19| reunion

217 32 56
                                    


Çocukluğu olmayanın büyüklüğü de olmazmış.

Sanırım doğru Hoseok. Şu anda bir çocuk gibi hissetmemin başka bir sebebi var mı? Heyecandan ellerim titriyor ama fark etmemen için direksiyonu sıkı sıkı tutuyorum. Öyle ki ellerim acıyor. Yolcu koltuğunda senin oturduğunu bilmek yüreğimi etime batırıyor. Ellerimin acısını hissetmiyorum bile.

Jimin'in iyi olduğunu duyduktan sonra onu görmemize izin verdiler kısa süreliğine de olsa. Ona sımsıkı sarıldın ve yine gözyaşlarını çıkardın mahzenlerinden. Tekrar tekrar nasıl olduğunu sordun. Şaşırmıyorum artık iyilik dolu yüreğine. Onunla sadece bir kişi kalmak zorundaydı. İstekli olduğunu biliyordum ama Namjoon varken sesini çıkarmadın. Şimdi ise benim arabamdayız. Nereye sürdüğümü bilmiyorum. Sana bir bakış atıyorum. Gözlerin dolu dolu hâlâ.

Yorulmadın mı bulutları kirpiklerinde taşımaktan?

"Hoseok, bir yerde oturmaya ne dersin? Dinlenmiş olursun hem. Hım?" Önüme dönüyorum. Evet demeni umuyorum. Derin bir soluk çekiyorsun. Kokun yayılmış arabanın içine. Can oluyor her bir soluğum bana. "Gerek yok. Hem yoruldun sen, senin dinlenmen lazım asıl." Sesin kulağıma ulaşıyor. Bu zamana kadar sesin çiçek açtığını bilmezdim.

"Senin yanındaydım Hoseok." Tebessüm ediyorum. "Yorgun değilim." Sana değdiriyorum gözlerimi. Görünen o ki çiçek açan tek şey sesin değil. Gülümsüyorsun. Hemen önüme dönüyorum ve bildiğim bir kafeye doğru sürmeye başlıyorum.

----------

"Yoongi... Burası çok güzel." Han Nehri'nin manzarası seni büyülüyor. Tıpkı senin beni büyülediğin gibi. Masaya geçiyoruz ve şimdi fark ediyorum. Bana "hyung" demedin. Gerçi hastanede de dememiştin. İsmim sen söyleyince anlam kazanıyor. Mutlu oluyorum.

"Şey... Yoongi hyung-"

"Sorun değil Hoseok. Hatta bana sadece ismimle seslenmen daha iyi." Başını sallıyorsun. Kırmızı saçların alnına dökülüyor. Dışarıyı izlemeye başlıyorsun. Gül kurusu dudaklarını büzüyorsun ara sıra. Kalbim de hareketleniyor. Her seferinde ilk defa atıyor gibi. Kan ile tanışıyor, dolup taşıyor. Ellerini masanın üzerine bırakıyorsun. Onların yeri benim avuçlarım değil mi?

Garson gelip siparişlerimizi alıyor. Sessiz geçen birkaç dakika sonra bana bakıyorsun. Gözlerinle bir şeyler anlatmak ister gibi ya da sadece ben öyle görmek istiyorum, bilmiyorum. Gözlerini okuyabilmek, seni tek kelime etmeden anlayabilmek istiyorum. Seni çözmek, sende karış karış gezmek istiyorum.

"İçeceklerimizi alıp biraz yürüyelim mi?" Rica ediyorsun benden her bir kelimeni emir saydığımı bilmeden. "Olur tabii ki." Ayağa kalkıyoruz. Sana yol veriyorum ve hoşuna gider gibi gülüyorsun. İçimde bir şeyler hareket ediyor. Çıktığımız zaman rüzgarı hissediyorum yüzümde. Sana bakıyorum. Gözlerini kapatmış rüzgarın tadını çıkarıyorsun. Kıskanıyorum esen yeli. Parmak uçlarımla dokunmak için ölebileceğim teninde kayıyor. Nasıl kıskanmam?

Gözlerini açıyorsun ve göz göze geliyoruz. İçimde kıyametler kopuyor. Gülümsüyorsun. Penceremin baktığı sokak aydınlanıyor. "Yürüyelim mi?" Konuşmam üzerine hemen yanıma adımlıyorsun, yürümeye başlıyoruz. Kıskandığım yel özür mahiyetinde kokunu taşıyor bana. Her seferinde ciğerlerimi fetheden bu kokunun dünyevi olmadığına inanıyorum. Cenneti şimdiden koklamak günahkâr biri yapıyor mudur sahi beni?

"Daha iyi misin? Hastanede pek iyi değildin." Seni merak ediyorum. Pipeti ağzından çıkardıktan sonra başını sallayarak konuşuyorsun. "İyiyim, teşekkürler. Hem söylemiştim. Sen yanımdaydın." Fark ettim de durmadan gülümsememi sağlıyorsun. Her zaman senin yanında gülümsüyorum. Gülüşlerimi sana saklıyorum kendimden habersiz.

Çimlerin üzerine oturuyoruz. Hastaneye gitmeden önceki gibi. Şimdi güneş batmak üzere ama. Umrumda değil, benim Güneş'im yanımda ne de olsa. Seni izlemeye başlıyorum. Güneşe dikmişsin göz bebeklerini. Kırmızı saçların dalgalanıyor, dudakların hafif aralık, şekilli burnun ve titreyen kirpiklerinle nefesimi kesiyorsun. Daha fazla dayanamıyorum. Güzelliğini dile getiremeyeceksem ölecek gibi hissediyorum.

"Hoseok..." Yavaşça bana dönüyorsun. Gözlerini kırpıştırıyorsun. Daha da sevimli gösteriyor bu seni. "İzlediğin güneş senin yanında sönük kalıyor. Benim manzaram daha güzel. Çok güzelsin Hoseok." Gözlerin hafifçe büyüyor. Şaşırmış gibisin. Hâlbuki daha bitmedi söyleyeceklerim. "Bütün kuşlar tünedi, göğsümdeki tek kanatsın."

Tebessüm ediyorsun. Dünyanın bütün çiçekleri gamzelerinde açıyor.

Bana yaklaşıyor ve kollarını boynuma doluyorsun. Hiç vakit kaybetmeden beline sarılıyorum. Haddim olmadan seni biraz daha kendime çekiyorum. Gülüşünü duyuyorum. Ben de gülüyorum o zaman. "Kokun Hoseok. Güzel sözlerin bile çiçeklendiremeyeceği kalbimi çiçeklendiriyor." Burnumu boynuna sürtüyorum. Huylanıyorsun, farkındayım ama rahatsız olmuyorsun. Derin soluklar alıyorum. Elimde olsa aldığım nefesi geri vermem. Seni bile içimde hapsetmek isterken kokunu nasıl bu kadar kolay salıveririm?

Kollarım hâlâ sana sarılıyken başımı geri çekiyorum gözlerine bakabilmek için. Gözlerin buğulu. Seni duygulandırdım sanırım. Daha en başındayız oysaki. "Senden uzak durmak istemiyorum. Her zaman yanında olmak, varlığını hissetmek, seninle dolup taşmak istiyorum. Senden uzakta aldığım her nefes kalbimi kurutuyor Hoseok."

Hıçkırıyorsun. Birkaç damla gözyaşı akıtıyorsun. Dudaklarımı yaslıyorum onlara. Tutunuyorum son dalımmışçasına. Nefesini tutuyorsun, hissediyorum. Dudaklarım teninin ikliminden alıyor suyunu ve sıcaklığını. Geri çekiliyorum fazla mesafe bırakmadan aramızda.

Ellerimi yüzüne çıkarıyorum. Ellerim yanıyor. Yanaklarını okşuyorum, gözlerini kapatıyorsun. "Gözlerini sakınma benden Hoseok. Gözlerine baktıkça içimdeki yara güzelleşiyor. Nefesleniyor ormanlarım." Titrekçe açıyorsun göz kapaklarını. "Yo-yoongi..." Boğuk sesin okşuyor kulaklarımı.

"Seni seviyorum diyemem sana. Sevgi çok basit kalıyor sana olan hislerimin yanında. Nefes oldun sen bana, sesini gökyüzüm belledim." Yanakların ıslanıyor. Tekrar öpüyorum gözyaşlarını. Çekiliyor ve gözlerinin içine bakıyorum. Niçin hâlâ yaşadığımı itiraf ediyorum.

"Sana âşığım Hoseok."

Tek nefeste söylüyorum. Bu kadar şeyi nasıl söyledim, bilmiyorum. Seni düşünmek bile yetiyor bunun için. Gülümsüyorsun. Daha fazla çiçekleniyorum. Kollarını sıkılaştırıyor ve bana olabilirmiş gibi daha fazla yaklaşıyorsun. Yüzlerimiz arasında bir nefes mesafe var.

"Seni seviyorum Yoongi."

Duyduğum cümleyi idrak edemeden beynimi durduran, kalbimi infilak ettiren o hamleyi yapıyorsun. Dudaklarını dudaklarıma bastırıyorsun. Beni öpüyorsun. Hareketsiz kaldığım birkaç saniyenin ardından sana karşılık veriyorum. Yandığımızı hissediyorum. Sana değdikçe yanıyorum. Akıttığımız gözyaşları değmiyor ateşe, engel olamıyorlar bize.

Her bir hareketinde kül oluyorum Hoseok.
______________

Kısa oldu ama değdi bence

Kısa oldu ama değdi bence

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🥺🥺

😽

just you | sope✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin