34| home

156 18 33
                                    


Yoongi

"Ev" nedir?

Her gün günün sonunda dönüp dolaşıp geldiğim yer mi, bir fanusun içindeymiş gibi hissettiğim dört duvar mı, kimsenin beni görmediğinden emin olduğum, hüzünlerime, özlemime, ağlayışlarıma şahit olan küçük kutu mu?

Varmak için saatlerce beklediğim, yolu uzatarak gittiğim, ait hissettiğim, ait olmadığım bir soru işareti.

Benim için; bana baktığın, seni gördüğüm o yol. Seni sevmeme izin verdiğin, seni sevdiğim o ân. Seni öptüğüm, bana karşılık verdiğin her yer. Yanında olduğum, yanımda olduğun her ân.

Solukların, gülüşün, gözyaşın, gözlerin, dudakların, her yerin.

Benim için ev; sendin.

Altı aydır senden uzaktayım. Altı aydır kokuna, gülüşüne, tenine, gözlerine hasretim.

Kalbime, gülüşlerime, huzuruma dört aydır özlem duyuyorum.

Altı aydır evime hasretim.
Altı aydır evimden ayrıyım.

Ayrılık diye bir şey oysaki. Bu bizim yalanımız. Sevmek, beklemek, özlemek var. Şimdi neredesin, ne yapıyorsun? Ağlıyor musun yoksa o güzel gülüşünü mü gösteriyorsun insanlara? Güneş henüz doğmadı orada, uyumuş olmalısın. Asla geç bir saate kalmazsın. Uyumadan önce aynada yansımana bakarken beni hatırladın, değil mi?

Öyleyse ayrılmadık. Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.

Şimdi oturduğum bankta, bu kalabalık parkta gölete bakarak düşündüğüm tek şey sensin. Her zamanki gibi.

İnsanlar buraya gelip vakit geçiriyorlar. Bazıları çocuklarıyla, bazıları evcil hayvanlarıyla, bazıları ise sevgilileriyle beraber geliyor. Onlara baktıkça ağlayasım geliyor. Evde yeterince ağlamıyormuşum gibi.

Yalnız kalmak istiyordum sadece. Saatlerce, günlerce, aylarca; sadece yalnız kalmak ve senin güzel gülüşünü düşünerek ağlamak, o güzel gülüşü soldurduğum için kendime öfkelenmek istiyordum.

Her gün okula gidip eve geliyordum. Dışarıda olabildiğince az duruyordum. Kimseyi görmek, kimseyle konuşmak istemiyordum.

Belki de gözlerim senden başkasına değsin, sesimi senden başkası işitsin istemediğimdendir; bilmiyorum. Bunu hak ediyor muydum? Onu da bilmiyordum.

Dinlediğim tüm şarkılarda seni dinlemek, açtığım tüm kitaplarda seni okumak baştan aşağı sancılar sokuyordu sana hasret kalan yüreğime. Her an sana kavuşacakmış gibi atıyordu. Ona istediğini veremezdim çünkü acı beni olduğum yere çiviledi.

Ama bu acıyı seviyor, sahipleniyordum. Sonuçta senin uğruna yaşadığım, senden gelen her şeyi gözüm kapalı kabul ederdim ama senin acı çekmeni istemezdim. Eğer ölümüm sana acı verecek olsa ölemezdim bile.

Sahi ölecek olsam ecel benim neyimi alacak ki? Canım yok, acılarımı alacak değil ya!

Bugün diğer günlerde yaptığım gibi sabah erkenden üniversiteye gittim. Ders aralarında hiç dışarı çıkmadım. Güneşi görmek istemiyordum. Daha doğrusu güneşe görünmek istemiyordum. Belki de buna yüzüm yoktu. Ne yüzüm ne de hakkım.

Dersler bittikten sonra her gün yaptığım gibi eve gitmek yerine bu parka geldim. Benimle konuşmaya çalışan insanlar var elbette okulda ama asıl konuşmak istediğim onlar olmadığı sürece ne yapabilirdim onlarla? Eğer sen yoksan başka hiç kimseyi istemiyordum. Ya sen ya da hiç kimse.

İnsanlar yavaşça dağılıyorlar evlerine. Kılımı kıpırdatmıyorum. Ne de olsa gidecek bir evim yok. Babamın ayarladığı bir apartta kalıyordum. Yatak odası, çalışma odası ve bir de mutfağı vardı. Bu bile fazlaydı bana, değil mi? Bir sarayda oturuyor olsam ne değişecekti ki?

Milyonlarca kalbin çarptığı bir şehirde yapayalnızdım.

Derin bir nefes aldım ve saati kontrol ettim. Yüzümde bir gülümseme yer edindi o an. Aylar sonra ilk defa gerçek bir tebessüm oluştu yüzümde. Saat sabah on biri gösteriyordu. Orada ise yeni güne girdiniz. En sevdiğim, hâlâ hayatta kalmama sebep olan güne.

On sekiz Şubat.

Doğduğun, doğduğum gün. Sadece o gün değil her gün kutlanması gereken o gün.

Tebessümüm büyüdükçe gözlerim doluyordu ve birkaç yaş firar ediyordu küçük gözlerimden. İçim yanında olma ihtiyacıyla kavruluyor, cayır cayır yanıyordu kalbim. Yaşların yanaklarımı ıslatmasına izin verdim. Artık o kadar da tombul değildi yanaklarım. Sen öyle severdin ama ne yazık ki kilo verdim buraya geldiğimden beridir. Artık senin sevdiğin gibi değilim.

Kim bilir belki de sevdiğin değilimdir.

Yanaklarımı sildim hızla. Saçmalıyordum. Beni seviyordun. Benim gibi korkak da değildin. Beni öpmeyi, bana sarılmayı, kokumu içine çekmeyi severdin. Gözlerimin içine bakarak "seni seviyorum" derdin ve ben oracıkta can vermemek için direnirdim mutluluktan.

Beni severdin sen, hâlâ da seviyorsun. Öyle değil mi Hoba? Beni seviyor, özlüyorsun her gün. Rüyalarına giriyorum sıklıkla, kokumu almak umuduyla bölünmesin istiyorsun uykuların. Nefes almak için pencereyi değil de fotoğraflarımı açıyorsun.

Özlemden delirecek gibi oluyorsun bazen. Belki hayalimi bile görmek istemiyorsun içinin yangını onu da kül eder diye. Bütün bunları yaşıyorsun, değil mi? Çünkü ben tüm bunları her soluğumda her zerremde yaşıyordum. Senin beni hâlâ seviyor olma ihtimalinle hayata tutunuyordum.

Hıçkırıklarımı bastırmaya çalışmadım. Ne zamandır bu ânı bekliyorlardı zaten. Belki içim dışıma çıkana kadar ağlarsam rahatlardım, kim bilir? Güldüm hafifçe. Asla rahatlamayacağımı biliyordum. Uzun bir süre ağladım. Kaç dakika ya da kaç saat geçtiğini bilmiyordum. Zaman algımı yitireli çok oldu.

Benim zamanım seninle başlamıştı nasıl sensiz akardı ki?

Geçen aylarda senden haber almaya çalıştım. Jungkook ile birkaç kere konuşabildim. Senin hakkında konuşmak istemediğini çünkü buna dayanamayacağımı söyledi. Bunu söylediğinde nasıl duymamış gibi davranacağımı düşünebilirdi? İsmini duymak bile kalbimin sancılanmasına sebep olurken acı çektiğini bilmek, benim yüzümden acı çektiğini bilmek kendime türlü işkenceler yapma isteği uyandırıyordu içimde. Sahi düşebileceğim en büyük ızdırabın içine düşmüştüm zaten.

Bugün senin doğum günün ve ben yanında değilim. Dünyanın öbür ucunda korkaklığım yüzünden senden ayrıyım. Ne kadar da acınasıyım. Seni hiç hak etmeyen aciz herifin tekiyim ne yazık ki. Ama buna rağmen beni kabul etmiştin. Biraz daha ağladım melek yüreğine, acizliğime, yalnızlığıma, kimsesizliğime...

Bir başıma duyuyordum artık yalnızlığımı.

Artık evsizdim.
_______________

_______________

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


😽

just you | sope✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin