37♦

4.1K 244 39
                                    

SE-LAM! Bir bölüm bırakıp kaçıyorum. 150K olmak üzereyiz ve iki gözüm iki çeşme... Nasıl da özlemişim yazmayı... Ağlayacağım bırakın beni... 

Yorum yapmayı unutmazsınız dimiiii?

Birazasli iyi okumalar diler... 


Evime gelmem kolay olmamıştı. Aslına bakılırsa, evime gelmem nasıl mümkün olmuştu bilmiyordum. O geceden sonra odama gelmiş, uyumuş ve asla uyandırılmamak için kulaklıklarımı takmıştım. Ertesi gün uyanır uyanmaz küçük bir çanta alıp annemin yanına gelmiştim ve bir de ona İlkay'la ilgili milyonlarca açıklama yapmak zorunda kalmıştım. Depresyonum son hız devam ederken en azından birazcık şefkat görmüş, dayak yemiş, bir de karnımı doyurmuştum. 

Ta ki, gerçekten devam etmem gereken bir okulum olduğunu anımsayana kadar. 8 gün depresyon yorganı içinde kalmak benim için yeterli olmalıydı ama olmadı. Bu yüzden kendi şehrime döndüm ve okula da depresyon hırkamla gittim. Sırf laf olmasın diye çıkarttığım hattı da asla telefonuma takmadım.

Hani bazı insanlar, arkadaşları ve sevgilileri arasında kaldığı zaman kesinlikle arkadaşlarını seçeceklerini söylerlerdi ya... Mesela ben şu an dehşet bir acının tam ortasındayken hiç de sevgilisiz yapabileceğimi söyleyemezdim. Sevgili değil, İlkay.

Biraz da eski İlkay.

En azından benim kadar o da sessizdi. Hakkında hiç bilgi almamıştım çünkü yüzsüzce her yerden engellemiştim, Whatsapp hariç çünkü hattımı kırdıktan sonra mesajlara bakıp ağlamamak için onu da silmiştim, ve o da bana ulaşmaya çalışmamıştır zaten. 

Orta sıralardan birinde oturmaya ve hocanın gelmesini beklemeye başlarken sınıftan ara ara konuştuğum bir kız önüme oturup bana doğru döndü. 

"Okula gelmek yorucu mu oldu?" dedi samimi bir sesle. "Eh, tabi kim olsa İlkay Altun'un yanından çıkıp okula gelmek istemezdi."

Adını duyduğumda kalbime saplanan ağrı...

Ve benim içimde beliren o sınırsız ağlama isteği...

"Anlamadım." dedim. "Ne demek istiyorsun Dilan?"

"Sakin ol ya, tablonu gördük sadece. Sevgilin değil mi adam? Twitter gündemine oturdunuz bayağı bayağı... Çok havalı bir şey."

"Bunları konuşmak istemiyorum Dilan, gerçekten. Pek iyi hissetmiyorum." 

Saçlarımı düzeltmek için elimi kaldırdığım anda "Aaa, ellerine ne oldu?" diye sordu. Evet, ellerim. Gerçekten bir domates kadar kırmızı olan ve ısrarla kaşınmaya devam eden ellerim. 

"Yaktım ya." Yalandan kim ölmüş? "Ufak bir kaza. Kaşıyınca da böyle oldu işte."

"Geçmiş olsun." 

Hoca beni kurtarmak için geldiğinde ağzımın içinden "Teşekkür ederim." dedim. Sonra Twitter olayı dikkatimi çekmiş ve beni de biraz meraklandırmış olduğu için Dilan'ın omzuna dokundum. 

"Telefonumun şarjı bitmiş de, seninkini alabilir miyim 5 dakika?"

"Tabi." diyerek telefonu verdikten sonra "Hemen vereceğim." dedim. Ekranı açık telefondan önce Instagram'a, kendi hesabıma girdim. Takipçi sayım... Sayım takipçi... 

Önümdeki kağıtların arasında önceden yapmış olduğum bir çizimi paylaşma fikrim, tamamen İlkay'ın attığı story ile ilgiliydi. 

 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bedenimi Çiz (+18) TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin