Arkadaşlarını sevdim. Çünkü seni güldürüyorlar. Eğer sürekli olarak kalbimin erimesini sağlayan gamzelerinin ortaya çıkmasını sağlıyorlarsa onlardan hoşlanmamak gibi bir lüksüm yok. Ayrıca onları seviyorsun ve bu benim de onları sevmem için yeterli bir sebep. Senin sevdiğin her şey sevilmeye değer Hoseok.Beni de sevilmeye değer kılar mısın?
Piyanonun başına geçtikten sonra yeni bir beste yapmam gerektiğine karar verdim. Aklımdan gamzelerinin görüntüsü tekrar tekrar geçerken ilham bulmamam imkansız. Beni çalışkan bir insan yapıyorsun Hoseok.
Birkaç saat pratik yaptım ve yeni bestem için bir şeyler karaladım. Senin kadar güzel olmasa da idare ediyor. Sonuçta senin güzelliğini düşünerek yapıyorum.
Saat 12 ye doğru geliyor ve biz öğleden sonra saat 1'de yemek için sözleştik. Bana teşekkür borcun varmış ve bunu bu şekilde ödemek istiyormuşsun. Aslında bir öpücük de yeter ve artardı bile. Çok mu sapıkça bir düşünce? Ama elimde değil seni öpmenin nasıl hissettirdiğini çok merak ediyorum Hoseok. Umarım bu hissi daha önce tadan olmamıştır. İlk olmak istiyorum.
İlk ve tek, Hoseok.
-------------
Sadece ikimiz oluruz sanmıştım ama cafeye girerken kalabalık bir masada seni farkedince arkadaşlarının da yanında olduğunu anladım. Sonuçta sadece sana odaklanıyorum onun için sorun değil. Hatta iyi bile olmuş olabilir. Çünkü suratına doğru sırıtarak daldığım için hakkımda pek iyi şeyler düşünemeyebilirsin. Etrafta insanların olması daha iyi.
"Selam."
Hafif tebessüm ederek konuştum. Erimemi umursamadan, tebessüm ederek beni cevapladın.
"Selam! Hoşgeldin Yoongi Hyung."
Bana "sana hyung diyebilir miyim?" diye sorduğunda evet diyen dilimi sikeyim Hoseok. Bana hyung demeni istemiyorum. Aramıza mesafe koyuyormuş gibi hissediyorum. Her neyse. Bu mesafeyi elbet aşacağız. Yani buna inanmak istiyorum.
Diğer arkadaşlarınla da selamlaştıktan sonra Jungkook'un yanına geçtim. Onun burda ne işi vardı bilmiyorum. Çağırdığımı hatırlamıyorum. Gerçi onun çağrılmaya ihtiyaç duyduğunu da sanmıyorum.
"Nerelerdesin Yoongi Hyung? Saatlerdir seni bekliyoruz ve açlıktan ölmek üzereyim. Neyse ki çiçeğim burada da pek imkanı yok bu ihtimalin."
Çiçeğim dediği zaman Taehyung'un yanakları kızardı ve göz devirdi. Çocuğa acıyorum. Başına bela aldı.
"Kook sen geleli on dakika bile olmadı ve eğer istersen sipariş verebilirsin dedik değil mi? Ne demeye böyle söylüyorsun şimdi?"
Bücürle ne zaman bu kadar kaynaştın da sana takma isim veriyor Jungkook?
"Jimin-shi, Hyungum yanımda değilse yemekten zevk almadığımı söylemiştim. Aynı şekilde o da bensiz yemek yemeyi hiç sevmez. Değil mi Yoongi Hyung?"
Sırıtan suratına yumruk geçirmiyorsam sebebi tam karşımda oturan melek, Jungkook. Sana cevap verme gereği bile duymadım. Karşımdaki güzelliği izlemekle meşgulüm.
Sanırım pratik yaptıktan sonra üzerini değiştirmişsin Hoseok. Sabah giydiğin şeyler daha farklıydı. Ne giyersen giy bu kadar güzel görünmek zorunda mısın? Acaba giyinmediğin zaman nasılsındır?
Siktir, şimdi bunu düşünmemem lazım. Hatta hiçbir zaman düşünmemem lazım. Yanlış anlama sakın Hoseok. Sapık falan değilim. Ben senin harika kalbine vuruldum. Ama harika bir kalbin olduğu vücudunun da harika olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Neyse bu konuyu kapatmam lazım yoksa aşağı taraflarda hiç hoş şeyler olmayacak.
"Evet Yoongi ne yemek istersin?"
Seokjin. Kim Seokjin. Tanıttığın diğer arkadaşın. Onu zaten tanıyordum. Kendisi okulda popüler. Kızlar onun için ölüp bitiyorlar falan. Hatta erkekler de. Aslında sen de okulda popülersin. Güzelliğinle. Keşke sadece bana güzel olsan Hoseok.
Benim güzelim olsan.
"Japchae alabilir miyim?"
Et yemeklerini daha fazla tercih ederim aslında. Ama senin favori yemeğin japchae ve dolayısıyla benim de artık favorim o. Daha önce de söylediğim gibi eğer sen seviyorsan ben de seviyorum.
Garson gittikten sonra masada yine bir sohbet başladı. Üzgünüm seni izlediğim için dinleyemiyorum.
Saçlarını ikiye ayırıp alnını çok hafif açıkta bırakmışsın. Birkaç tutam gözlerinin önüne düşüyor. Konuşurken içinde yaşamak istediğim gamzelerin ortaya çıkıp duruyorlar. Onlara parmak basmak istiyorum. Dudakların bazen büzülüp duruyor. Gözlerimin orada asılı kalmaması için kendimle savaşıyorum. Sabah taktığın küpeleri çıkarmışsın. Sana çok yakışıyorlardı halbuki. Siyah bir kazak var üzerinde. Umarım yeterince kalındır. Kasım ayına girmek üzereyiz. Havalar soğuyor. Üşütmeni istemem.
"Ee Hobi Hyung hoşlandığın biri var mı haa? Belki de çıktığın birileri? Sonuçta herkes senden hoşlanıyor yani karşılıksız kalacağını pek sanmam. Ama sen endişelenme çiçeğim ben senden hoşlanıyorum."
Jungkook'un sorduğu soruyla kendime geliyorum. Gerçekten bunu hiç düşünmemiştim. Öyle biri var mı? Lütfen olmasın Hoseok. En azından bu kişi ben değilsem olmasın. Pürdikkat vereceğin cevabı bekliyorum. Sanırım bu soruya hayır demen için bir böbreğimi verebilirim.
Yanakların pembeleşiyor ve gözlerini etrafta dolaştırmaya başlıyorsun. Ellerinle oynamaya başladın. Hadi ama bu sorunun cevabı hayır olmalı. Neyi bu kadar düşünüyorsun?
"Hayır hoşlandığım biri yok. Herkesin benden hoşlandığı falan da yok. İnsanlar abartmayı seviyorlar."
Şuan nasıl hissetmem gerek. Yani hoşlandığın biri yok, bunun için sevinmeli miyim yoksa benden de hoşlanmadığın için üzülmeli miyim?
Beni tanımıyorsun bile nasıl hoşlanabilirsin ki? Senin gibi insanları cezbeden ve dikkat çeken bir güzelliğim de yok. Sendeki özelliklerin hiçbirine sahip değilim. Gerçi kimsenin sahip olduğunu sanmam. Sen ayrıcalıklısın.
"Abartmak mı? Yok daha neler. Ciddiyim. Hatta senden hoşlanmayan kızlar sana baya sinirliler. Çünkü erkek arkadaşları sana ağızlarından salyalarını akıtarak bakıyorlarmış."
"Kook haklı. Anlamadığım, madem senden hoşlanıyorlar neden hâlâ o kızlarla birlikteler ki? Bu çok saçma."
Jimin sana bakarak konuştuğunda hemen savunmaya geçtin.
"Onların benden hoşlandıkları falan yok onlar sadece be-
"Onlar sadece Hobiyi yatağa atmayı düşünüyorlar arkadaşlar. Bu konuyu kapatabilir miyiz lütfen?"
Seokjin lafını bölüp açık bir şekilde konuştuğunda kıpkırmızı oldun. Utanması gereken sen değilsin Hoseok. O şerefsizler utanmalı. Gerçekten Jungkook'u sırf bu konuyu açtığı için gebertebilirim çünkü avuçlarım kaşınmaya başladı.
Sana asılan insanları öldürmek istiyorum. Acaba babamla konuşsam onları okuldan attırabilir miyim?
Bu sefer de okulda öğrenci kalmaz. Sikeyim."Siz çıkıyor musunuz? Hayır yani öbür türlü bu kadar yapışık olmanızın bir an-
Jungkook bücür ve esmer devi işaret ederek konuşurken Taehyung kolunu dürttü ve sustu. Niye ağzının ayarı yok ki? Patavatsız.
Kahkahanı tutmaya çalışıyorsun. Lütfen tutma. Kulaklarımın buna ihtiyacı var çünkü Jungkook sağolsun kulaklarım kanamak üzere. Konuşmuyor, cırlıyor. Ama sanırım bir işe yarıyor çünkü seni güldürüyor. Eğer öyleyse buna katlanabilirim.
Cırlayabilirsin Jungkook. Her an cırla.
______________
😽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
just you | sope✓
Fanfiction'Sen ruhumdan bir parça değilsin Hoseok; sen ruhumsun. Bana can verensin. İçimdeki sözlükte nefes kelimesinin karşılığı sensin Sana düğümlüyüm' ***