bedenindeki bitiklik ruhunun duvarlarını zorluyor lakin huzur kalkanı ile bürünen benliği yenilgiye izin vermiyordu. sağa doğru doğrulduğu yatakta gözüne ilişen manzara fazla eşsizdi. öyle ki ağrıyan her bir uzvu hissizleşmiş, yalnızca kıvrılan dudakları bedenindeymiş gibiydi.
tedirginlikle üzerine eğildiği küçük olanın kokusunu soludu lakin aralarındaki ufacık mesafe bile gölgeliyordu sanki, doyamıyordu ciğerleri kızıl olanın enfes kokusuna. mümkünmüş gibi daha da yaklaştı. parmakları masum ifadesinin esir aldığı çehresine ilerledi. alnındaki kızıl tutamları hafifçe kenara itilerken bileği kavranmış, vücudu hışımla itilmişti.
"ah!"
yataktan aşağıya yol alan bedeni kalçasının sertçe mermer zeminle öpüşmesi ile son bulmuş, acıyla inlemişti. aldığı tepkinin sebebini öğrenmek adına yerden destek alarak yataktaki gencin yanına döndü. asıl şaşkınlık kızıl olanın bünyesindeydi. uykulu gözlerini küçük elleri ile ovuşturuyor, yaşadığı ani ürkme hissiyatını üzerinden atmaya çalışıyordu.
"iyi misin?"
"be-ben üzgünüm... birden.. ah her neyse. asıl sen iyi misin?"
neden kekelediği Jeno tarafınca meçhul olsa da Jaemin'in kendince mantıklı açıklaması mevcuttu. alelade korkmuştu, jeno'nun yeniden alnındaki yarayı görüp fenalaşmasını, ondan da ziyade yığacağı soru yığınları çökmüştü karabasan gibi düşüncelerine. keza henüz dünkü durumun bile sıralanmış soruları gelmemişti, yenileri içinden çıkılmaz olurdu.
"iyiyim, sadece dün geceyi hatırlayamadığım için tuhaf hissediyorum."
oturduğu halde büyük bir çaba ile kalçasının ovmaya çalışan kızıl oğlanın endişeli bakışları hoşuna gitmiş, tebessümünün simasında açmasını sağlamıştı. lakin içinde bir yerlerde hissettiği o bilinmezliğin verdiği açıklanamayan tuhaf his de alelade yüzünde varlığını gösteriyordu.
"bayıldın. öpüşüyorduk ve aniden midende ne varsa gözümün önüne serdin. sonrası senin adına karanlık, benim adıma temizlik serüveni ile devam etti."
konuşurken kaldırdığı omuzları ve çocuk gibi büzülen dudakları ile fazla sevimli bir tavır sergiliyordu kızıl oğlan. olanları hatırlamaya yardımcı değildi bu görüntü zira Jeno dün geceyi düşünmekten ziyade Jaemin'in güzelliğine odaklanmıştı.
" üzgünüm"
"ah sorun değil, fazla batırmadın."
tam ifadesi ile piç gülüşü yerleşti gencin çehresine. yerden kalkıp yeniden kızıl olanın yanına yerleşti. parmakları okşarken Jaemin'in dudağını, olabildiğince yaklaştı bedenleri .
"dün geceyi bu güne ertelediğim için üzgünüm, bahsettiğim buydu."
"şansını kaybettin Jeno Lee, dün gecenin telafisi yok."
"öyle mi?"
bileğini kavradığı gibi altına aldı jaemin'i. karnına fazla baskı yapmayacak şekilde otururken ellerini de başının üzerinde sabitledi. hızlıca bir kaç kez değdirdi dudaklarını kızıl olanın en az saçları kadar kızıl olan dudaklarına. geceki türünden şehvetli bir öpüşmeye dönmesini engelleyen yüzündeki gülüşüne engel olmaya çalışıyor lakin karnındaki festival kelebekleri engel oluyordu.
"hey, du-dur..."
defalarca öpücükler bezendirdiği yumuşaklıkların sahibi de sevimli kıkırtıları eşlinde isyan ederken ilk defa tattığı hisle yüzleşti. gülerek öpüşmek, nasıl bir türdü bu? dudakları içindeki sevinç denen yarı yabancı duygu ile kıvrılırken bir başka dudağa yaslanıyordu. kanında kaynayan mutluluk zirveye ulaşırken sol tarafında hızla atan o şey mantığına eziyet ediyordu. yine de dehşet keyif almıştı, keyfi arttıkça da bu hissi ilk defa tatmadığına dair teoriler üreten düşünce askerleri zihnini esir alma üzerine yola çıktı. deja vu, altındaki kızıl oğlanı ilk öpüşü değildi, üstelik ilki dün gece de değildi ve içinde bir yerlerde yargıçlar bütün kanıtları görünmez şekilde sunuyordu tek tek.