✧*̥˚ 15 *̥˚✧

2.4K 224 56
                                    

Edebiyat projesinden nefret ediyorum. Bana ne Cemal Süreya'nın 4 kere evlendiğinden... 

Bu hikayeyi bir an önce bitirip taslakta ki hikayeye geçmek istiyorum. Bu bitince onu okur musunuz? Okul bitene kadar bunu bitirmeyi düşünüyorum.

Bölümsüz kalmayın diye şöyle kısacık bişi yazdım, iyi okumalar poğaça yanaklılarım ∩(︶▽︶)∩

︶꒦꒷♡꒷꒦︶

Esen ılık hava yüzüme vurup kıvırcık saç tutamlarımı hareketlendirirken sırtımı iyice banka yaslayıp etrafa bakmaya devam ettim. Yaklaşık 1 saat önce Hakan'ın tavsiyesi üzerine dışarı çıkmıştık. Evinin yakınlarında olan, bir sürü ağaç ve çiçeğin olduğu bir yere gelmiştik. Burayı çok sevmiştim. Çok huzurlu bir yerdi. 

Hakan geldiğimiz de bana pamuk şeker almıştı, mavi olanlardan. Ben bitiremeyince oda yemişti, en son da yapış yapış olan parmaklarımızı küçük büfeden aldığı ıslak mendille silmişti. Ardından onunla uzun uzun sohbet etmiş, birbirimiz hakkında konuşmuştuk. Mesela en sevdiği yemeğin mantı olduğunu, favori renginin bebe mavisi olduğunu, fındığa alerjisi olduğunu ve daha bir çok şeyi öğrenmiştim. En sevdiği kitabın Genç Werther'in Acıları olduğunu öğrenmiştim. Hatta bana okuyacağına dair söz de vermişti.

Şimdi ise iş yerinden arayan bir telefonla yaklaşık 10 dakika önce köşedeki ağacın oraya gitmiş konuşuyordu. Bense arada ona bakıyor, arada etrafa bakıyordum. İleride parkta oturan gençleri görmüştüm. Birkaç kişilik grup ellerinde atıştırmalıklarla birlikte gülüp eğleniyorlardı. Arada bir telefonlarını çıkarıp garip dans hareketleri yaparak video çekiyorlardı.

Bende böyle şeyler yapmayı çok isterdim. Gezmeyi, eğlenmeyi, birlikte vakit geçirmeyi... Ama ben bırakın utangaçlığı, daha yürüyemiyordum bile. 19 yaşında, altında bir bezle gezen, insanların yardımına muhtaç biriydim ben. İnsanlar beni sevmezdi ki, ben bile kendimi sevmiyordum.

Elindeki telefonu cebine koyarak yanıma gelen Hakan'a gülümseyip kollarımı açtım. O da önümde diz çökerek kollarını belime sardı ve bana sarıldı. Başımı boynuna gömüp sevdiğim kokusunu içime çekerken bir eli de belimi okşuyordu.

"İyi misin güzelim, biraz önce durgun gibiydin."

"İyiyim, sadece aklıma bir şey geldi." 

Bedenini azıcık benden uzaklaştırıp sorgulayan bakışlarla bana baktı. "Ne geldi bakalım aklına?"

"Hiç." Omzumu silktim. Hiçbir zaman olmayacak bir şeyi ona anlatıp vaktimizi boşuna harcamak istemiyordum. 

"Nasıl hiç? Bebeğimi mutsuz eden şeyi öğrenmek istiyorum. Bana her şeyi söyleyebilirsin Ali'm, bunu biliyorsun değil mi?"

"Gerçekten, o kadar önemli değil. Sadece insanlara bakıyordum. Onlar... yürüyebiliyorlar. Benim yürüyemeyecek olmam beni azıcık üzdü ama sorun değil. Bak mutsuz değilim." Ellerimi yanaklarına koyup gülümseyerek yüzüne yüzümü yaklaştırdım. Bu hareketime hafifçe gülüp oda koca elleriyle yüzümü sevdi.

"Bebeğim, yürümek ister misin?"

Yanaklarını seven ellerim yavaşça dururken yüzümde ki gülümsemem yüzümde donup kaldı. "Ne?"

but i love you so | b×bHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin