9-Marten

22.7K 1.6K 422
                                    

Gözlerimi açtığımda karşımda Atilla'dan bozma Atakan'ı bulmayı kesinlikle beklemiyordum. Neden hâlâ buradaydı? Ellerini cebine sokmuş ve duvara yaslanmış bir biçimde beni izliyordu. Aklından neler geçirdiğini merak ediyordum. Bakışlarında hiç kaybolmayan ve beni geren bir tuhaflık vardı.

"Sen neden buradasın?" diye sordum doğrulup arkama yaslanarak.

"Oradan bakınca, kollarımın arasında bayılıp kalmış bir kadını hastaneye bırakıp kaçacak kadar umursamaz mı görünüyorum?"

"Buradan bakınca, kibirle kaplı, bencil, ukala  ve tekinsiz görünüyorsun."

"Senin için işlerimi erteledim. En azından bunun için bana minnettar olamaz mısın?"

"Olamam. Senden böyle bir şey istediğimi hatırlamıyorum. Kaldı ki beni durdurup sanki hakkınmış gibi hesap sormaya çalışmasaydın, kolların yerine sert zemine serilirdim ve seni temin ederim; seçme şansım olsa ilk tercihim bu olurdu."

Hiddet dolu serzenişime karşılık ceplerindeki ellerini çıkardı ve bana doğru yürüdü. Bir an, nedense kendimi savunmak zorunda kalacakmışım gibi hissederek göz ucuyla komodine baktım. Silahım neredeydi?

"Çekmecede." dedi ve çekmeceyi aralayıp silahımı kucağıma bıraktı.

"Sana zarar vermeyeceğim." dedi başını iki yana sallayarak.

"İstesen de veremezsin." dedim meydan okurcasına.

"Beni ne zaman hatırlayacaksın Rüya?" diye sorduğunda kaşlarım çatıldı. Onu hatırlamadığımı mı sanıyordu gerçekten?

"Oradan bakınca, gördüğünü unutacak birine benziyor muyum?" dedim sahte bir gülüşle biraz önceki tavrına gönderme yaparak.

"Evet ve artırıyorum. Sen gördüğünü, yaşadığını, yaşattığını unutacak birisin." dedi işaret parmağını kaldırıp.

"Sana benimle böyle konuşabileceğini düşündüren nedir bilmiyorum ama buradan bir an evvel çıkmanı istiyorum. Hatta daha da fazlası, emrediyorum!" dediğimde güldü.

"Sana, bana emir verebileceğini düşündüren nedir bilmiyorum Nerium Oleander ama ben gideceğim yeri de zamanı da iyi bilirim. Kimseyi yüzüstü bırakmam. Kimseyle oyun oynamam. Görünen o ki ben senin hayatına şöyle bir uğrayıp geçmişim.. Oysa sen benim hayatımda ciddi bir yer edinmiştin."

Sözlerinden ziyade, hitabı tam anlamıyla boşluğa düşmeme sebep oldu. Bana böyle seslenebilecek tek bir kişi vardı. İşte şimdi anlam kazanmıştı onu gördüğüm günden beri zihnimde yankılanan tuhaflık. Bakışları, nefreti, hiddeti, kırgınlığı.. Hepsi..

"Marten." dedim yutkunarak.

Onu karşımda görmek beni müthiş bir şaşkınlığa sürüklemişti. Bu mümkün olabilir miydi? Eğer mümkündüyse Darwin'in Evrim Teorisi'ne koşulsuz şartsız inanabilirdim..

Anneannemlerde geçirmek zorunda kaldığım bir yaz tatilinde tanışmıştım onunla. Hani filmlerde diş telli, gözlüklü ve kilolu bir adam ya da kadın olur ve yıllar sonra dehşet bir güzellik veya karizmayla karşılaşır ya onu reddedenle? İşte oradaki diş telli, gözlüklü ve kilolu adam Atakan'dı. Ama onu dış görünüşüne bakarak reddeden geri zekalı elbette ben değildim.

Ankara'da arkadaşlık kurduğum tikileri dinleyip sahte bir hesap adıyla internette dolanma gafletine düştüğüm zamanlarda denk gelmiştik birbirimize. Kullanıcı adımı çok yaratıcı olduğum için Nerium Oleander yapmıştım. Bilirsiniz, Zakkum'un diğer adı..

Onun kullanıcı adını görür görmezse Türk'lük damarım delicesine kabarmıştı ve kendi kullanıcı adımı unutup ona yargı dolu bir mesaj atmıştım. 'Sansar yazmak varken neden Marten?' diye başladığım mesajlarım, onu vatan haini olarak suçlamaya kadar gitmişti. Ağır ve büyük saçmaladığımın farkına, ancak kullanıcı adımı hatırlatmasıyla varabilmiştim.

ZakkumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin