Felix koridor boyunca hızlı adımlarla müzik sınıfına adımladı. O ne kadar hızlansa da sanki koridor daha da uzuyor gibi gelmişti gözüne. Bir an önce Jisung'un yanına gitmek istiyordu. Onu sarıp sarmalamak istiyordu. Genç oğlanın yazdığı mesajlar o kadar içine oturmuştu ki.. Nefes alamıyor gibi olmuştu.
Sonunda müzik sınıfının önüne geldiğinde hiç düşünmeden kapıyı açtı ve içeri göz attı. Başta müzik aletleri, sandalyeler ve masalar dışında hiçbir şey göremedi. Kapıyı kapatıp içeri birkaç adım attığında ise odanın en köşesinde yere oturmuş ve duvara sırtını vermiş Jisung'u gördü. Genç oğlan ona kıpkırmızı olmuş ve şaşkınlığını bakan bakışlar ile bakmıştı.
Felix'in kalbinde bir şeyler parçalandı. Dayanamadı bu görüntüye ve Jisung'a ilerlemeye başladı. Bu sırada Jisung da ayağa kalkmıştı. İkili, aralarında küçük bir mesafe bırakıp durdular. Birbirlerine baktılar öylece.
Felix Jisung'u kızarmış gözlerine baktı.
Jisung ise Felix'in titreyen irislerini izledi.
Aslında inanamıyordu. Aynı sarhoş olduğu gece olduğu gibi şimdi de Felix'in geleceğine inanmamıştı. Bu güvensizlikten falan kaynaklanmıyordu. Sadece bu kadar değerli olmaya alışkın değildi. Şefkatle bakan gözlere ve karşılıksız ilgiye alışkın değildi Han Jisung.
Belki de Jeongin'in dediği gibi hak etmiyordu. Ne Felix'i ne sevgisini hal etmiyordu. Ona layık değildi.
Düşünceler yine kafasını bulandırıp gözlerini doldurmaya başlayınca kendini sıktı. Ağlamak istemiyordu.. Felix'in önünde ağlamak istemiyordu. Sırf bu yüzden o gelene kadar zar zor durdurmuştu ağlamasını. Ancak şimdi göz pınarları ona ihanet ediyordu. Sanki Felix'in üzerinde titreyen irislerine baktıkça ağlamamak daha da zorlaşıyordu.
Felix genç oğlanın bu halini fark etmişti. Tereddüt etmeden ona birkaç adım attı. Jisung'un bedeni gerildi. Yine de Felix vazgeçmedi. Yavaşça ellerini tuttu Jisung'un. Gözlerinin tam içine baktı ama ağlamak üzere olan dolu gözlerini anında kaçırdı ondan. Bu yüzden ellerini okşadı Felix ve ona seslendi
"Jisung."
Sesi tatlı bir rüzgar kadar rahatlatıcıydı Jisung'a göre. Yine de ağlama isteği daha da körüklendi. Boğazı deli gibi yanıyordu. Yutkundu. Hiçbir şey demeden kendini sıkmaya devam ettiği sırada elini bırakan ve yüzüne çıkan ellerle gözlerini çilli oğlana çevirmek zorunda kaldı.
"Ağlayabilirsin, sorun değil Jisung."
Jisung nasıl meleğine hayır diyebilirdi ki?
Bu yüzden kendini sıkmayı kesti ve bıraktı. Gözyaşı, hıçkırık.. Ne varsa bıraktı. Yaşları Felix'in avuçlarına toplandı. Çilli olan hemen onu kolları arasına çekti. Sımsıkı sardı. Saçlarını okşayıp sorun olmadığını söyledi onlarca kez.
Bir süre öylece durdular. Sonra az önce Jisung'un oturduğu yere çöktüler. Jisung'un ağlaması iyiden iyiye durulunca başını Felix'in omzuna yasladı. İkisi de susmuştu. Uzun süre odada sadece Jisung'un arada çektiği burnunun sesi duyuldu.
"Derse geç kalacaksın.."
Felix, genç oğlanın sözleri üzerine, "Sorun değil." diye cevap verdi ve ekledi "Yanında kalmak istiyorum."
Bu sözler Jisung'un kalbinde çok garip etkiler yaratıyordu. Felix genel olarak kalbine garip etkiler bırakıyordu ancak bir yandan bunların hiçbirini hak etmediği düşüncesi onu yiyip bitiriyordu bu yüzden gözlerini yumdu ve derin bir nefes verdi
Felix onun halen neye bu denli üzüldüğünü anlamadığından endişe ediyordu. Biraz geri çekildi ve Jisung'un yüzüne baktı
"Ne olduğunu anlatmak ister misin?"
Jisung başta bunun lafını bile etmek istememişti ancak Felix'e güvendi, bu yüzden kendini toparlayıp anlatmaya başladı.
"Ben sadece.. Seni hak etmiyorum sanırım." derken lafı ağzında gevelemişti. Çilli olan bir süre onun ne demek istediğini anlamaya çalıştı ve öylece baktı. Sonrasında kaşlarını çattı ve başını iki yana salladı
"Ne-saçmalama Jisung. Neden böyle bir şey düşündün?"
Jisung sesli bir nefes verip çilli olanın kolları arasından çıktı. Eliyle yüzünü ovaladı
"Çünkü öyle.. Sana hiç iyiliğim dokunmadı bile. Neden beni sevesin ki?!"
Felix, genç oğlanın dilinden düşmeyen bu sözlere çok üzülüyordu. Jisung'un neden sevgiyi böyle karşılıkla elde edilen bir şeymiş gibi gördüğünü bilmiyordu
"Jisung, hak etmek için bir şey yapmana gerek yok ancak madem kötü hissettiriyor bu sana," ellerini omuzlarına koyup iyice yüzüne yaklaştı "Bana iyi hissettiriyorsun. Rahat ve mutluyum yanında. Beni tüm kötülüklerden koruyacak bulutum olduğunu biliyorum."
Jisung meleğinin yakında duran güzel yüzüne baktı ve sözlerinin sevgisi altında gülümsedi. Nasıl oluyordu bilmiyordu ancak Felix ne yaparsa büyük bir mutluluk dalgası geçiyordu üzerinden. Doğru, diye düşündü. O Felix'i her zaman koruyacaktı. Ancak birden aklına gelenle gülümseyen yüzü dondu. Yavaş yavaş solarken çilli olan bunu fark edip sordu
"N'oldu?"
"Ben seni koruyamadım ki." dedi titrek bir sesle Jisung. Felix anlamadı ve kaşlarını çatıp başını yana eğdi. Jisung devam etti
"Doğruyu söyle, o gün partide birileri benim hakkımda konuştu değil mi? Canını sıktılar."
Felix bakışlarını kaçırdı hemen. Bundan bahsetmek planları arasında yoktu ve Jisung'un nasıl bunu fark ettiğini anlamamıştı. Belki de böyle düşünmesinin sebebi de onlardı.
"Jeongin," demişti ve Jisung duyduğu isimle yumruklarını sıkıp kısıkça küfür etti.
"Seninle oynadığımı falan söyledi değil mi-"
"Jisung." diye hızla sözünü kesti Felix "Ona inanmadım ki."
Jisung'un gergin suratı anında gevşedi
"Eğer ona inansaydım şu an burada olmazdım."
Yine oldu işte diye düşündü Jisung. Felix, meleği, onu yine tek bir cümlesiyle sakinleştirmişti.
"Yoksa beni hak etmediğin saçmalığını da mı o söyledi?"
Soru karşısında Jisung duraksadı. Küçük bir baş hareketiyle onayladı onu.
Felix sesli bir nefes verdi ve Jisung'un ellerini tuttu, "İnanma sen de ona. Ben nasıl inanmadıysam sen de inanma."
Jisung hüzünle gülümsedi ve daha sıkı tuttu ellerini saran minik elleri
"İnanmayacağım."
----
Merak etmeyin sevgili olacaklar södlmwlw