Parti evine girdikleri an küçük melek Felix, kalabalık yüzünden kendini fazlasıyla gergin hissetse de Jisung'un onu iyice yanına çekmesiyle oldukça rahatlamış hissetti.
Bulutu onu gizliyordu.
Felix bu düşünceyle öz güveninin arttığını hissetmişti. Kendini gayet rahat hissediyordu. Jisung onu insanlar arasından zor da olsa geçirip sonunda mutfağa getirdiğinde küçük bir masanın etrafında olan kalabalık Jisung'a seslenmeye başladı. Jisung hemen Felix'e döndü
"Seni arkadaşlarımla tanıştırayım." dediğinde Felix başını salladı ve Jisung sırayla, masanın etrafındaki insanların isimlerini saydı. Hepsi Felix'i sıcak bir şekilde selamlamıştı. Felix hiçbirinden negatif bir enerji almamıştı ta ki kalabalık arasında ona rahatsız edici bir şekilde gülümseyen, şeytan kostümüyle Yang Jeongin'i görene kadar.
Jeongin ona hiçbir şey dememişti sadece başıyla selamlamış ve gülümsemişti. Güzel bir gülümseme değildi. Rahatsız ediciydi ve Felix iliklerine kadar ürktüğünü hissetti. Jisung ondaki bu değişimi kısa sürede fark etti. Yüzündeki gergin ifadeyi inceledi bir süre ve neyden kaynaklandığını düşündü. Bakışlarını takip ettiğindeyse Jeongin'i bulmuştu.
Bu, Jisung'u hem telaşlandırmış hem de kızdırmıştı. Önceki gece Jeongin'in söyledikleri yüzünden zaten fazlasıyla gergin hissediyordu. Elbette Felix'in ondan hoşlanmıyor olduğu palavrasına inanmamıştı ancak Jeongin'in, Felix için şansımı denerim demesi
İşte bu Jisung'un canını sıkmıştı.
Felix'e istemediği şekilde yaklaştıysa ve o da şu an susuyorsa diye düşünmeden edemedi. Yine de Felix'in kötü hissetmesini istemediğinden onu bir konuşmanın içine çekti. Sandalyesini iyice meleğinin yanına çekti ve Jeongin'i kapattı.
Görüş açısına giren Jisung'un sevimli suratı ile Felix gülümsedi istemsizce. Jisung bir sohbet başlattığında ise istekle katıldı ona. Diğerleri de onlara katıldığında gülüşerek sohbete devam ettiler. Sohbet arasında biri herkese plastik bardaklarda bira dağıttı. Felix hiç dokunmadı önünde duran içkiye. Doğrusu sarhoş olmaktan, kontrolü kaybetmekte fazlasıyla korkardı. Onun aksine masadaki herkes dördüncü ve beşinci bardağına çoktan gelmişti. Jisung'a baktığında ise onlardan geri kalır bir yanı olmadığını fark etti. Sarhoş olup olmadıklarını merak etmişti ancak bazılarının hareketlerin bakılırsa olmuşlardı.
Bu sırada, partinin gerçekten kalabalıkaştığı sırada, birisi gelip Jisung'dan bodrumda duran biraları taşımak için yardım istedi. Fazlasıyla gürültü olduğundan Felix bunu duymamıştı, sadece Jisung'un eliyle beklemesini işaret ettiğini gördü ve masadaki birkaç kişiyle beraber gidişini izledi.
Birkaç kişi beraber bira kasalarını yukarı taşırken Jisung hiç gözden kaçırdıkları var mı diye geri aşağı inmişti. Müzik ve insan sesinin boğuk şekilde geldiği küçük bodrumda gözlerini hazlıca gezdirirken arkasından gelen kilit sesi ile kaşları çatıldı. Yanlış duyup duymadığını teyit etmek için hızlıca kapıya gidip koluna asıldı.
Ancak açılmadı.
Sanki işe yarayacakmış gibi daha sert şekilde kapının koluna asıldı birkaç defa ancak fayda etmedi. Bu defa birkaç küfür savurup kapıya vurmaya başladı.
"Hey! Kimse var mı?!"
Birinin sesini duymasını umut ediyordu ancak müzik sesi o kadar fazlaydı ki burada büyük bir gürültü kopsa kimsenin ruhu duymadı. Bu gerçeği çok iyi biliyor olsa dahi böyle kendini parçaladı birkaç dakika.