor olması babamın hiç hoşuna gitmemiş olmalıydı. Gerçi gülümseyerek pastanın üzerindeki mumları üflemem için bana bakıyordu ama içten içe rahatsız olduğunu tahmin edebiliyordum. Ogeday gittikten sonra ifademi alacaktı muhtemelen.
"Ay şoka girdi herhalde ikisi de. Nisa, iyi misiniz?" dedi Selma ve babamı geçip yanıma gelerek elini yüzümün önünde salladı.
"Siz nereden çıktınız ya?" diye sordum ben de şaşkınca.
"Selma ile sana sürpriz yapalım dedik. Annen de gelecekti ama işlerinden dolayı gelemedi. Belki giderken sen de bizimle gelirsin, hem anneni görmüş olursun."
Selma kulağıma doğru eğildi ve "Telefonumu açsaydın sana geldiğimizi, eve ona göre erken bir saatte gelmeni söyleyecektim ama beni meşgule attın," diye fısıldadı.
Ofladım. Keşke o telefonu açsaydım. Selma'nın benimle boş muhabbet yapacağını düşünmüştüm ve dışarıda olduğum için açmamıştım ama eve gelince arayacaktım. Nereden bilebilirdim ki onun benim evimde babamla birlikte olduğunu ve beni beklediklerini? Bilseydim Ogeday'ı getirir miydim hiç?
Aklıma Ogeday geldiğinde bir anda arkamı döndüm. Onun da artık şaşkınlığı geçmiş, gülümseyerek bana bakıyordu ama geri plana attığını düşündüğünü gerginliği de yüzünden okunuyordu. Belki babam ve Selma anlamazdı ama ben anlayacak kadar iyi tanıyordum onu artık. O da benim gibi evimde babamı ve kardeşimi görmeyi beklemiyordu tabii ki. Belki babamla tanışmak bile istemiyordu. Selma ile tanışmak sıkıntılı olmazdı ama babam sıkıntıydı gerçekten. Ona bu konuda hak verebilirdim.
"Nisacığım, birbirinize bakmayı bırakıp şu mumları üflesen mi artık? Bu pasta göründüğünden daha ağır da."
Babamın sesini duyduğumda utanarak ona döndüm. Ogeday'ın da başını önüne eğdiğini göz ucuyla görebilmiştim. Babamı daha fazla bekletmeden ve dilek bile dilemeden mumları çabucak üfleyip hepsini söndürdüm. Selma'dan başka alkışlayan olmadığında gülerek kardeşime sarıldım. Aptal Ogeday, beni niye alkışlamıyordu? Ben de onun doğum gününde, onu alkışlamayacaktım işte.
"Ben alayım da, dilimleyip getireyim pastayı. Siz oturun," dedi Selma ve babamın elindeki pastayı alarak mutfağa doğru yürüdü.
"Buzdolabında kola da vardır!" diye bağırdım arkasından.
Babam bana sarıldı ve birlikte üçlü koltuğuma oturduk. Onu özlemiştim. Prag'tan döneli bir ay olmuş olmalıydı ya da olacaktı. Ailemi buraya geldikten üç-dört gün sonra özlemeye başlıyordum. Ama yalnız yaşamaya da çok alışmıştım, oraya gittiğimde de en fazla iki hafta durabiliyordum. Bu sefer de evimi ve kedilerimi özlüyordum. Bir de rahatça telefonda konuşamıyor, hep dinleniyormuşum gibi bir hisse kapılıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
uzak yol. | ognis
Fiksi Penggemarbilen var mı aklım nerede? alıp götürdün. sormak gelir içimden rüzgar mısın, aşk mısın?