Bölüm 17

3.2K 114 49
                                    

Yerde ve aynı zamanda Ogeday'ın kolları arasında önümüzden hızla geçip giden trene bakıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yerde ve aynı zamanda Ogeday'ın kolları arasında önümüzden hızla geçip giden trene bakıyordum. Gözden kaybolana kadar da bakmayı sürdürdüm. Çok değil, beş saniye önce artık bu dünyada olmayabilirdim ama hala buradaydım. Ogeday yüzünden mi yoksa onun sayesinde mi olduğunu bilmiyordum. Hayatımı kurtardığı için onu suçlamalı mıydım yoksa ona teşekkür mü etmeliydim?

Bu sırada o hala bana sımsıkı sarılarak ağlamasını sürdürüyordu. Arada "Özür dilerim," diye mırıldanışını duyuyordum ama hıçkırıklarından çok da anlaşılmıyordu. Benimse gözyaşlarım bitmişti sanki. Boş bakışlarla karşıya bakmaktan başka bir şey yapmıyordum, yapamıyordum.

Bir süre sonra Ogeday hıçkırıklarını kesmişti. Çenemden tutup yavaşça başımı kendisine çevirdi ve ona bakmamı sağladı. Göz göze geldik ama bu çok kısa sürmüştü çünkü o gözlerini vücudumda gezdirmeye başlamıştı. Herhangi bir yerime bir şey olup olmadığını kontrol ediyor olmalıydı. Ağzımı açıp ona iyi olduğumu söylemek isterdim ama buna halim yokmuş gibi hissediyordum. Hiçbir şeye halim yokmuş gibiydi.

Ne Ogeday dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktığında ne de sarıldığında ona karşılık veremedim. O da böyle bir durumda olduğumu biliyormuş gibi hareketlerini hep kısa tutuyordu.

"Ben senin nasıl yanında olamadım? Bunca zaman, niye senden uzak durdum? Çok özür dilerim Nisa, biraz önceki olayda benim en ufak bir payım bile varsa inan kendimi asla affetmem." Ogeday'ın gözleri tekrar dolmaya başlarken ben başımı iki yana salladım. Kendini suçlamasını istemiyordum. Onun bu olayla uzaktan yakından alakası yoktu.

"Niye kurtardın beni?" diye sordum. Barış gittiğinden beri ilk defa konuşuyordum ve sesim bu yüzden biraz boğuk çıkmıştı ama onun ne demek istediğimi anladığına emindim. En azından kaşlarını çattığında emin oldum.

"Çünkü bana bir sözün vardı. Birini daha kaybetmekten çok korktuğumu sana itiraf ettiğimde, bana seni asla kaybetmeyeceğimi söylemiştin. Ailene, arkadaşlarına, bana bunu nasıl yapmayı düşünürsün Nisa?" Bir süre yüzüme baksa da bir cevap vermeyeceğimi anladığında konuşmasına devam etti. "Acun Medya'da oldukça iyiydin, Anıl'la gülüşüyordun. Ne zaman ki seni Barış'la gördüm, bir terslik olduğunu anladım. Söyle bana, o şerefsiz sana bir şey mi yaptı?"

Gözyaşlarımın tükendiğini düşünüyordum ama anlaşılan o ki hala varlardı. Barış'ın ismini duymamla teker teker akmaya başladılar. Niye böyle bir işe kalkıştığımı hatırlatmıştı Ogeday bana. Ben böyle bir şeyi kendime zor kabul ettirebilmiştim, ona nasıl söyleyebilirdim ki? Barış'ı dövmekten öldürebilirdi bile. Barış sikimde değildi ama Ogeday'ın başına benim yüzümden bir şey gelmesini istemezdim. O bunu umursamadığını söylese bile ben umursardım, umursuyordum.

"Nisacığım bak ben sana yardım etmek istiyorum ama sen böyle susarsan yardım edemem, değil mi? Söyle hadi. Barış seni böyle tenha bir yere getirip istediğin dışında bir şey mi yaptı sana?" Bana korkuyla bakıyordu. Onu onaylamamdan çok korktuğu belliydi.

uzak yol. | ognisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin