Taehyung iki küçük kardeşinin elinden tutup mekandan içeriye girdi. Onları tribüne oturtması ve uslu uslu oturacaklarından emin olması gerekiyordu. Annesinin ve kız kardeşinin acil işleri çıktığı için iki afacan başına kalmıştı. O da çaresi olmayarak koreografi çalışmalarına yanında getirmişti.Patenlerini giyebilmek için kabinlerin ve dinlenme salonu olan yere doğru yürüdü. "Hanna, Jingoo abinizi üzmek yok akıllı uslu oturup beni bekleyeceksiniz tamam mı?" En fazla üç dört yaşlarında olan çocuklar kafalarını salladılar. Taehyung ikisinin tatlılığına gülümsedi, kendine ait olan dolaptan patenlerini çıkartıp giyinmeye başladı. "Hiç sorun çıkartmazsanız gün sonunda sizin kaymanıza da izin veririm." Derken bağcıklarını çekiştiriyordu. Küçük çocuklar sevinçle ellerini çırpınca onlara kıkırdadı. "Tamam." Dedi Jingoo özellikle uzatarak. Abileriyle vakit geçirmek her zaman en eğlencelisiydi. En çok tavizi hep o veriyordu çünkü. Minik eller Taehyung'un avuçlarına tutununca Taehyung dengesini korumaya uğraşırken sakin adımlarla ilerlediler.
Buz piste yaklaştıkça heyecanlanıyordu. Dün akşam Jungkook'a verdiği şeker ona göre bir iletişimdi. Taehyung o ufacık konuşmayı büyük bir ilerleme olarak görüyordu. Jungkook ona gülümsemişti, şekeri almıştı bir kere! Taehyung o şekerlerden bu sabah gelmeden ceplerine doldurmuştu, tekrar verebilmeyi umuyordu. Tekrar konuşabilse, bir kez daha gülümsese ne güzel olurdu... Jungkook, Taehyung'a göre kusursuz bir tablo kadar asildi, güzeldi. Sanat gibiydi. Güzel yeşil gözleri, karmaşık kıvırcıkları, esnek ve uyumlu bedeni, pembe dudakları... Onu neden bu kadar dikkatli incelediğini, neyinin böylesine ilgisini çektiğini bilmiyordu ama baktıkça bakası geliyordu. Jungkook bir sırrın ta kendisi gibiydi, Taehyung sırlardan nefret etse de bu sefer birinin merakından ölecekti sanki.
Buz pistin üzerinde ayak uçlarına eğilen kıvırcık saçlı genci görünce nefesleri hızlandı. Ne oluyordu böyle kendisine?Onu merak ediyordu. Saklı şeyler vardı Taehyung'a göre, öğrenmek için merakından çatlıyordu. Ulaşılmaz gizli bir devlet projesi gibi, yıllarca saklanmış insanlığın haberi olmayan gizemler gibi. Çocukların ellerini biraz daha sıktı farkında olmadan. "Hadi gidin oturun bir yere. İşim bitince sizinle ilgileneceğim, beni akıllıca bekleyin." Dedi kardeşlerine. iki küçük çocuk abilerini ikiletmeden tribüne koşturdu. Taehyung onların gidişini izlerken gözlerinin odağına pis kahverengi montuyla yine aynı adam takıldı. Elindeki telefondan birilerine mesaj atıyor gibi duruyordu, sağ üst köşede her zamanki yerindeydi. Taehyung bu adamla konuşsa mı bir türlü karar veremiyordu. Jungkook ile bir ilgisi vardı belli ki, yeşil gözlerin sahibi o adam ne zaman burada olsa kendini kasarak en iyisine zorluyordu. Taehyung onunla konuşmaya karar verdi. Ne soracağını bilmiyordu ama hiçbir şeyi Jungkook kadar merak etmemişti.
Derince iç çekip buz pistin üzerine adımladı. Mavi ve yeşil kesiştiğinde Jungkook gözlerini kaçırdı. Pekala, soğuk ve mesafeli Jungkook geri dönmüştü. Taehyung bunu takmadan "Günaydın Jungkook." Dedi. O ise sadece baş sallamakla yetindi, ağzını açıp neden tek kelime etmiyordu? Yeşillerin tedirgince tribüne kaydığını gördü ve o adamın Jungkook ile bir alakası olduğuna emin oldu. Kıvırcık saçlı genç Taehyung'u umursamadan buz pisti hızla turlamaya başladı. Taehyung da biraz ısınması gerekse bile ilgisi ağır bastığından onun peşine düştü.
Jungkook'a yetişince "Neden konuşmuyorsun benimle hiçbir zaman?" Diye sordu tüm cesaretiyle. Jungkook'un soluklarının arttığını gördü çünkü önüne bakmak yerine zaten onu izliyordu. Buz piste nasıl olsa alışıktı nerede manevra yapıp dönmesi gerektiğini biliyordu. Güzel yeşillerin yoğun bir duyguyla aynı adama baktığını farketti ancak adam hala telefonuyla ilgileniyordu. Neydi bu duygu?Korku mu? Çekinme mi? Taehyung'un tadı kaçmıştı. Jungkook bu adamdan mı çekiniyordu? Konuyu dağıtmayı umarak "Bak kardeşlerimle geldim. Onlarla tanışmak ister misin?" Diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İ𝓬𝓮 𝓐𝓷𝓰𝓮𝓵
Fanfiction"Yoğun bir acının içine hapsolmuş bedenimi bir tek sen kurtarabilirdin. Ben öyle şeyler yaşadım ki, insanlar acıyamadı bile. İyi ki geldin. İyi ki beni o karanlık kuyunun dibinden çektin." "Kader seni bulacak yolu çizmeseydi de meleğim, ben yine...