🐞
YAZAR'DAN
"Verdin mi?"
"V-verdim."
Kekeleyen sesinden o kadar haz alıyordu ki bundan dolayı gözünde oluşan şeytani parıltı ya engel olamamıştı.
"Güzel böyle devam et. Sadece sayılı günlerimiz kaldı. Ondan sonra özgürsün" diyerek eğlenen bir ses ile konuşmuştu. Karşıdaki ses kendini toparlayıp aklından geçenleri diline vurmak için derin bir nefes almıştı.
"A-ama bu çok t-tehlikeli" diyerek konuşunca adam sinirle kaşlarını çatıp elindeki telefonu sıkmıştı.
"Sana soran oldu mu!? İşini yap yeter. Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim. Şimdi kapat! Bana güzel haber vermek dışında sakın arama!" Diyerek yüzüne kapatmıştı.
Kadının gözünden yaş akarken elindeki telefonu yere düşürdü. Ama eğilip almadı. Kalbi acıyordu. Bunu yapmak istemiyordu. Ama bildiği tek bir şey vardı. Bunu yapmak zorundaydı. Eğer yapmazsa olacakları düşünmek dahi istemiyordu.
Ayağa kalktı. Yerdeki telefonu alıp numarayı tuşladı. Derin bir nefes alıp açmaları için beklemişti.
"Buyurun Alara hanım?"
"Merhaba Kaan bey. Bugün kontrol vardı. Onu hatırlatmak için aramıştım" diye zor da olsa konuşmuştu.
"Unutmadım. Merak etmeyin tam vaktinde orda olacağız"
"İyi günler" diyerek telefonları kapatmışlardı.
Alara akan göz yaşı ile kafasını masaya koyup, sessizce ağlmaya başlarken dudaklarından sadece şu kelimeler dökülmüştü.
"Özür dilerim"
***
"Benim güzel prensesim hâlâ uyuyor muymu?" Diyerek odaya bütün enerjisi ile giren Kaan, hemen perdeleri açıp içeriye güneş girmesini sağlamıştı.
Yatakta uyuyan Bilge, Kaan'ın sesi ile gülümseyerek tek gözünü açıp esneyerek uykulu uykulu konuştu."Presnsesin hâlâ uyuyor. Ayy Kaan böyle fotoğrafımı çeksene. Kötü duruyor muyum? Uykulu halimi merak ediyorum" dediğinde Kaan gülerek telefonu çıkartıp sevdiği kadının fotoğrafımı çekip yanına yaklaştı.
"Tıpkı bir bala benziyorsun. Ekmeğe sürüp yemek istiyorum seni" diyerek yanına oturup dudağına uzun bir öpücük kondurdu.
Bilge yüzünden hiç gitmeyen gülümsemesi ile eline telefonu alıp bakarak kaşlarını çatıp konuştu.
"Ay çok çirkinim. Resmen tosun Bilge olmuşum Kaan..." diyerek dudağının büzüp telefonu geri verdi. "Çok çirkinim" diyerek cümlesini tamamladı.
Kaan oturduğu yerden kalkıp Bilge'yi aniden kucağına alıp banyoya doğru yürümüştü. "Sen var ya sen. Benim için o kadar güzelsin ki. Özellikle bu tosun halinle. Hem benim küçük kızımı taşıyorsun o güzel karnında" diye iltifatlar edip yüzünün gülmesini sağlıyordu.
İkisi de o kadar mutluydu ki bir an önce kızlarını kucaklarına alıp mutlu bir hayat sürmek istiyorlardı. Bilge'nin hamileliğinin üzerinden tam tamına 8 buçuk ay geçmişti. Bilge'nin de korkuları yavaş yavaş artıyordu. Çünkü doğumda ne kadar acı çekeceğini biliyor ve buna hazır olduğunu hissetmiyordu.
Ama ne şartlar altında olursa olsun, o çocuğu doğuracağını biliyordu. Kaan, Bilge'nin üzerini giymesine yardımcı olup aşağı inmişlerdi. Güzel bir şekilde kahvaltılarını yapıp hastaneye gitmek için yola çıkmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafyanın Sarışını
Teen Fiction"Hiç boşuna çabalama sen benimsin!" diye tıslayınca utanmasam oturup ağlayacaktım. Neden bu bana aşık oldu ve başıma bela oldu. "İstemiyorum anlamıyor musun? istemiyorum! Rahat bırak beni, burdan çıkar çıkmaz seni şikayet edeceğim" diye bağırdığımd...