50.

818 43 32
                                    

Zehra Gülüç - Bensiz Yapama

50. Bölüme gelmişiz...

Güzel okumalar 🌼

🌼

"Sevgilim nereye gittiğimizi söylemeyi düşünmüyor musun hâlâ?" Dedim oflayarak. Elimi tuttuğu eliyle beni kendine çekti ve yanaklarımı sıkarak dudağımı büzdü. Ardından ise sıkı bir öpücük bırakıp gülümsedi. "Sevgilim diyen ağzını yemek istiyorum."

Öpücüğün etkisiyle olduğum yerde kalmıştım. "Ve hayır güzelim, söylemeyeceğim." Yeniden ofladım ve beni çekiştirmesine izin verdim.

Hastaneden çıkmamın üzerinden yaklaşık bir ay geçmişti. Yiğit neredeyse her gün yanımdaydı ve ben bu durumdan asla şikayetçi değildim. Tek başıma sokağa çıkmama dahi izin vermiyordu henüz Selvi bulunmamışken.

Çok fazla korkuyordu ve ben bu duruma hak veriyordum zira ben aynı durumda olsaydım Yiğit'i göğsümde saklardım.

Ben hastaneden çıktıktan bir hafta sonra Selvi bir dağ evinde bulunmuş ve ağır yaralama suçundan on yedi yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu durumda ona üzülüyor olmam vicdanımdan nefret etmeme sebep oluyordu. Çok genç bir kadındı ve kendine yazık etmişti.

Sende gençtin Papatya ve o kadın seni öldürüyordu.

Yiğit'in evinde kalıyorduk ve Yiğit, hiçbir surette beni evime göndermiyordu.

Beni yeterince özlediğini söylüyor, daha fazla buna tahammül edemeyeceğini çeşitli yöntemlerle anlatıyordu.

Bende bu yöntemlerden razıydım.

Kafeyi uzun zaman sonra Gülce ve Nil açmaya başlamıştı. Güzel bir şekilde ilgileniyorlar, gerek olduğu takdirde beni çağırıyorlardı. Ayrıca çoğu zaman onlarda yanımda oluyor, ben yokken gelişen dedikodulardan beni haberdar ediyorlardı.

Acı olayların yanı sıra geçen hafta Egemen Gülce'ye evlilik teklifi etmişti ve Gülce'nin ağlayarak kabul etmesinin ardından birkaç gün önce sözlenmişlerdi.

Gülce'nin evinde ufak bir isteme töreni olmuştu ve Gülce'nin babası Egemen'i bir miktar zor duruma soksa da evlenmelerine müsaade etmişti. İstemenin ardından Anıl, Nil, Egemen, Gülce,Yiğit ve ben bir mekana gitmiştik ve uzun zaman sonra fazlasıyla eğlenmiştik. Tükettiğim alkolden sonra Yiğit benim yüzümden oldukça zorlansa da tek kelime etmemiş, tüm gece benimle ilgilenmişti.

Şimdi ise Yiğit beni bir yere götürüyordu ve katiyen nereye gittiğimizi söylemiyordu. Üstelik nereye gidiyorsak arabayla bile değil, yürüyerek gidiyorduk.

Uzun yürüyüşümüzün sonunda Yiğit'in sesiyle olduğum yerde durdum. "İşte geldik." kafamı çevirip önünde durduğumuz yere baktığımda şirin bir kafeye geldiğimizi gördüm. "Bu kadar heyecan yaptığın şey kahvaltı mıydı?" dedim gülerek. "Söyleseydin bizim kafede yerdik yemek." Gözlerimi gözlerine kenetlediğimde hafifçe gülümsedi. "Buraya başka bir şey için geldik." dediğinde kaşlarım çatılmıştı.

Yiğit dudaklarına kondurduğu tebessümü ile elimi hafif bir şekilde çekerek kafeden içeriye girdi. Bir kafede en fazla ne yapabileceğimizi ve ne yiyeceğimizi bilmiyordum ancak yanımdaki adam Yiğit'ti ve bu sebeple hiç tereddüt etmeden içeriye girdim.

İçerisi oldukça sevimli; toz pembe ve açık mavi tonlarındaki koltukları ile beyaz duvarlarına konumlandırdıkları tabloları ile oldukça uyumlu gözüküyordu. Duvarların bazı yerlerine yine pembe ve mavi renkte ahşap kapı dekoru yerleştirmişlerdi.

Yol | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin