Levi: "N'olur bana tatlı deme. Sonra aptal askerler beni ciddiye almıyorlar, en sonunda da ben sinirleniyorum ve hepsine ceza veriyorum." dedi.
Onun bu dediğine hafifçe güldün. İyi ki bu adama aşık olmuştun. Ne kadar şanslı olduğunu düşündün.
'Artık ölsem gam yemem galiba.' diye geçirdin içinden.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Canın sıkıldığı için karargahta dolaşmaya başladın. Levi'ın çok fazla evrak işi vardı ve yardım etmene izin vermemişti. Seninde bugün izin günün olduğu için rahatça takılmana izin vermişti, Erwin.
Yemekhaneye girecekken içeriden gelen sesler seni durdurdu. Biraz dinlemeye karar verdin.
Eren: "Ya ben ablama nasıl söyleyeceğim?! Armin, fikir ver, fikir ver..." dedi.
Armin: "Eren, fazla abartmıyor musun? Y/N ablaya sakince neler olduğunu anlat. O anlayacaktır seni." dedi.
Mikasa: "Ya Kaptan Levi kızarsa?" dedi.
Sasha: "Mikasa! Ben açım! Yemek var mı~" diye sordu.
Mikasa: "Sasha, n'olur iki dakika sus. Önemli bir konu var. Ve bu konuyu çözmezsek Kaptan Levi sana yemek verdirtmeyebilir?" dedi.
Sasha: "HAYIIIIIIIIIIR!!! O ZAMAN ÇABUK BİR ÇÖZÜM BULALIM!" dedi.
Armin: "Sasha, sessiz olur musun, lütfen?" diye onu uyardı.
Sasha: "Tamam, tamam. Sustum." dedi.
Eren: "Galiba bu sefer ciddi anlamda sıçtım. Gidip suçumu söyleyeyim bari..." dedi.
Daha fazla dayanamayıp içeri girdin.
Eren tam yemekhaneden çıkacaktı ki seni görünce olduğu yerde kaldı.
"Neymiş şu büyük suç?" dedin Eren'e bakarken.
Armin, Eren'e doğru baktı. Sonra sana dönüp konuşmaya başladı.
Armin: "Eren'in bir suçu yok, Y/N abla... Tüm suç bende..." dedi.
"Yalan söylüyorsun, Armin." dedin.
Armin: "NE? S-siz nasıl anladınız?" dedi sana doğru şaşkınca bakarken.
"Konuşmalarınızı duydum. Senin bir suçun yok." dedin.
Eren bir sağa bir sola bakarak sürekli gözlerini kaçırıyordu. Ona doğru döndün.
"Ne yaptın yine Eren?" diye sordun.
Eren: "A-ABLA! YEMİN EDERİM Kİ BİLEREK YAPMADIM. N'OLUR BENİ KAPTAN LEVİ'IN GAZABINDAN KURTAR!" dedi yalvarır gözlerle.
"Çok kötü birşey değilse neden olmasın?" dedin.
Eren: "Bak şimdi," diyerek söze başladı.
Eren: "Ben Kaptan Levi' a çay yapıyordum. Tek amacım onun gözüne girmekti çünkü bakışlarıyla beni öldürüyordu. Daha sonra ben Kaptan Levi için hazırladığım çayı ona götürecekken at kafalı Jean beni korkuttu ve ben Kaptan Levi'ın en sevdiği fincanını kırdım. Bununla birlikte içeceği çayda yere dökülmüş oldu... " dedi.
"Bunda ne var Eren? Levi'la konuşurum. Affeder." dedin.
Mikasa: "Herşey sadece bu kadar değil, Y/N abla... Devamı da var..." dedi. Eren'e döndün tekrardan. O da derin bir nefes aldı ve anlatmaya devam etti.
Eren: "Yere dökülen çayı Kaptan Levi görürse kızacağını düşündüm ki kızar bence? Bu yüzden çayı döktüğüm yeri Kaptan Levi görmeden temizlemek istedim. Temizlik malzemelerini alıp yemekhaneye geri geldim ve yeri temizlemek için çamaşır suyunu elime aldım. O sırada Armin'de kapının oradan beni izliyormuş. O bir anda 'Ne yapıyorsun, Eren?' diyince korktum ve elimde ki çamaşır suyunu da yere döktüm. Daha sonra Armin'le ikimiz panikledik ve yeri temizlemeye çalıştık. Daha sonra Mikasa'da bize yardıma geldi. Ama beceremedik. Bizde bir çözüm yolu bulmaya çalışıyorduk. Sana anlatmayı düşündük. Tam senin yanına geliyordum ki sen geldin... Böyle işte... ABLA N'OLUR YARDIM ETTTT!!! " diyerek sızlandı, Eren.
" Eren. " dedin gözlerini kaçırarak.
Eren: " Bizi kurtarabilir misin, abla? " diyerek sana umut dolu gözlerle baktı.
" Gerçekten büyük sıçmışsınız. Sizi Komutan Erwin bile kurtaramaz." dedin hepsine sırayla bakarken.
Levi: "Kimi Erwin bile kurtaramazmış?" diyerek içeri girdi Levi.
Eren korkuyla baktı sana. Ne yapacağını bilmiyor gibiydi. Mikasa'ya döndün. O bile korkmuşken, senin burada durmanı bile yanlış anlayabilirdi. Eren gülümsemeye çalışarak Levi'a doğru bir adım attı ve asker selamı verdi.
Eren: "Kaptanım! Siz çok yorgunsunuzdur. Ben size ilk önce güzel bir masaj yapayım, daha sonra size güzel bir çay demleyeyim. Ne dersiniz?" dedi.
Levi: "Bende zaten çay almaya gelmiştim, velet. Siz burada ne yapıyordunuz? Ayrıca hala ilk soruma yanıt alamadım." dedi. Levi, Eren'i bakışlarıyla öldürüyordu cidden.
