ฅ^•ﻌ•^ฅ meyabaa
︶꒦꒷♡꒷꒦︶
"Merhaba küçük orkide. Dün seninle ilgilenemediğim için üzgünüm ama biri için bir şeyler yapıyordum. Kardeşini de ona verdim. Ona iyi bakacağını umuyorum. Hem çok iyi birine benziyor. Benimle sohbet etti, hatta beni kucağına aldı. O iyi bir. Ayrıca iyi biri olmasa babam onu neden eve getirsin ki?" Yeşil dalların dibine azıcık daha su döktüm. Biraz da beyaz yaprakların üstüne. Minik damlalar yavaş bir şekilde toprağa düşüyordu. "O çok yakışıklı biliyor musun? Çok büyük. Onun gibi olmak istiyorum. Sence onun gibi olabilir miyim?" Susup yapraklarını inceledim. Birkaç saniye sonra yaprakların arasından çıkan kırmızı uğur böceği ile gülümsedim. İşaret parmağımı uzattım, minik ayakları ile parmağım üzerinde dolaşırken tenim gıdıklanıyordu. Biraz daha onu seyredip tekrar orkidenin üzerine bıraktım. Ardından eğilip yapraklarını öptüm. "Aramızda kalsın ama en çok seviyorum. Karanfillere sakın söyleme."
Uzaktan kulağıma gelen seslerle başımı çevirip sokağın başına baktım. Bir sürü insan üzerinde okul forması ile bana doğru geliyordu. Sessizce onları izledim. Onlarla yaşlarımız çok yakındı ama ben okula gitmiyordum. Yanımdan bir bir geçen gençlerle başımı eğdim. Kimisinin bana baktığını hissediyordum. Merakla başımı tekrar kaldırıp baktım. Biriyle göz göze gelmiştim. Utançla bakışlarımı kaçırdım. Dikkatimi tekrar çiçeklerime verdim. Sulamadığım çiçeklerimi sularken üzerime bir gölge düştü. Başımı kaldırıp baktım, az önce göz göze geldiğim çocuktu. Neden yanıma gelmişti ki?
"Bunlar senin çiçeklerin mi?" Uysal bir şekilde başımı salladım. O da başını salladı. Sessiz bir şekilde çiçeklerime bakıyordu. Bende onun formasına, bir kere giymek istiyordum. Boynuna doladığı bağlanmamış kravat, düğmeleri açık gömleği ve içindeki buruşuk tişörtle öğrenci gibi durmuyordu. Daha çok haberlerde gördüğüm serserilere benziyordu. Ama sırtındaki çantasıyla birlikte öğrenciydi işte, serseri bir öğrenci. "Neden böyle giyindin, öğretmenler kızmıyor mu?"
"Siktir et, öğretmenleri takan kim?"
Ettiği küfür ile gözlerim şaşkınlıkla açıldı ve ağzımdan bir 'hiii' sesi çıkarken, "Çok ayıp, kötü söz söyleme," dedim.
"Siktir et dedim, bir şey demedim ki."
"Ama babam bana çok ayıp olduğunu ve kimseye söylememem gerektiğini söyledi."
Ben konuştuktan sonra oflayıp çantasını çimenlerin üstüne bıraktı ve o da üstüne oturdu. "Tamam bak... ııı.... kötü bir söz olabilir ama... Aga boşver söyledim işte." Anladığımı belli edercesine başımı salladım. Aramızda tekrar bir sessizlik oldu. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Bu yabancı neden yanıma gelmişti ki?
"Hangi okula gidiyorsun?" Bacaklarını rahat bir şekilde uzatmış bana bakıyordu.
"Şey, ben okula gitmiyorum."
"Ne?" Kafası karışmıştı, bakışlarını anlayabiliyordum. "Okula mı gitmiyorsun? Ama... ama bu bir suç."
"Ben ilkokula kadar okudum. Annem daha fazlasına gerek olmadığını söyledi."
"Neden ki?"
Utangaç ve çekingen bir şekilde bacaklarımı gösterdim. "Ben yürüyemiyorum. Tekerlekli sandalyemde yok." Biraz sessiz kalıp devam ettim. "Okula gitmeyi çok istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
but i love you so | b×b
Ficção Adolescente-Tamamlandı- Tekerlekli sandalyesinde, küçük dünyasında hayatta kalmaya çalışan Ali ve onun küçük dünyasına dahil olan Hakan ♡ ﹋﹋﹋﹋ Sevmek insanların en doğal hakkı, cinsiyet fark etmeksizin...