"O senin kızındı!"
Klaus duyduğu şeyle afallamıştı. Bulmak için her şeyi yaptığı kızı yanındaydı, en başından beri yanındaydı.
Koltuktaki soğuk bedene doğru ilerledi. Ellerini saçına geçirdi.
"Hayır, hayır. Ölemez!"
Kızın gri yüzüne doğru eğildi. Yüzünü avuçları içine aldı.
"Rose uyan, yalvarırım uyan!"
O artık uyanmazdı ki. Onun hayatı son bulmuştu.
Çabalıyordu Klaus ama bunu beceremezdi. Geç kalmıştı bunun için.
Kızının cansız bedenini kolları arasına aldı ve sıkıca sardı.
O hiç duymadığı kokusunu içine çekti. Bir baba evladına neden bu kadar zaman sonra kavuşmuştu? Kavuşamamıştı, onlar sevgilerini hiç gösterememişti.
"Özür dilerim, özür dilerim."
Acıyla bağırıyordu, af diliyordu. Ama ona cevap verecek bir kızı yoktu.
"Seni bulmalıydım, tanımalıydım. Özür dilerim kızım."
Oysa ne çok isterdi Rose bu kelimeyi duymayı, Klaus'a baba demeyi.
Hayat onlara acımasız davranmıştı. Bir aileyi paramparça etmiş küçük bir bebeği ise acımasız insanların eline bırakmıştı. Kız aile kelimesiyle büyümüştü, hiç görmediği o aileyi özleyerek büyümüştü.
Klaus acı bağırışlarıyla kızına sarılıyordu. Kardeşleri ise sessizce bekliyordu, bir babanın acısını izliyorlardı.
Rebekah ve Elijah o kızı sevmişti, onunla kısa da olsa bir zaman geçirmişlerdi. Annesine ne kadar çok benzediğini fark edememişlerdi.
Gerçek bir dost olacaktı o Rebekah'a.
Her ikisi de göz yaşlarının akmasına izin veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'M MİKAELSON
FanfictionBakışlarım ihtişamlı evin penceresinde dolandı. Biraz daha yaklaştım oraya, oldukça sessizdim ama bir o kadar da beni görsün istemiştim. Ailelerini inceledim, mutlulardı. Bensiz ve annemsiz mutlulardı. Yüzümdeki buruk gülümseme ile babamı inceledim...