final
_____
YoongiÇok fazla mücadele ettim kendimle.
Hiç dur durak bilmeyen bir savaş vardı içimde. Kazdıkça büyütmüştüm içimdeki çukuru. İçine atacağım şey ya kendim olacaktı ya aşkım. İkisi de aynı anlama gelmez miydi?
Bir gün affediyor bir diğer gün tekrar kahrediyordum kendimi. Her gün çukuru daha da derinleştiriyordum. Bu aslında kendimle bir iç savaş değildi. Kendimle barışma isteğim sonucu olan bir hâldi. İnsanın canını en çok kendisi mi yakardı? "Evet" derdim buna eğer seni hiç görmemiş olsaydı bu aciz gözlerim. Hiç tenim tenine karışmamış, kokunu solumamış olsaydım. Cânım da sendin, canımı en çok yakan da sendin benim. Kazmayı her vuruşumda canımı incitiyordum. Seni incitmeye kıyamazdım. Bu yüzdendi bu savaşı sonlandırma isteğim.
Aramızdaki mesafeye sebep olan bendim oysaki. Kendimi affetmeden her şeyimi sana adayamazdım ama. Yaralarımı sarmadan senin yaralarına nasıl merhem olabilirdim? İçimdeki çocuğun gözyaşlarını silemeden senin gözyaşlarını nasıl buselerdi sana hasret kalan dudaklarım? Onun başını okşamadan, babasının onu sevmemesinin onun suçu olmadığını ona inandıramadan nasıl seni sarmalayabilirdi dermansız kalan kollarım? Kardeşini onun öldürmediğini ona anlatamadan nasıl senin dertlerinde kederlenebilirdi sensiz solmuş yüreğim? Sevgiyi hak etmek için mükemmel olmasının gerekmediğini ona hissettiremeden nasıl içimdeki tüm sevgiyi sana verebilirdim?
Sensizlik, cüzzam gibi yavaş yavaş yayılıyordu; yaralarımı deşiyor, kemiriyordu.
Ormana sık sık giderdim. Temiz havanın iyi geleceğini söylerlerdi. Onlar hiç senin kokunla doldurmamışlardı ki ciğerlerini. Sahi güzel manzaralara ev sahipliği yapıyordu orası. Senin gözlerinin yerini tutabilir miydi hiçbir manzara?
Yaşayan bir cenazeydim. İnsanlarla bir aradayken aklım başka bir yerde, yüreğim başka bir yerde olurdu.
Huzurlu değildim asla, hiçbir ân. Bilirdim ki sen gözyaşlarını akıtır, kederlenirdin. Durmadan düşünür durur, incitirdin kendini. Sahte gülümsemeler yayardın etrafa, sahici olan tek şey hüznündü. Sen böyle iken ben nasıl huzur bulabilirdim sensizlikte? Gözlerim her daim yaşla dolar, hüzün ve kederden yanardı. Sana olan hasretim doldururdu gözlerimi ve gözyaşı dökemezdim.
En büyük düşmanı kendisiymiş insanın meğerse. Ayaklarıma prangalar bağlayan, sana gelmeme engel olan tek kişi kendimdi. Yıllar boyu kulak vermemiştim hiç içime. Oysaki yalnız onun söyledikleri iyileştirirdi beni. Yalnız kendim bilirdim bana neyin iyi geleceğini; sevilmekti tek merhemim.
Sen tarafından değildi ama bu sevgi.
Babam beni sevmeliydi. Saçlarımı okşamalı, yüzümde kocaman tebessümlere sebep olmalıydı. Elimi tutup sıcaklığını hissetmeme izin vermeliydi. Kucağına oturtup öğütler vermeli, nasıl bir yol çizmem gerektiğine yardım etmeliydi. Oyunlar oynamalıydı benimle, beraber şarkı söylemeliydik. Gözlerimizden yaşlar akana kadar kahkahalar atmalıydık beraber. Hüznümüzü beraber yaşamalı, ona sımsıkı sarılmalıydım.
Babam eksiklik demekti benim için. İçimde derin bir yokluktu. Düş düş genişletiyordum onu. Yalnızlığımın karanlık tarafıydı; çocukluğumda kalan. Aştım zannedersem artık onu. Ne de olsa geçmişi değiştiremem. Çocukluğumu başa saramam.
Hem, o öldü.
Artık ona hesap soramam. İstediğim şey bu muydu ki? Bakamam tekrardan gözlerine, hissedemem hiç tadamadığım sıcaklığını, elini tutamam, iki çift laf edip konuşamayız da. Neden beni sevmedin diye soramam. İçimdeki boşluğu dolduramam artık. Ona sımsıkı sarılamam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
just you | sope✓
Fanfiction'Sen ruhumdan bir parça değilsin Hoseok; sen ruhumsun. Bana can verensin. İçimdeki sözlükte nefes kelimesinin karşılığı sensin Sana düğümlüyüm' ***