Çok şey yaşamıştım.
Cadılar tarafından işkenceye maruz kalmıştım, her gün her saat bana kurtboğan ve mine çiçeği verirlerdi ama beni öldürmeye yetmezdi bu.
Benim bir umudum vardı, onlar vardı. Bir gün onlara kavuşacağımı bildiğim büyük ailem.
Kavuşmuştum, artık onlarlaydım. İncindiğimde beni koruyacak bir ailem vardı yanımda.
Elimdeki küçük dal parçasını yavaşça ikiye ayırdım. Neredeyse bir saattir burada oturuyordum.
Karşımdaki temiz mavi göle çevirdim başımı. Hayat dolu görünüyordu, benim gibi hayat doluydu.
"Demek buradasın."
Duyduğum sesle irkilmiştim. Fazlasıyla dalmış olmalıydım.
"Fazla düşünüyorsun."
Bana doğru yaklaşan Clark'a döndüm.
"Selam."
Konuşmak için yanıma geldiğini biliyordum.
"Nasılsın?"
Alt dudağımı dişledim. Nasıl olduğumu bilmiyordum. Ailem yanımdaydı, beraberdik ama içimde bir boşluk vardı.
"İyiyim, sanırım."
Yutkundum ve kısa süreliğine bakışlarımı ondan çektim.
"Artık bitti."
Tekrar ona döndüm.
"Beraber iyiydik ha?"
Gülmüştüm ama bu gülüş içinde fazlasıyla anlam barındıran bir gülüştük.
Clark'ın yüzü ilk önce düşmüş ama hızla kendini toplamıştı. Yüzüne küçük bir tebessüm yerleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'M MİKAELSON
FanfictionBakışlarım ihtişamlı evin penceresinde dolandı. Biraz daha yaklaştım oraya, oldukça sessizdim ama bir o kadar da beni görsün istemiştim. Ailelerini inceledim, mutlulardı. Bensiz ve annemsiz mutlulardı. Yüzümdeki buruk gülümseme ile babamı inceledim...