8| fire

247 39 82
                                    


Yüreğim ellerinde Hoseok. Çaresizce çırpınıyor. Bir kere gülümsesen ona geri döner mi bana? Ama ihanet etmez mi o zaman? Artık sana ait o. Tıpkı her şeyim gibi.

Piyanonun başında otururken aklımdan bunlar geçiyor. Yani her zamanki gibi, sen. Yemekte canım epey sıkıldı. Seokjin'den hiç hoşlanmadım Hoseok. Üzgünüm. Sana bu kadar yakın olması hiç adil değil. Ben sana hasretken. Yanındayken bile.

Senin için yazdığım besteyi yazmaya devam ediyorum. Ayrıca dönem sonu projesi için de bir beste yapmam gerek. Anlaşılan burada işim fazla. Bana şans dile Hoseok.

--------------

Parmaklarım uyuştu sanırım. Ama şikayetçi değilim çünkü sana yazdığım besteye de çalıştım. Parmaklarım sana minnettar.

Koridora çıkıyorum. Pek fazla insan kalmamış okulda. Ayaklarım benden habersiz senin bölümüne doğru yürüyor. Pratik yapma ihtimalin epey yüksek. Genelde bu saatlere kadar kalırsın. Ben de çıkışta seni görebilmek için kalırım. Yoksa evdeki piyano da işimi görüyor. Ama evde sen yoksun. O zaman oraya ev demenin ne anlamı var?

Pratik odalarının olduğu koridora geldim ve yavaşça ilerlemeye başladım. Sağdan ikinci kapının önüne gelince sıklaşmış nefes sesleri duyuyorum. Kapı hafif aralık. Başımı uzatıyorum ve olduğum yerde erimemi sağlayan görüntünle karşılaşıyorum.

Kollarını ve bacaklarını genişçe açmış yerde uzanıyorsun. Nefeslerin sıklaşmış. Üzerindeki tişört terden dolayı gövdene yapışmış. Giydiğin şort biraz daha yukarılara çıkmış. Gözlerini kapatmışsın. Kızıl saçların alnına yapışmış. Böyle çok fazla..

Seksisin. Sikeyim, bu görüntü şu an hiç iyi gelmedi. Özellikle de küçük Yoongi için. Sana bakınca her zaman kalbim hızlanır ama bu diğer kısımlarımın da mesai yapmadığı anlamına gelmez. Tıpkı şimdi olduğu gibi.

Güzel olduğun kadar yakışıklı, çekici, baştan çıkarıcı ve daha birçok şeysin. Sanırım kendini çok yordun çünkü solukların bir türlü normale dönmüyor. Odaya göz atınca duvar kenarında su şişeleri olduğunu gördüm. İçeriye girdim ve o tarafa doğru adımladım. Elime bir şişe aldım ve eline tutuşturdum. Şaşırmadın hatta gözünü bile açmadan sırtını duvara dayadın ve suyu kafana diktin. Yutkunurken hareket eden adem elmana takılı kaldı gözlerim. Muazzamdı.

"Teşekkürler Jimin. Bu iyi geldi."

"Jimin mi?"

Sesimi duyunca hemen gözlerini açtın ve bana baktın. Beni beklemediğin açıktı.

"Hyung sen miydin? Üzgünüm Jimin sanmıştım. Ne zaman geldin?"

"Bir dakika falan olmuştur herhalde. Nasılsın daha iyi misin? Çok yorgun görünüyorsun."

"İyiyim hyung teşekkürler. Su iyi geldi. Sen neden gelmiştin? Yani yanlış anlama elbette gelebilirsin de sizin bölüm diğer kanatta kalıyor diye biliyorum."

Seni dikizlemeye geldim dersem çok mu psikopat gibi dururum acaba? Çok fazla düşünmemeye karar verdim.

"Senin yanına gelmiştim. Belki birlikte çıkarız diye. Bir sakıncası yoksa tabii."

Biraz şaşırdın ama çabuk toparladın yüz ifadeni. Gülümsedin ve kalbimi bir uçurumdan yuvarladığından bihaber konuşmaya başladın.

"Ahh tabii ki yok. Çıkabiliriz. Ama öncelikle hemen bir duş almam gerek. Biraz bekleyebilir misin?"

"Elbette. Beklerim Hoseok."

Adını söylemeyi çok seviyorum. Dilim can buluyor. Sadece senin adını zikretmek istiyor. Efsunlu bir adın var.

"Peki o zaman. On dakikaya gelirim."

Odada yer alan başka bir kısma girdin. Seni her zaman beklerim ki Hoseok. On dakika değil on yıl da desen seni onaylardım. Başka türlüsünü bilemem.

Ayağa kalktım ve duvara yaslandım. Biraz ötemde duş alıyordun. Tanrım.. Bugün ne kadar da utanmazım. Yanaklarımın kızardığını hissedebiliyorum. Elimde değil, üzgünüm.

Biraz sonra çıktın. Siyah bir tişört ve dizleri yırtık kot pantolon giymişsin. Bu kadar sıradan giysileri bile üstünde harika bir şekilde taşıman haksızlık. Hiç mi acıman yok yüreğime?

"Çıkabiliriz hyung."

Hafif bir şekilde gülümsedin ve bana yol verdin. Senin önümde yürümen lazım Hoseok. Elbette kalçalarını izlemek için değil. Kokun Hoseok. Kokunu en iyi o şekilde alabilirim. Bu fırsatı kaçıramam.

Elimle sana yol verdim ve gülümseyerek önüme geçtin. Görev tamamlandı.

Kokun çok güzel. Almam gereken oksijen oymuş gibi hissediyorum. Çoktan müptelası oldum. Yazık bana Hoseok.

Sessiz bir şekilde çıkışa kadar geldik.

"Hyung-

"Hoseo-

Aynı anda konuşunca sustuk ve gülüştük. Pekâlâ kalp krizi geçirmeme çok az kaldı. Sözü tabii ki sana verdim. Sen varken benim sözümün ne hükmü vardı?

"Evet Hoseok? Ne diyecektin?"

"Ben aslında eğer müsaitsen birlikte bir şeyler içelim mi diyecektim. Senin için de uygunsa tabii ki."

Zihnimi mi okuyorsun Hoseok? Ben de sana bunu soracaktım. Neyse ki sen sordun da bana gerek kalmadı. Gülümseyerek cevapladım seni. Zaten gülümsemelerimi sadece sana sunuyorum.

"Bana uyar. Köşedeki Amour Cafe'ye gitmeye ne dersin? Yeni açıldı ama ben henüz gidemedim."

Amour. Aşk demek Hoseok. Tam olarak içinde bulunduğum durum bu. Oraya ilk olarak seninle gitmek istiyorum. Hatta hep seninle gitmek isterim.

Gülümsüyordun ama bu sefer gözlerinin içi de gülüyor Hoseok. Sikeyim, benimle vakit geçireceksin ve bu kadar mutlu görünmen bana çok iyi geliyor. Sen bana çok iyi geliyorsun.

"Hayır demem hyung. Çok güzel görünüyor."

Kendi güzelliğinden haberin yok galiba. Kampüsün ana kapısından çıkıp caddenin köşesindeki kafeye doğru yürüyoruz. Seninle birlikte yürümek bile kendimden geçmemi sağlıyor.

"Hobiii aşkımm!!"

Karşıdan koşarak ve bağırarak gelen bir adam kollarına atlıyor Hoseok. O sana aşkım mı dedi? Umarım kulaklarım beni yanıltıyordur.

Kahkaha atıyorsun ve sen de kollarını ona sarıyorsun. Sarılıyorsunuz. Sımsıkı. Onu reddetmedin. Sana "aşkım" dedi ama reddetmedin Hoseok. Avuçlarındaki yüreğimi paramparça ediyorsun.

Bütün cesaretim yok oluyor. Gözlerim buğulanıyor. Ellerim titremeye başlıyor. Arkamı dönüp hızlı bir şekilde arabama doğru yürümeye başlıyorum. Bu manzaraya daha fazla katlanamam. Kalbimi kanatıyordu.

Arabamın yanına geldikten sonra arkamı döndüm ve size baktım. Gülüşüyordunuz. Yokluğumu fark etmedin bile. Yanaklarımın ıslandığını hissediyorum.

"Yoongi Hyung!!"

Sol tarafıma bakınca Jungkook'un bana seslendiğini görüyorum. Endişeli bir surat ifadesiyle bana bakıyor. İlk defa ağladığımı gördüğü için sanırım. Taehyung da yanında. Sen neden yanımda değilsin Hoseok?

Hızla arabama biniyorum ve eve doğru sürüyorum. Gözyaşlarımdan dolayı yolu pek gördüğüm söylenemez. Arabayı kenara çekiyorum ve sesli bir şekilde ağlamaya devam ediyorum Hoseok. İçime içime değil hıçkırıklarımın boğazımı yakmasına izin vererek ağlıyorum. İçim parçalanıyor. Gözyaşlarım içimin yangınını söndürmüyor aksine ateşi harlıyorlar.

Ama sorun değil. Senin ağlamandansa ben ağlamayı tercih ederim. Merak etme zaten tüm gece ağlıyorum. İkimizin yerine de ağlıyorum Hoseok.

Sabaha kadar kendi ateşimde kavruluyorum. Yanıyorum.
_____________

😽

just you | sope✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin