Sarışın olan yanında usulca yürüyen sevgilisine kaçamak bakışlar atıyordu. Onu ne çok özlemişti? Kahverengi saçlarını, ona bakarken ışıldayan kahverengi gözlerini, buğday tenini, yumuşak dudaklarını, yanağındaki minik beni.. Ondan gözlerini bir an olsun ayırmak istemiyordu. Ayırmadı da. Az sonra ise önüne bakmadığı için takılıp düşecekti
"Ah!"
Yalpalayıp tutunacak bir yer ararken belinden tutulup çekilmesi bir oldu. Şaşkınca ona bakan gözlere baktı
"İyi misin?"
Felix hemen kendini toparladı, şapkasını düzeltti ve başını aşağı yukarı salladı.
"Evet, etrafa bakarken dalmışım."
Jisung sevgilisinin ağzından çıkan minik yalana kıkırdamamak için kendini zor tuttu. Ona baktığını başından beri biliyordu ancak yine de bu defa çilli olanı utandırmayı bir kenara bırakıp ona uydu. Yere düşen bavulun kulpunu tutup ilerlemeye başladı.
"Güzel mi buralar?"
Felix yakalanmadığını düşünerek derin bir nefes verdi ve o da ilerlemeye başladı.
"Evet, tatlı bir yer.." diye mırıldandı
Jisung başını aşağı yukarı salladı, "Sen bir de geceleri gör."
Felix birazcık hızlandı, Jisung'un önüne geçti ve gözlerini kocaman açtı
"Ne oluyor geceleri?"
Jisung onun bu tatlı haline kıkırdadı, "Gece olunca görürsün."
Bu cevaba karşı Felix dudaklarını büzdü. Öğrenmeyi çok istemişti. Ancak Jisung'un huyunu bildiğinden ısrar etmedi.
Bir süre sonra toprak bir yola girmişler ve köşeden yürümeye devam etmişlerdi. Yan yana yürürken ara sıra elleri birbirine değiyordu ve ikisi de birbirine bakıp anında önüne dönüyordu.
El ele tutuşma cesaretini gösteremediler.
"Evler çok tatlı.." demişti Felix küçük bir mahalleye girdikleri zaman. Evler aynı boyuttaydı ve hepsinin kendine ait minik bahçeleri vardı.
"Öyleler.." diye onayladı Jisung onu. Felix gülümsedi ve omzuyla hafifçe onun omzuna vurdu
"Yaşlandığımız zaman buradan bir ev alırız belki, ne dersin?"
Felix'in sanki gündelik bir olaydan bahsediyor gibi söyledikleri Jisung'u duraksattı. İstemediği için değil, olacağına ihtimal veremediği için böyleydi. Felix çok hayal kuruyordu, güzel hayallerdi ancak bunlara güvenmek için önce kendine güvenmesi gerekti Jisung'un.
Jisung ise kendine zerre güvenmiyordu.
Felix bunu bildiğinden onun bir şey söylemesine izin vermeden devam etti.
"Sen ve ben çok çalışacağız. Üniversiteye gideceğiz," omuz silkti, "Aynı üniversite olmasına gerek yok. Aynı şehirde olalım yeter."
Jisung derin bir iç çekti. Felix'in bunu yapacağına güveni tamdı ancak kendine yoktu işte.. Yine de onu üzmek istemedi. Yanında duran elini usulca okşadı sadece ve sustu. Felix susmuş olmasına bir miktar üzülse de belli etmedi. Korkusunu anlıyordu..
Kısa süre sonra eve vardıkları zaman Hyo amca ve Yoon teyze onları sıcak bir şekilde karşıladı. Felix yine içine su serpildiğini hissetti zira evlerinde oldukça sıcak bir ortam vardı. Jisung'u kendi oğulları gibi benimsedikleri ortadaydı.
"Felix, biraz daha çorba ister misin?"
Yoon teyzenin sorusuna karşı Felix çorbaya bayılmış olsa dahi başını iki yana salladı, "Ellerinize sağlık, çorba çok güzel ancak diğer yemekleri de tatmak istiyorum." kibar bir şekilde reddedip tabağını uzattığında kadın gülümsedi ona yemek kattı.