Ne olmuştu?neredeydim? hiçbirinin cevabını bilmiyordum gözlerimi açtığımda.Simsiyah bir odanın içerisindeydim odada renkli olarak sadece tablolar vardı diğer her şey simsiyahtı çok loş bır ışık hakimdi odanın içerisinde,göz gözü görmezdi burada.Hiçbir şey hatırlamıyordum buraya nasıl gelmiştim?kim getirmişti?
Yavaş bir şekilde ayağı kalktım bir adım attım ki sağ bacağımın hafiften ağrıdığını hissettim şimdi hatırlamıştım neler olduğunu.
O adamlar beni zorla eve götürmüşlerdi ama ben kaçmıştım bu düşünce beni azıcık da olsa rahatlatmıştı fakat sonra o taş ve benim yere düşmem geldi aklıma bu düşünce zihnimden geçerken gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı bile.Bana bir şey yapmışlarmıydı?burası onların fakirhane dedikleri yermiydi? hayır hayır olamaz Allah'ım.Kalktığım koltuğa geri oturdum ve başımı ellerimin arasına alıp hüngür hüngür ağlamaya başladım hem ağlıyor hem de bağırarak dua ediyordum.
"Allah'ım,Allah'ım ne olur böyle bir şey olmamış olsun,ne olur Allah'ım"...
Çaresizdim bu düşünce beni yerle bir etmişti bana dokunmuş olduklarını düşünmek tiksindirmişti beni,çok halsiz ve yıkılmış hissediyordum kendimi, ölmek istiyordum,yaşamak bana ağır geliyordu şuan,ben böyle insan içine nasıl çıkardım,ailemin yüzüne nasıl bakardım,ben böyle nasıl yaşardım bu saatten sonra ölmek en iyi çözümdü benim için.Bazen haberler de görürdüm bazı kızların kendilerini bu sebepden öldürdüğünü,çok üzülürdüm onlar için fakat keşke öldürmeselerdi kendilerini, savaşsalardı,kendilerine bunu yapan pisliklere inat dik dursalardı diye düşünürdüm hep,şuan anlıyorum ki böyle bir şey karşısında insan dayanamazmış,bu acı o kadar büyük bir şeymiş ki şuan da böyle bir şey yaşamamış bir insan anlayamazmış bu acıyı.
Hemen ayağı kalktım ve hıçkırıklarımla birlikte bağırmaya,başladım o sırada unutmuştum bacağımın ağrısını sadece bağırmak haykırmak istiyordum böyle bir şeyin olmadığını duymak istiyordum.
"Hayır hayır,olamaz!Allah'ım al canımı,al canım Allah'ım yaşayamam,yaşayamam."
Sadece bağırıyordum ellerim kafamda odanın içerisinde bir ileri bir geri gidip geliyordum ve o sırada da hem ağlıyor hem de bağırıyordum artık bağırmaktan gücüm kalmamıştı,oracıkta dizlerimin üzerine düştüm ama hâlâ daha sönmemişti içimde ki ateş avazım çıktığı kadar bağırıyordum haykırıyordum ama olmuyordu bir türlü rahatlayamıyordum.
Birden kapı açıldı,ışıktan dolayı yüzünü göremediğim biri içeri giridi ve benim olduğum yere doğru koşup bana sarıldı.
--Bırakk beni Allah kahretsin seni nasıl yaptın bunu,nasıl yaptın
İtliyordum,yumrukluyordum ama o bırakmıyordu beni.
--Bırak beni,bırak adi, pislik,şerefsiz bırak...
--Allah'ım al canımı kurtar beni, yaşamak istemiyorum,böyle yaşayamam.
--Bırak,çek elini çek.
--Öldür beni,bir o kaldı,onuda yap öldür pislik...
--Allah kahretsin seni pislik,Allah kahretsin,ahh Allah'ım dayanamıyorum.
Artık onu bırakmış kendi yüzümü tırmalamaya başlamıştım bir yandan da bağırmaya devam ediyordum.
--Öleyim de kurtulayım...
Adam şuan da benim ellerimi tutmuş beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
--Sakin ol...
--Bırak beni,bırak...
--Sakin ol
--Mihra dur,Mihra.
--Bırak şerefsiz bırakta öleyim.Gebereyim bırak yaşayamam ben böyle.
--Mihra,benim
--Bırak,bırak beni!
--Mihra benim Merih
--Bıra...
İşte o ismi duyduğum an içimi bir güven kapladı susmuştum artık o işkence gibi geçen 20 dakikanın hıncını çıkarıyordum şimdi,hiç konuşmadan.
--Mihra,iyimisin?
Donakalmış bir vaziyette yüzüne bakıyordum göğsüm hafifçe inip kalkıyordu o sırada ama hiçbir şekilde konuşamıyordum sadece Merih'in yüzüne bakıyordum o ise yavaş bir şekilde beni sarsıyordu.
--Mihra,iyimisin ses ver nolur...
Konuşmak istiyordum,boynuna sarılmak istiyordum ama yok ellerim kollarım hiçbirini hareket ettiremiyordum.
Merih ellerimi tutmuştu biraz yüksek bir ses tonuyla bana sesleniyor ve beni sarsıyordu ama sesi gitgide derinleşiyordu,derinleşiyordu ve artık onu hiç duyamıyordum.Gözlerimi açtığımda Merih tam karşıma oturmuş bana bakıyordu.
--Mihra ses verir misin?
--Mihra hadi ses ver!
Hemen uyuduğum yerde dikleştim ve Merihin boynuna sarıldım.
--Merih!!!
--Ben,ben çok korktum ben sandım ki...
--Geçti,geçti korkma.
--Sana hiçbir şey olmadı tamam mı?
--Ben çok çaresizdim,Merih ben seni o sandım o adam sandım.
--Korkma artık sana hiç kimse dokunamaz ben buna asla izin vermem,sen iyisin.
Merih'e öyle bir sarılmıştım ki asla bırakmak istemiyordum onu keşke zaman dursaydıda aylarca,yıllarca hatta sonsuza kadar böyle kalabilseydik.
Merih yavaşca ayrıldı benden;
--Şimdi kalk elini yüzünü yıkayalım eve böyle gitmek istemzsin öyle değil mi?
Kafamı hafifce"evet"anlamında salladım ve Merih'in yardımıyla ayağı kalktım bacağım hâlâ daha hafiften ağrıyordu ama yürüyebilirdim.Lavaboya geldiğimizde Merih kapıyı kapattı ve beni hemen kapının ardında bekleyeceğini söyledi aynanın önüne geldiğimde kendimin çok yıprandığımı gördüm evden çıkmadan önce hafif sürdüğüm rimelim akmış,göz altlarım mosmor olmuştu saçlarım desen iç içe girmişti ayrıca suratımda kırmızı kırmızı tırmık izleri vardı sinirlendiğim an yapmış olmalıydım bunları.Ellerimi ve yüzümü yıkadım ardından da saçlarımı topladım ve dışarı çıktım Merih dediği gibi hemen kapının ardında beni bekliyordu kolumdan tuttu ve beni az önce ki odaya götürdü.Beni koltuğa oturttu ardından da odanın normal ışığını açtı ve biraz sonra geleceğini söyleyip dışarı çıktı. Şuanda kendimi daha iyi hissediyordum ve olanları unutmak için kafamı dağıtmam gerekiyordu bende bunun için oturduğum yerden kalktım ve odanın içerisinde gezinmeye başladım,odanın içerisinde ki her şey siyahtı duvarından tut yerdeki halısına kadar her şey simsiyahtı birtek bir kaç tablo ve aksesuar renkliydi onlarda çok iç açıcı renklerde değildi.Herbir tablonun içerisinde farklı yüzlerde çizimler vardı ve bu çizimler çok güzel gözüküyorlardı bunları Merih mi çizmişti acaba?Ardından üzerinde örtü olan bir çizim gördüm ve o tarafa doğru ilerlemeye başladım tam örtüyü kaldırıp altında ki resime bakacaktım ki Merih girdi odaya ve;
--Açma onu!diye bağırdı.
Hemen elimi geri çektim.
--Şey kusura bakma yani ben özür dilerim.
--Her neyse hadi gel de şunu iç iyi gelir sana.
--Ne ki bu?
--Bitki çayı yaptım sana iyi gelir diye düşündüm.
--Teşekkür ederim.
Elinden bardağı aldım ve tabloların oraya geri döndüm gözümü gezdirirken bir tablo dikkatimi çekti içinde çok zarif,genç ve güzel bir kadın vardı, gülümsüyordu.Yavaşca Merih'e döndüm ve o tabloyu işaret ederek;
--Bu kadın kim?diye sordum.
Merih bana dönerek;
--Hangisi?diye sordu.
Ardından elimi takip ederek işaret ettiğim tabloya baktı bir anda yüzü düştü keşke sormasaydım diye düşündüm ama ne yazık ki sormuştum artık.
Merih hâlâ daha cevap vermemişti bir kaç dakikanın sonunda.
--Artık eve gitsen iyi olacak annenler merak etmiştir.
Hemen arkamda ki pencerenin perdesini açtım karanlık çökmüştü heryer kararmıştı sadece sokak lambalarının ışığı vardı.
Merak etmişlerdi hemde nasıl merak etmek.
--Haklısın ben gideyim meraktan ölmüş olmalılar.
Hemen kapıya doğru ilerledim tam kapıyı açtım ki Merih tuttu kolumu.
--Sen hâlâ daha akıllanmadın mı yani bıraksam eve tek başına gitmeyi mi planlıyorsun?Nereden geliyor bu güven söylesene bana.
Merih konuşmuyor adeta çıklık atıyordu.Tamam çok haklıydı ama bu kadar bağırmaya da gerek yoktu yani,öyle değil mi?
--Merih sakin olur musun?Tamam haklısın ama böyle bağırmaya hakkın yok.
--Ne hakkından bahsediyorsun sen,eğer bu gün ben olmasaydım o şerefsizler sana...
Devamını söyleyememişti bu kadarını bile duymak beni mahvetmişti tam unuttum derken yine hatırlamıştım onları.
--Herneyse şimdi gidiyoruz, Beraber...
Sitenin içine girmiştik ve bizim binanın önüne gelmiştik,oradan buraya gelene kadar ne ben ne de Merih hiç konuşmamıştık.
--Merih dur eve kadar çıkmana gerek yok o kadarını gidebilirim.
--Umuyorum ki gidersin ama başka zamana seni evine kadar bırakmadan şuradan şuraya gitmem hadi ilerle şimdi.
--Merih babam veya abim seni görürse iyi olmaz bak zaten bu saate kadar yoktum sinir küpüne dönmüşlerdir bir de şimdi seni görürlerse hiç iyi şeyler olmaz sinirlerini senden çıkarsınlar istemiyorum.
--Ben de sana umrumda değil diyorum,seni evine bırakmadan gitmem diyorum anladın mı?
--Evet anladım ama sende beni anla bak daha fazla üzülecek halim yok lütfen.
--Tamam,peki hadi gir apartmana bekliyorum burada.
--Merih sen gi...
--Hadi gir dedim.
--Tamam giriyorum.
Yavaş yavaş yürümeye başladım ve içeri girmeden önce arkamı dönüp;
--Merih teşekkür ederim,dedim.
Buna gülerek karşılık verdi ardından da apartmana girdim asansöre bindim ve içimde ki korkuyla yukarı çıktım.
Artık dairenin kapısının önüne gelmiştim içimde çok büyük bir korku vardı çünkü içeri girdiğimde ne ile karşılaşacağı mı bilmiyordum daha fazla beklemeyecektim zaten çok korkmuş olmalılardı daha fazla üzemezdim onları yavaşca kapıyı çaldım ve beklemeye başladım kapı hemen açılmadı bir kez daha denedim şansımı,elim her zile gittiğinde kalbim duracakmış gibi hissediyordum birkaç dakikanın sonunda açıldı kapı,
Şıkırt...
--Mihra!
Kapıyı açan kişi annemdi.
--Annecim ahh kızım,birtanem nerelerdeydin?
Hem bunları söylüyor hemde ağlıyordu.Yazık onu ne kadar çok üzmüştüm hemde ne uğrunu birazcık yoğurt uğruna bundan sonra uzun bir süre yoğurt kelimesinin"y"harfini bile duymak istemiyordum.
--Gel bebeğim gel içeri.
--Mihra yüzüne ne oldu?çizik çizik olmuş,anlat kızım neredeydin?
Anlaşılan babam ve abim evde değildi,anneme sorsam mı diye düşünüyordum ama cesaret edemiyordum.Tam ağzımı açmış konuşacaktım ki kapı açıldı ve bir gürültü koptu içeriden.
--Mihra!!!
--Anne nerede o kız nerede?
Gelen kişi abim olmalıydı.O kadar korkuyordum ki ellerim ve ayaklarım titriyordu çünkü abim çığlık ata ata yaklaşıyordu odaya.
Abim bir hışımla girdi içeri ardından babam da geldi yanımıza;
--Gel buraya seni bacaksız,mahvettin bizi neredeydin?kiminleydin?gel buraya,en büyük cezayı hakkediyorsun sen,gel dedim,kimse alamayacak seni elimden anladı mı beni!!!
--Hangi şerefsizleydin bu saate kadar söyle onunda ağzını burnunu kırayım!
Ne ne diyordu?benim bu kadar saattir bir erkek ile takıldığımı nasıl düşünmüş olabilirdi ben neler çekerken hem de.
Şuan da yakalasaydı eminim ki bu sinirle döverdi beni ama dövmesin'e gerek yoktu dövmekten beter etmişti sözleriyle.O konuştukça gözlerimden istemsizce yaşlar akıyordu bunu bana nasıl yakıştırırdı?böyle bir şeyi nasıl düşünürdü?
Artık annem onu zaptedemiyordu abim o kadar ağır laflar ediyordu ki dayanamayıp;
--Yeter!Ben bir şey yapmadım ve senin bana bunları nasıl söylediğini anlayamıyorum.Ben artık üzülemiyorum bile dayanacak gücüm yok,kalmadı anladın mı beni abi?
Bunları nasıl söylediğimi bilmiyordum ama söylemiştim işte gözyaşlarım hâlâ daha akıyordu abim durmuş beni dinliyordu sonunda dayanamayıp ağzını açtı.
--O zam...
--Yeter Kaan.
Babam girdi araya;
--Görmüyor musun nasıl üzüldüğünü,rahat bırak onu, tamam haklı olabilirsin ama anlamadan dinlemeden böyle konuşamazsın.
--Baba be...
--Bitti dedim.
Benim artık yürüyecek gücüm yoktu oracıkta bayılacak gibi hissediyordum kendimi,babam yavaşca yaklaştı bana;
--Tamam kızım,şimdi bu konuyu kapatıyoruz belli ki çok yorgunsun dinlen biraz,sonra konuşuruz.
Ardından elimden tuttu ve beni odama götürdü annem de gelmek istedi fakat babam izin vermedi içeri girmesine,yarın konuşursun Selina diyip çıkardı annemi odadan ardından kendi de çıktı ve beni odamda tek bıraktı,artık ayakta bile duramıyordum üzerimdekilerle uyumayı planlıyordum ama bu güne dair hiçbir iz kalmasını istemiyordum üzerimde,kıyafetleri çıkardım ve hemen pijamalarımı giyindim ardından da hâlâ daha dinmemiş olan gözyaşlarımla uykuya daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim için Benden Uzak Dur
Novela JuvenilBabası ve annesinin tahini çıktığı için Ankara'ya giden Mihra en büyük aşkını ve en büyük acısını orada yaşar.Hem çok sever fakat bir o kadar da nefret eder.Siz bu romanda aşkın ve acının bir arada olduğunu göreceksiniz.Aşk mı galip gelecek yoksa ac...