Sevgili prensim

1.9K 181 267
                                    

"Nasıl kıydın dedim?"

"Ne saçmalıyorsun Felix"

"Bak al işte Hyunjin'in odasında buldum, al"

Eliyle fotoğrafı uzattı. Ve eline sert bir şekilde bıraktı. Joon Bey öylece kalmıştı. Dikkatle fotoğrafa bakıyordu.

Dolu ve şişmiş gözlerle

"Yazık, nasıl çekeceksin şimdi bu vicdan azabını? Ya da sende vicdan diye bir şey yoktu değil mi.."

Sinirle kahkaha attı. Kahkahasıyla birleşen ağlamasıyla

"Unutmuşum..."

dedi kafa sallayarak ve sonra odadan ayrıldı.

Daha fazla burada durmak istemiyordu. Kimse yoktu, konuşacağı ve onu anlayacağı abisi ortalıkta yoktu günlerdir.

İçi daralıyordu ve karar verip malikaneden dışarı doğru yöneldi. Onu durdurmaya çalışan tüm korumalara acımadan hançer saplamıştı.

Babasının da duyguları böyle mi ölmüştü? Çünkü artık Felix'in kaybedecek bir şeyi yoktu. Yaşama sebebi de..

Hyunjin'i bıraktığı kulübeye şişmiş gözlerle ve koşarak ilerliyordu. Onun ölüsünü görmek daha da canını yakacaktı. Ama onu orada bırakmayacaktı.

"Seninle herşeye varım derken ölüm de içindeydi Hyunjin."

"Seninle ölüme de varım."

Ağlamaya başladı ve daha da hızlanarak kulübüye vardı. Kulübenin dışında bekliyordu. Korkuyordu. Onu çok daha kötü halde göreceği için. Cesaretle ve korkarak kırptığı gözleriyle açtı kapıyı.

Yerlerde kanlar, kopmuş halatlar ve kanlı ayak izleri...

Hyunjin orda değildi. Felix her tarafa baktı ama yoktu.

"Gömdüler mi seni kara toprağa sevdiğim.."

Yerde donmuş kanlar vardı. O gün gözüne geliyordu. Ağzından dökülen kanlar karnındaki derin yarası.. Ağlamaktan başka hiç bir şey yapamayışı..

Bununla nasıl yaşayabilirdi? Onu tek bir salise düşünmeden duramıyorken, onun ölürken kollarında uğurlamıştı. Göz yaşları istifa etmişti artık olanlar karşısında. Yerini kan almıştı. Gözlerinden kan akıyordu. Vücududa artık dayanamayacaktı.

Felix buna bir son vermek istiyordu. Düşüncelerine, acıyan kalbine, yanan gözlerine.

Hyunjin'in bağlandığı halatlara bakıp duraksadı. Ve karar verdi. Halatları tavana bağlamak üzere ayağa kalktı.

Yuvarlak bir şekilde kafası sığacak şekilde ayarladı. Ve bir oturak yerleştirdi.

Onu ölümde de yalnız bırakmayacaktı.

Oturduğu oturakta kanlı gözlerle ve tüm yaşadıkları gözüne gelircesine bir şarkı mırıldanmaya başladı.

Etkiler herkesi, nefesi keser kesin
Benim herkesi, o da benim herkesim
Serseri bi' çocuğum, o ise prensim

Başaramam sensiz yaşayamam...

Sevgili prensim
Hiç mi korkmuyo'sun karanlıktan?
Kim bilir ne rüyalar, ne rüyalar
Görüyo'sundur o mezarlıkta

Sevgili prensim
Üşüme al beni yanına, al
Sarılabilsem sana, gelsen bana
Başaramam, sensiz yaşayamam

Sevgili prensim
Hiç mi korkmuyo'sun karanlıktan?
Kim bilir ne rüyalar, ne rüyalar
Görüyo'sundur o mezarlıkta

Sevgili prensim
Üşüme al beni yanına, al
Sarılabilsem sana, gelsen bana
Başaramam, sensiz yaşayamam

Söylediği son sözlerle birlikte oturaktan ayaklandı. Ve kafasını sevdiğinin kanları olan halata geçirdi. Hiç bir şey umrunda değildi ki onun. Yaşama sebepsiz bir dünya tadı tuzu olmayan yemek gibiydi, yemesen daha iyiydi. Yaşarken ölüyordu o. Hiç kimse anlayamazdı yaşayamadan. O da yaşamak istemiyordu zaten..

Kendini o halatların içindeki ölüme hazırladı bir nefes alarak.

Ayağıyla iteceği oturakla sonsuz uykuya yatacakken bir sesle irkildi.

"Neden tutmadın sözünü Lee Felix?"

--------------------------------------------------------------
--------------
--------

Reklamlar...

Bu bölüme özel klip yaptım 🤍
FANART olmayan hemdeeeğ aticam bugün ins

Dear Hyunlix (Düzenleniyor...)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin