29-Bordo

17.4K 1.4K 275
                                    

Atakan'ın yanımızdan kaçarcasına uzaklaşmasına müsaade etmemin tek sebebi, düşüncelerimi bir kanıta dayandıramıyor oluşumdu. Kafenin önündeki merdivenlere çöküp öfkemi yatıştırmaya çalışırken Çağan önüme geçti ve bana elini uzattı.

"Vakit kaybetmeyelim." dedi ciddiyetle.

"Kaybetmeyelim." dedim elini tutup kalkarken.

Abime Çağan'la olduğumu bildiren kısa bir mesaj atmamın ardından kafeden ayrıldıktan sonra, soluğu karargâhta almıştık. Çağan'ı gören dönüp bir daha bakıyordu ama bu, onun umurunda değil gibiydi. Odasına girdiğimizde bir an için duraksadı ve gözlerini kapattı.

"İyi misin?" diye sordum endişeyle. Burada atak geçirmesi hiç iyi olmazdı..

Gözlerini açtı ve bana dönüp gülümsedi. İçime dolan rahatlamayla yüzüm gevşedi ve içimdeki savaşa rağmen ben de ona gülümserken buldum kendimi.

"İyiyim." dedi beni yatıştırmak ister gibi. Yine de onu zorlamak istemiyordum. Kapıyı ardımızdan kapatıp, önüne geçtim.

"Yalnız halledebilirim. Burada olmak zorunda değilsin. Bulduğum her bilgiyi seninle paylaşır-"

"Rüya.. Sakin ol güzelim. Ben iyiyim. Bir yere gitmeye niyetim de yok. Bundan sonra hep yanında olacağım. Tamam mı? Artık başlayalım mı?"

"Hep?" dedim sorarcasına.

"Hep.." dedi ve yüzümü okşayıp masasına yöneldi.

Bulmayı beklediğimiz şey neydi bilmiyorum ama arıyorduk işte.. Bugüne dek hiçbir açık vermemiş, kimse tarafından fark edilmemişti. Kaç silah arkadaşımın kanı vardı ellerinde? Düşündükçe delirecek gibi oluyordum. Yetmezmiş gibi, onunla işbirliği yapanların varolduğunu bilmek de beni boğuyordu.

Saatlerce, birlikte yürüttüğümüz operasyonlar hakkında kafa patlatmıştık. Çağan zaman zaman dişlerini sıkıp başını sağa sola sallıyordu ve bunu benden gizleyebildiğini sanıyordu. Atak geçirecek gibi görünmese de, ters giden bir şeylerin olduğu belliydi.

"Ara verelim. Bir kahve alayım." dedim ayağa kalkarak.

"Hayır. Çoktan kaçış planını devreye sokmuştur. İfşa oldu. Mutlaka kaçmak isteyecektir. Bir an evvel atağa geçmeliyiz." dedi alnını sıvazlayarak.

"O zaman sen biraz dinlen, ben devam edeyim."

"Neden?"

"İyi değilsin."

"Başım ağrıyor sadece. Geçer birazdan."

"Bence beş dakikalık bir mola ikimize de iyi gelebilir. Sakin kafayla daha net veriler elde ederiz."

"En son bunu yaptığımızda-"

"Rozalin'e olanlardan sen sorumlu değilsin Çağan."

"Rüya.." dedi ayağa kalkıp kendini masanın önündeki koltuklardan birine bırakırken.

Başını koltuğun arkasına yasladığında gözlerini kapatıp alnını sıvazlamaya devam etti. Yanına oturdum ve alnındaki elini yavaşça itip, tek elimle başarabildiğim kadar ovdum şakaklarını. Çağan birden elini cebine atıp sıkıntılı bir nefes aldı.

"Bir şey mi oldu?" diye sordum merakla.

"Olsun istemiştim. Ama zamansızlığa esir düştü. Oturunca hatırladım." dedi doğrulup ayağa kalkarken.

Kaşlarımı çatıp karşısına dikildiğimde başını sağa çevirip aldığı nefesi bıraktıktan sonra bir derin nefes daha aldı ama bu kez aldığı nefesi tuttu. Cesaretini mi topluyordu? İyi de ne için? Birbirimizin karşısında cesaretlenmeye ihtiyacımız olduğunu sanmıyordum.

ZakkumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin