Uyuyamıyorum. Bugün çok fazla sana ve senin kokuna maruz kaldım. Kalbim o anları hatırladıkça hâlâ deli gibi atıyor. Hâlbuki bana özel bir muamele bile göstermedin. Buna rağmen üzerimdeki etkini düşün Hoseok.Sanırım arkadaş olduk. Bu da bir şeydir. Jungkook çok ısrar etti ve yarın yine topluca buluşmamız için sizi ikna etti. Ben mi? Ben zaten dünden razıyım. Sen varsın ve benim böyle bir teklife hayır diyecek olmam düşünülemez bile.
Yine yemek yemeye gideceğiz galiba. Daha önce de dediğim gibi seni izlemeye daldığım için pek duyamadım ama fark etmez tüm gün bir şey yemeden otursak bile şikayet etmem, edemem.
İkimizin de konservatuvarda olması çok güzel. Gerçi aynı bölümde olsak daha güzel olurdu ama buna bile şükretmem gerek. Sonuçta seni hiç tanımamış bile olabilirdim.
Tanrım ne kadar korkunç bir olasılık!!
Ya hiç seni göremeseydim ya o güzel gülüşün karşısında can bulamasaydım? Ne anlamım kalırdı o zaman?Sahi sana seni ilk gördüğüm ve kalbimin atmaya başladığı ilk andan bahsetmedim değil mi Hoseok? Ahh o gün gerçek anlamda yaşamaya başladığım gündü. Kutsal bir gündü dersem abartmış olur muyum? Bence az bile kalır.
Bölümden hızlı hızlı çıkarken etrafta göz gezdiriyordum ve gözlerim sana denk gelince olduğum yere çivilenmiştim.
Ben ilk görüşte aşka inanmazdım. Hatta ben aşka inanmazdım Hoseok. Çok saçma gelirdi kendinden çok bir başkasını sevmek, onu daha fazla önemsemek düşüncesi. Ama göz bebeklerim sana değdiği an tüm bu düşünceler kafamdan buhar olup uçtu ve hiçbirinin bir önemi kalmadı. O güne kadar var olduğuna inanmadığım Tanrı'nın bile varlığına inanmaya başladım o an Hoseok. Çünkü böyle bir güzelliğin başka türlü var olmasının imkanı yoktu.
Çok güzeldin. Aklım çalışmaya nihayet devam edebildiği zaman düşünebildiğim tek şey bu olmuştu.
Güzelliğin.
Saçlarını ikiye ayırmıştın. Hafif kabarık duruyorlardı. Keşke kokusunu alabilseydim diye düşünmüştüm. Sonuçta inanmasam bile eğer varsa cennetin nasıl koktuğunu merak etmişimdir. Dudakların kalp şeklindeydi. O dudakların mührüm olmasını istedim. Ellerin çok zarif duruyorlardı. Minicik görünüyorlardı ve eminim avuçlarım içinde daha minik dururlardı. Boyun benden birkaç santim daha uzun gibiydi. O an bundan emin olamadım. Üzerinde mor bir sweat vardı. Üzerinde bir şeyler yazıyordu ama o an okuma fonksiyonunu yerine getiremediğimden ne yazdığını bilmiyorum. Siyah kot bir pantolon giymiştin ve kusursuz bacakların ön plana çıkmıştı. Kalçandan bahsetmiyorum bile çünkü şu anda buna dayanamam.
Güzelliğinin bir sınırı var mı diye düşünmüştüm. Tam o sırada tebessüm ettin ve ortaya çıkan gamzelerin bu soruya karşılık adeta "hayır!" diye haykırdılar. Onlar ortaya çıktı ve ben kalbimin eriyip içimde bir yerlere aktığını hissettim. Kesinlikle atmayı bırakmıştı. Hâlâ nasıl orada bayılmadığımı düşünüyorum. Öldükten sonra bayılmanın pek bir önemi kalmadı gerçi, haklısın.
Sen arkadaşlarınla gülüşüp yoluna devam etmiştin. Arkadaşlarından birini bir kere bizim bölümde saksafon çalarken görmüştüm. Müzik bölümünden olduğunu düşündüm. Eve gitmek yerine babamın ofisine uğradım. Yerinde yoktu ve buna çok sevinmiştim çünkü bir araştırma yapıp okuduğun bölümü öğrenmeliydim, kesinlikle.
Müzik bölümünün öğrencilerine baktım ama arkadaşının bilgilerini göremedim. Ben de el mecbur konservatuar bölümlerine tek tek baktım. Biraz uzun sürdü ama senin dans bölümünde olduğunu öğrenmek tüm bu harcadığım zamana değdi.
Seni dans ederken düşünmek taşikardi geçirmeme sebep olmuştu. Bir gün bölüme gelip dans pratiklerini izlemeyi aklıma not düşmüştüm. Kalbimle zorum vardı galiba. Seni gördüğüm her an onu riske atıyorum. Ama o da bundan fazlasıyla memnun. Sonuçta atma sebebi sensin.
Artık uyumam gerekli sanırım. Bir an önce yarın olsun ve seni görebileyim. Umarım rüyamda seni görürüm Hoseok.
İyi uykular Hoseok.
-----------------
Gece pek uykumu alamadım ama umrumda bile değil. Zaten seni görünce şarj oluyorum.
Sen benim bataryamsın. Aşk bataryası.
:)Annem ve babamın söylenmelerine aldırmadan evden erkenden çıktım. Sanırım piyanoya aşık olduğumu düşünüyorlar. Sana olan aşkımdan bihaberler. Her gün okula gelme sebebim sensin ya da sabah uyanma sebebim. Genel olarak hayatta kalmamın sebebi sensin Hoseok.
Yaşamam için çok güzel bir sebepsin.
Arabamı park ettiğim gibi telefonum çalmaya başladı.
*Jungkookie<3 arıyor...
Jungkook'u böyle kaydetmediğime eminim. Yine telefonuma girmiş. Beni hiç şaşırtmadı Jungkook. Çok istikrarlıydı. Telefonun ısrarla çalması üzerine açıp kulağıma götürecektim ki bağırışını duyduğum gibi bundan vazgeçtim. Tanrı aşkına telefonla aramasına bile gerek yoktu. Her nerdeyse bağırması yeterliydi.
"Hyuuuung!! Günaydıııınnn! Tanrım ne kadar da güzel bir gün. Güneş bugün bir farklı doğmuş inanabiliyor musun?"
"Jungkook ne saçmalıyorsun?"
"Çiçeğim diyorum Hyung sosyal medyada fotoğrafını paylaşmış ve güneş daha güzel doğmuş. Acilen bakmalısın. Harikaa-
İşitme sağlığım için telefonu suratına kapattım. Fazla bile dayanmıştım. Taehyung nasıl katlanacaktı acaba?
O kadar bağırıp durmuştu ki fotoğrafı merak etmedim dersem yalan olur. Onun için dün takipleştiğimiz hesaba girdim. Eve gittiğimde bakmayı unutmuştum.
TaeTae
7.678 Takipçi
14 GönderiSon paylaştığı gönderiyi görmemle ölüm fermanımı imzalamam bir olmuştu.
Hoseok, kesinlikle canıma kastın var.
TaeTae
Hyungumun yeni saç rengi ve yeni dans koreografisi😏 Hazır mısınız?______________
😽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
just you | sope✓
Fanfiction'Sen ruhumdan bir parça değilsin Hoseok; sen ruhumsun. Bana can verensin. İçimdeki sözlükte nefes kelimesinin karşılığı sensin Sana düğümlüyüm' ***