Kalbimi parçalara bölüp atın bütün insanlara, müslüman ülkede insanlar sevgisizlikten ölüyor demesinler.
Hz Ömer değilim, olmak eminim çok zordur. Yusuf değilim bu zindan beni yok eder, Eyüp değilim bu hastalık beni yener, Musa değilim bu deniz beni boğar.Bazen düşünürken nefes alamıyorum gözlerim doluyor, nefesim kesiliyor. Allahım diyorum Sen her şeyi hakkıyla bilensin.
Çocuklar ölüyor, her yerde, dünyanın her yerinde. Haksızlıklar adaletsizlikler başı çekiyor, âhir zaman dedikleri bu muydu?
Bir arkadaşımla buluştuk yakın zamanda umudum kalmadı dedi. İnancım yok artık. Ben bir şeylerin düzeleceğine inanmıyorum. Bir şeyleri değiştirebileceğime inanmıyorum.
Bir şeyleri değiştirmek zorunda olduğumuzu kabul etmiyorum. Tek bir isteğim var değişmeden ölmek. Zalim ve sağır olmadan.
Allah'ın var olduğunu bu sebeple içimin rahat olduğunu söyledim. Sonra inancımı artıran birkaç olay üzerinde durdum.
Çanakkale Deniz Zaferi'nden önce ingiltere'nin savaş bakanı Winston Churchill ikindi çayını İstanbul'da içeriz deyişi ama Çanakkalemizi geçemeyişi.
Anadolumuz işgal altındayken, haberleşme ağı yokken, yalan haber çokken, düşmanın silahlarını çalıp İneboludan Anadoluya sokarken, Kurtuluş Savaşını başlatırken, sonunu bile kestiremediğimiz mühimmatsız bir savaşa girerken aslında yanımızda olan şey Allah, ümidimiz ve çabamızdı.
Miloseviç 1992de Bosna'da müslümanları öldürmeye başladığında şu sözleri söylemişti "Bir hafta sonra Büyük Sırp Cumhuriyetini kuracağız."
Bosnalı Müslümanlar böyle bir saldırı beklemiyordu zira onlar yüzyıllardır birlikte yaşadığı komşularıydı. İnsan komşusunu öldürür mü? (Cebrail bana komşu hakkını öyle çok anlattı ki; neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. Buhari, 6014) *Savaşın trajedisi insanın ahlakî standartlarını yitirmesidir.*
Şu an Bosnada 3 yapılı bir meclis var. Yani büyük sırp cumhuriyeti denen bir devlet yok ve savaş 1995te bitti. Bir hafta değil 3 yıl sürdü.
Benim hâlâ inancım var biraz da pasif bir direniş, pasif ama etkin. Şu an kimseyi etkilemiyor ama elimden gelenin en iyisi için çabalamak vicdanımı rahatlatıyor. O halde Rahmetli Aliya İzzetbegoviç'in mottom olan sözünü paylaşarak son vereyim yazıya
"Evet ben de korkuyorum ama yürümemi gerektiren sebepler, korkmamı gerektiren sebeplerden daha fazla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bence Komik
Short StoryDışarıdan duygusuz bir pezevenk gibi görünüp aslında duygusal bi top olmak beni çok yoruyor.