iyi okumalar♡
________________Jimin
Avucumdaki elini sıktım sevgilimin, güç almak istercesine. Dudaklarına götürdü elimi ve bir öpücük bıraktı; yüzüme bir gülümseme yayıldı. Kısılan gözlerimle görüşüm azaldı ama görmek istediğim her şeyim yanımdayken bu sorun değildi.
"Daha ne kadar böyle sürecek sence Jiminie?"
Sevgilimin sesiyle gözlerim onu buldu hemen. Baktığı yere gözlerimi çevirdiğimde ise neyi kastettiğini anlamıştım. Hobi hyung, Jungkook ve Tae ile beraber bir şeyler içip gülüşüyordu. Hiçbir sorun yokmuş gibi görünüyordu. Başımı Joon'un omzuna yasladım ve koluyla beni kendisine çekmesine izin verdim. "Bilmiyorum Joon, bilmiyorum."
Yaklaşık iki hafta önce Yoongi hyung hiçbirimize haber vermeden gitmişti. Jungkook'un anlattığına göre ona bile son günlerde söylemişti. O ise Hobi hyunga söylemek zorunda kalmıştı. Onun havalimanına da gittiğini biliyorduk ama sadece bu kadardı. Ne konuştuklarını bilmiyorduk ama iyi şeyler olmadığını tahmin etmek zor değildi.
Hobi hyung o gittiğinden beridir hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Daha doğrusu davranmaya çalışıyordu. Onun hakkında hiç konuşmuyor, hayatına girmemiş gibi görünüyordu. Sürekli onun yanında olmaya çalıştığımız zaman ise buna izin vermiyordu. Zamanını normal geçirdiğini söylese de kapatmaya çalıştığı göz altları yalnız kaldığı zaman ne yaptığını anlatıyordu bize. Ne yaparsa yapsın bizi inandıramayacağını bilmeliydi. Bir bakışta anlaşılıyordu kendini kandırdığı. Bakışı, konuşması, hareketleri hep donuktu.
Gülüşleri sahteydi.
Onu böyle görmek canımı acıtıyordu. Kızıyordum Yoongi hyunga. Gerçekten böyle olmak zorunda mıydı? Niçin gittiğini bile söylemeyecek kadar mıydı aralarında olan şey? Onun için ne ifade ettiğini bilmiyordum ama Hobi hyung için birçok şey ifade ettiği kesindi. Joon ile beraber kalktık ve onların yanına gidip oturduk.
Biten okul yılından, ailelerimizden, tatilde ne yapacağımızdan, ikinci sınıfta ne yapmak istediğimizden bahsettik. Uzun uzun sohbet ettik. Bağırıp çağırdık biraz da. Gülüştük en çok her zaman ki gibi. Ama bunları sadece dört kişi gerçekten yaptık; Hobi hyung aramızdaydı, konuşuyor ve gülüyordu ama aslında aramızda değildi. Gelecek planlarımızdan bahsederken uzaklara dalıyordu. Bu dalışları en çok ben Joon'u öperken ya da Jungkook Tae'ye sırnaşırken oluyordu. O anlarda ise kimi düşündüğünü tahmin etmek hiç zor olmuyordu.
Çok üzülüyordum onun için; elimde değildi. Yugyeom gittiği zaman hiç böyle olmamıştı. Günlerce ağlamış, depresyona girmişti. Yavaş yavaş düzelmişti sonradan. Bu sefer bu kadar sakin olması işlerin gerçekten ciddi olduğunu gösteriyordu ve bu beni bir miktar korkutuyordu. Kendisine zarar vermesinden korkuyordum.
Bu ikinciydi. Güveninin bu kadar çabuk harcanmasına inanamıyordum. Yoongi hyunga bir şans vermişti çünkü öncesinden yaralanmış ve ona inanmıştı. Nereden bilebilirdi onun daha derin yaralar açacağını?
"Hyung, iyi misin?"
Diğerlerini yolladıktan sonra Hobi hyung ile yalnız kalmıştım ve onunla konuşmak istiyordum; gerçek anlamda. Birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra yine gülümsedi. "İyiyim dedim ya Jiminie." Derin bir nefes aldım ve tamamen ona doğru döndüm olduğum yerde. Gözlerinin içine baktım o ısrarla gözlerini kaçırsa da. "Gerçekten iyi olup olmadığını soruyorum hyung."
Gülüşünü bozmadan hızla konuşmaya başladı, gözlerime bakmadan. "İyiyim Jimin cidden-
"İyi olmadığını ikimiz de biliyoruz hyung. Hadi beni geçtim ama kendini kandırma." Ellerimle yanaklarını sardım ve gülüşü soldu, gözleri yaşlarla doldu hemen. Birkaç damla gözyaşı akıtmıştı bile ama onları hemen silmiştim. Şimdi gözlerimin içine bakıyordu; tüm saflığıyla, tüm kırgınlığıyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
just you | sope✓
Fanfiction'Sen ruhumdan bir parça değilsin Hoseok; sen ruhumsun. Bana can verensin. İçimdeki sözlükte nefes kelimesinin karşılığı sensin Sana düğümlüyüm' ***