- Nane&Limon -
- Bölüm 19 -
Hala göz ucumla adamlara bakmayı hızla kesmiş ve Mina'ya bakmıştım. Tepki çekmeden bu işi araştırmalıydım. Bu adam kesinlikle o adamdı. Hem şu kolundaki iz hem de şirketle olan bağlantısı. Bunlar , o adamdan şüphelenmek için yeter de artardı.
" Of ne güzel alışveriş yapacaktık. Kalkalım mı?"
Mina'nın sorusuyla önümde duran, buruşmuş peçeteye bakmayı bırakıp ona baktım tekrar.
" Olur, çıkalım."
Bunları söyleyebilmiştim. Şu an için aklımdakileri netleştirmeye çalışıyorum. Bizimkilere haber vermeliydim.
" Çıkmadan ben bir lavaboya gideyim."
Başımı salladım. Harika zamanlamaydı. O kalkarken etrafa hızlıca bakındım. Adamlar kafeden çıkmış, az önceki otoparka doğru yürüyorlardı. Bardağıma bakıyormuş gibi onları izliyorken cebimdeki telefonu çıkardım.
Kutay'ı aramak için hızlı hareket etmiştim etmesine ama telefon uzun uzun çalmasına rağmen ses yoktu. İçimdeki huzursuzluk daha da artarken Nayon'u aradım hemen. Neyse ki ikinci çalışta telefonu açmıştı.
" Buyrun Amirim?"
Nayon'un güçlü sesini duyar duymaz konuştum.
" Nayon şüpheli bulduğum bir adam var. Şu an Seul'de bulunan Kureum Cafe'deyim. Ekipten her kim varsa alıp buraya gel. Güvenlik kameralarını kontrol etmek istediğini söyle. Kafeye ait otoparka arabasını park etti. Oradaki kameraları da kontrol edin. Adamın eşgaliyle ilgili birkaç nokta ve oturduğu masayı sana mesaj olarak atacağım. Adamı olabildiğince hızlı bir şekilde takibe almalıyız. Ben bir saate merkezde olurum."
Mina lavabodan çıkmış, masaya doğru gelirken Nayon'dan " Emredersiniz, Amirim!" cevabını duyduğumda telefonu kapatmıştım.
Yolda giderken adamın adını öğrenmeliydim. İşimi daha da kolaylaştıracak tüm ayrıntılara vakıf olmam gerekiyordu.
...
Arabaya bindiğimizden bu yana sessizce gidiyorduk. Mina arabaya öndden yürürken ben bizimkilere adamla ilgili kapaca ipuçları olan mesajımı atmıştım. Zaman aleyhimize işlerken hızlı ve dikkatli adımlar atmalıydık.
"Şu şey... Konu baya bir ilgimi çekti. Kafeye gelen adam... "
Konuya nereden gireceğimi bilememiş bodoslama dalmıştım. Mina ise ışıklara geldiğimizden, yavaşlayıp durmuş ve bana bakmıştı.
" Ay , senin de çok dikkatini çekti değil mi? Ben de kafeden çıktığımızdan bu yana onu düşünüyorum. "
Başımı sallayıp onu onayladım. O ise yeşil ışık yanar yanmaz yola odaklanmıştı. Konu kapanmış mıydı?
" Bak şimdi... Jeon İlnam Bey , çok sıkıntılar çekmiş bir adam. Yani diğer ismini bilmiyorum Kore'deki ismi buydu da, neyse şimdi bu önemli değil. Adamın babası küçükken ölüyor. Artık Bosna'da duramıyorlar falan derken annesi diyor ki , "Kore'ye ailemin yanına gidelim." Ehh geliyorlar buraya. Birkaç aya annesinin kanser olduğu ortaya çıkıyor falan derken daha bir çok dert... Of! Anlatırken içim daraldı. "
Mina'nın sıkıntıyla nefesini verip sonlandırdığı sohbet ile başımı sallamıştım. Elimde öylece duran telefondan ise adamın adını yazıp Nayon'a attım.
" Neden amcanın özel koruması gibiydi?"
Mina omzunu silkip saliselik bana bakmış ve yola dönmüştü.