"Yapma Rose. Yalvarırım!"
Onu dinlemedim, onu dinlemeyecektim. Onlar benim annemin, sevgilimin ve Ysabelle'nin canını alırken hiç söz hakkı tanımamışlardı.
Ben artık büyümüştüm, içimdeki öfke de büyümüştü. İntikam uğruna çıktığım bu yolda artık kimse beni durduramazdı.
"Hayatımı mahvettiniz! Benden annemi ve tüm sevdiklerimi aldınız! Yaşamaya hakkınız yok sizin!"
Korkuyla bana baktılar, bir düzine cadı önümde çaresizce duruyordu. Ben artık güçlüydüm, her birinden daha çok güçlüydüm.
Gözlerim koyulaştı, damarlarımda enerji akmaya başladı. Son kez onlara baktım, hayatımı karartan cadılara.
Gözümü bile kırpmadan ateşimi bedenleriyle buluşturdum. Onlar benden hayatımı ben ise onlardan tüm varlıklarını almıştım.
Daha bitmemişti, bu işe karışanların her birinin sevdiklerini elinden alacaktım. Ben acımasızdım, beni bu hale onlar getirmişti.Bedelini de ödemelilerdi.
Geçmişe dönmüştüm tekrar. Öfkemi, acımı hatırlamak için hep yapardım bunu. Kendime söz veriyordum 'bana bunu yapan herkese acı çektireceğim.'
Gözlerimi açtım ve doğruldum. Uzun süredir zihnim kapalıydı. Okulun zil sesini duyduğumda keyifle gülümsedim. Ergenin teki günümü mahvetmemişti.
Ceketimi almak için masadan kalkmıştım ki kapı çaldı. Göz devirdim, fazla erken konuşmuş olmalıyım.
Ses vermesem de kapıyı çalan içeriye girmişti.
"Merhaba Bayan Pierce."
Hope'un sesini duyduğumda gülümsedim, gelmesi iyi olmuştu aslında.
Klaus evime girdikten sonra ortalıkta görünmemiş beni de hiç rahatsız etmemişti. Elijah'ı birkaç kez etrafımda görsem de konuşmamıştık. Rebekah ile neredeyse her gün görüşüyorduk. Hayatımı ondan gizlesem de onu sevmiştim.
Bedenimi kapıya doğru çevirdim.
"Merhaba Hope."
Yüzümdeki gülümseme onun da gülümsemesini sağlamış olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'M MİKAELSON
FanfictionBakışlarım ihtişamlı evin penceresinde dolandı. Biraz daha yaklaştım oraya, oldukça sessizdim ama bir o kadar da beni görsün istemiştim. Ailelerini inceledim, mutlulardı. Bensiz ve annemsiz mutlulardı. Yüzümdeki buruk gülümseme ile babamı inceledim...