hellooo...
︶꒦꒷♡꒷꒦︶
Oturduğum sandalye de gerginlikle kıpırdandım. Yemeğim bitmişti ve şimdi annemi beklemek zorundaydım. Onsuz hiçbir şey yapamıyordum çünkü. Beklerken canım sıkılmıştı, tabağımın yanına bıraktığım çatal ve kaşıkla oynamaya başladım. Bu sürede yine düşünceler beynime akın etti, her gün olduğu gibi. Neden böyle bir hayatım vardı ki, ben bunu hak ediyor muydum? Birilerine muhtaç olmak beni hem yoruyor hem de üzüyordu, beraberinde gelen utançta cabası. Kurtulmak istiyordum ama... ama işte. Bunu kabullenmek zorundaydım, yıllardır kendime söylediğim gibi.
"Her gün seninle uğraşmaktan bıktım artık. Evlensen belki kurtulurum senden ama seni bu halinle kim ister ki?" Kulaklarımın aşina olduğu cümleleri tekrar duyduğumda içten içe utandım. Bende böyle olmak istemezdim anne. Hatta hiç doğmak bile istemezdim ama beni siz istediniz.
Koltuk altlarımdan tutarak beni kaldırmaya çalışsa da gücü yetmediği için sandalyeden düşmüştüm. Ara ara yaşadığım olaya alışamadığım için kalçam acırken yüzümü buruşturdum. "Gerisini kendin yap, bugün canım çıktı evde, yorgunum," diyerek masayı toplamaya başlayan anneme kısa bir bakış atıp kendimi yüz üstü yere attım ve sürünmeye çalıştım. Bu bile benim için zordu, zaten kollarım çok zayıftı ve çabuk yoruluyordum. Zar zor bir iki adımlık gittiğim yerde hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladım. Ağlamak istiyordum.
Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama sonunda koltuğun yanına gelmiştim. Sürünmekten kollarım ve karnım acıyordu. Son bir gayretle kendimi koltuğa atıp derin nefesler alıp vermeye başladım. Bir gün bunlar bitecek miydi acaba?
Kulaklarıma dolan kapı sesiyle mutlulukla gülümsedim. Babam gelmişti. Annem beni pek sevmezdi böyle olduğumdan ötürü, bana eksikliğimi hep hissettirir, sevgi bile göstermezdi ama babam benimle bebek gibi ilgilenirdi. İnşaatlarda çalışmaktan nasır tutmuş elleriyle saçlarımı okşarken çok mutlu hissederdim. Keşke hiç çalışmasaydı ama bizim için çalışmak zorundaydı.
Kapı pervazında gözüken bedenle kocaman gülümseyip kollarımı uzattım. "Baba!"
Elindeki poşetleri bir kenara bıraktıktan sonra yanıma yaklaştı. Saçlarımı karıştırırken, "Ne yapıyorsun bakalım kerata? Bugün ne yaptın?" dedi.
"Hiç, anneme temizlikte yardım ettim. Sonra bahçedeki çiçeklerle ilgilendim. Birazcıkta televizyon izledim. Başka... başka bir şey yapmadım."
"Aferin benim oğluma. Bende gelirken sana küçük bir şey aldım," diyerek az önce yere bıraktığı poşetlerin yanına ilerledi. Poşetlerden küçük olanı açıp içinden en sevdiğim çikolatadan çıkarmıştı. Heyecanla yattığım yerden kalkmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Bir çikolataya bu kadar çok sevinmem belki size garip gelmiş olabilirdi ama benim ki gibi bir anneniz varsa garip olmazdı. "Al bakalım," diyerek elindeki çikolatayı uzattığım ellerimin arasına bıraktı. Parmaklarımla sardığım çikolatayı açtım ve bir ısırık aldım. Ağzıma yayılan tatla memnun olduğuma dair mırıltılar çıkardım. Çikolata yemeyeli uzun zaman olmuştu.
Elini bezle silerek kapıdan giren annemle hızla çikolatayı saklamaya çalıştım ama geç kalmıştım. "Yine mi şu çocuğa çikolata aldın?!" Ağzımdaki lokmayı zorlukla yutup sessiz kaldım. "Böyle yaparak onu şımartıyorsun, zaten bir halta yaramıyor!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
but i love you so | b×b
Novela Juvenil-Tamamlandı- Tekerlekli sandalyesinde, küçük dünyasında hayatta kalmaya çalışan Ali ve onun küçük dünyasına dahil olan Hakan ♡ ﹋﹋﹋﹋ Sevmek insanların en doğal hakkı, cinsiyet fark etmeksizin...