♡
3 yıl sonra...
Kalbi ağzında atıyordu. Kulakları uğulduyor, göğsü acıyordu. Sol bileğini kaldırdı ve saati kontrol etti. Zamanı gelmişti. Derin nefesler aldı, siyah ve uzun saçlarını eliyle düzeltti, sahneye doğru yürüdü. Her bir adımında içindeki büyük yangınların şahidi olan küllerin savrulduğunu hissediyordu. Tabureye yavaşça oturdu ve gözlerini yıllardır içindeki acıyı bir süre de olsa unutmasını sağlayan dostuna dikti.
Siyah beyaz tuşlar içlerinde tuttuklarını haykırmak için onu bekliyordu. Onun hünerli parmakları ancak onların acılarını dindirebilir, seslerini duyurabilirdi. Kendi acılarını dindirmek için de bu tuşları özgürlüğüne kavuşturmak yeter miydi peki? Cevabı pekâlâ iki taraf da biliyordu.
Nota defterini düzeltti ve boğazını temizledi. Bugün yalnızca parmaklarıyla değil sesi ile de acısını dindirmeye çalışacaktı. Biliyordu elbette parmaklarının her hareketinde kahrolacaktı. Notaların arasına sıkıştırdığı hüznünü duyurmaya çalışacaktı.
Yedi nota hüznünü omuzlamaya gayret ediyordu.
Sahne ışığı kendisini aydınlattığında bir gezintiye çıktı parmakları. Sesler yankılanmaya başladı kocaman salonda. Gözlerini yumdu ve hafıza denen o dipsiz kuyuya girdi; boğulacağını bile bile.
Ne de olsa ellerini uzatıp onu oradan çıkaracak birisi yoktu.
(medyadaki şarkıyı dinlemeniz önerilir)
°°°°
Gözlerine vuran gün ışığı onu rahatsız etmeye başlamıştı. Kolunu gözüne siper etti ve göz kapaklarını yavaşça araladı. Işıktan kaçmak için sol tarafa döndü ancak bu sefer de gözleri kamaştı. Derin bir nefes alma ihtiyacı hissetti bu manzara karşısında çaresiz kalan ciğerleri için. Bu güzelliğe uyandığı her sabah nefesleri ona yetersiz gelecekti sanırsa çünkü onu gördüğü her ân nefesi kesilir gibi oluyor, karnı düğümleniyordu.
Sağ elini kızıl saçlara doğru ilerletti ve usulca okşadı efsunlu tutamları. Ona dokundukça mutluluk doluyordu içi. İç çekti sessizce. Tek dileği hiçbir zaman taşmamaktı. Sola doğru iyice kaydı, eliyle alnındaki saçları geriye yatırdı ve alnına sıcak bir buse kondurdu. Görünen o ki efsunlu olan tek şeyi saçları değildi. Yoksa dudaklarından tüm vücuduna yayılan bu huzuru başka nasıl açıklayabilirdi?
"Günaydın huzurum." Gördüğü iki oyuk mutluluğuna mutluluk kattı. Gülümsedi ve kendisine engel olmak yerine ikisine de birer buse kondurdu. Duyduğu gülüş içinin aydınlanmasını sağlamıştı bile. Onun yanında tüm dertleri uçup gidiyor, arınıyordu sanki.
"Günaydın Yoonie."
Bu sesi duymadan bir gün bile geçiremeyeciğini düşünürdü. Ne kadar da bedbaht bir adamdı oysaki.
°°°°
'Daldığı derinden çıktı çöl rüyam
Kalbimin serabı
Bir kader gibi çöktüğü zaman
Bak deliklerimden, sır ağır değil
çınlayan bir çocukluğun
korkularıyla
Bak, bitti son duam
Tek başına bir vals bu
Her daim çalmaz'°°°°
Gül kırmızısı dudakları hareket ediyor, omuzları hafifçe sallanıyor ve önündeki bir şeyi karıştırıyordu galiba kızıl saçlı. Bundan emin değildi ama emin olduğu tek şey bu kadar basit bir şeyi yaparken bile muazzam göründüğüydü. Ona âşık olduğu için mi öyle görüyordu? Hayır kesinlikle, o her zaman böyle olduğu için ona âşık olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
just you | sope✓
Fanfiction'Sen ruhumdan bir parça değilsin Hoseok; sen ruhumsun. Bana can verensin. İçimdeki sözlükte nefes kelimesinin karşılığı sensin Sana düğümlüyüm' ***