Vedalar.
Vedalardan hep nefret etmişimdir. Ancak hiçbir zaman kaçamadım sanırım. Çünkü bilirsiniz,
Hayatta her şeyin bir sonu geliyor.
Güzel ya da kötü, her şeyin..
Bir şekilde veda etmek zorunda kalıyorsunuz.
Hiçbir zaman vedalardan kaçamadım fakat vedaların etkisini azaltmaya çaba gösterdim.
Kısmen.
Beklenti içine girmedikçe ve her şeye gelip geçici gözüyle bakınca aslında vedalar çok da koymuyor insana.
Belki de kendimi kandırdım.
Ona bakarken bunu düşünüyorum.
Sarı saçlarına, ışıldayan kahvelerine ve pembe dudaklarına bakarken. Kıkırdaması kulaklarımı doldurup elleri ellerimi sararken bunu düşünüyorum.
Ben kendimi kandırdım.
Çünkü Lee Felix benim için hep daha farklı oldu.
O gün telefon kulübesinde ağlayarak onunla konuşurken de geleceğine inanmadım, beklentiye hiç girmedim.
Ancak o geldi.
Onu kırmama, dökmeme rağmen yanımda oldu.
Okuldan atılıp uzağa gittiğimde beni terk etmedi. Yanımda oldu her zaman. O kadar kilometreye rağmen kalbinin sıcaklığını hep hissettim.
Ben hep gideceğine, beni terk edeceğine hazırdım oysaki. O günün geleceğini, Felix'in gideceğini ve yine yapayalnız kalacağımı biliyordum. Buna hazırdım.
Şimdiyse değilim.
Şimdi o gerçekten gidecek ve ben gerçekten gitmesine hazır değilim.
Ona tüm ruhumla bağlıyım. Eğer giderse ruhumu da beraberinde götürür ve ben gerçek bir yaşayan ölüye dönerim.
O bana sevmeyi öğretti.
Sevmek, sevilmek ve bu ikisini beraber yaşamak tahmin ediyorum ki herkesin yaşadığı bir şey değil. Bunu yaşamış biri olarak söylemeliyim ki sevmek ve sevilmek çılgınca bir şey! Gerçekten kendinizi gökyüzünde hissediyorsunuz.
Yere çakılmak üzereyim fakat bunu es geçelim şimdilik.
Sevmek ve sevilmek güzel olduğu kadar zor aslında. En azından benim için. Çünkü ilk defa tattığım bu duygular başta afallamama sebep olmuştu. Çünkü o kadar iyi hissediyordum ki hak etmediğimi düşündüm hep.
Çünkü bana böyle öğretmişlerdi.
Sevilmeyi hak etmem lazımdı. Bir şeyi başarmalıydım önce ki insanlar beni sevsin.
Hak etmediğimi düşündüm çünkü Felix'e hiçbir şey vermemiştim. Üzerimden bir çıkar elde etmiyordu ancak beni seviyordu. Hem de hiç sevilmediğim kadar güzel seviyordu.
Başta bu saf ve güzel sevgiye nasıl yaklaşmam gerektiğinden hiç emin olamadım. Elime yüzüme bulaştırdım biraz ancak Felix her seferinde beni temizledi. Ellerimi tuttu ve alışmama yardım etti.
Şüphesiz onu sevmek dünyanın en değerli duygusuydu benim için.
Şimdiyse ona veda etmeliydim.
Dediğim gibi onca zaman sonra ona veda etmeye hiç hazır değildim.
"Ne düşünüyorsun?"
Hafifçe esen rüzgar saçlarını savurunca gülümsedim, "Hiç." dedim.