30 Ocak 2010
Jungkook, Chad onu dışarıda kalması için kapıdan iteklediğinden beri sokağın başından sonuna doğru kaç kere dolaşmıştı bilmiyordu. Üzerinde, Youngjin'in dirseklerine üst üste yama yaptığı uzun kollusundan ve lekelenmiş kadife pantolonundan başka bir şey yoktu. Burnunu koluna silip, Youngjin'in bir tokayla bağladığı saçlarından dökülen tutamları gözünün önünden çekti. Geçen hafta banyoda Chad, evde yokken Youngjin'in saçlarından 'minik huysuzları' toplayışını aklına getirdi. Bu hafta saçlarını kestirene kadar Chad'in yanında ne olursa olsun kafasını kaşımaması için de uyarılmıştı. Youngjin, saçlarını küçücük bir tarakla tarayıp Jungkook'a minik huysuzları topladığını söylemişti. Jungkook, ona 'Saçlarım, kafamı gıdıklıyor.' Dedikten hemen sonra kendisini banyoda Youngjin'in bacaklarının arasında otururken bulmuştu.
Youngjin, ona sakın Chad görmesin kafandaki minik huysuzları dediği için dudaklarını ısırarak sanki sokağın ortasında onu görebilirmiş gibi bakındı. Ne yapsaydı, çok gıdıklanıyordu bir kere! Youngjin, parayı bulunca saçlarını kestireceklerine ve böylece Jungkook'un kafasını gıdıklamayacaklarına söz vermişti. Hatta o gün evin her yerinde makas aradığını bile hatırlıyordu ama bulamamıştı sonra da mutfağın en alt dolabındaki alet çantasından koklayarak getirdiği bir şişeyi saçlarına dökmüştü. Çok kötü kokuyordu, Youngjin'e dökme diye çok söylemişti ama Youngjin, minik huysuzlar böyle gidecek demişti.
Niye bu kadar süredir dışarıda olduğunu bilmiyordu. Chad, ensesinden yakalyıp kapının önüne koymuş, git dolan bir süre gelme diye tembihlemişti. Jungkook da bir süre sokağın başındaki yeni doğum yapmış köpeğin karton kutunun içindeki yavrularını sevmişti. Sonra yavruların annesi gelince ondan kaçmıştı. Su birikintisinde ucu açık ayakkabılarını ıslatıp sokağın yolu boyunca çarpık çarpık ayak izlerini çıkartmıştı. Etrafında ne kadar tur dönebildiğini merak edip dakikalarca dönmüş sonra da başı döndüğünden yere düşmüş dirseğindeki yamayı bir daha yırtmıştı. Youngjin, görünce kızacaktı. Ama tamı tamına yirmi bir tur dönebiliyordu! Taşlara tekme atmış, yokuştan aşağı yuvarlanan taşların peşinden koşmuştu. Ne kadar ileri tükürebildiğini denemişti ama sonra utanıp ayağıyla tükürüğünü yerde dağıtıyordu.
Burnu soğuktan akıyor ve başından beri titriyordu. Youngjin, neden çıkıp artık Jungkook'u eve almıyordu? Ayaklarını sürte sürte kapının önüne gelip yere çöktü. İleri geri sallanıp parmaklarıyla kapı eşiğine gördüğü köpek yavrularını çizmeye uğraştı. Ondan da sıkılıp artık soğuktan uyuştuğunu hissettiğinde elini kapıya koydu, kalkmak için destek alacaktı ama kapının açık olduğunu o zaman farketti. Tedirgince evin içine adımını atıp etrafa bakındı, Chad'in koca koca gözlerini görürse sokağın başına kaçmak için her an hazırda bekliyordu. Ne olurdu azıcık odanın köşesinde otursaydı? Hem konuşmuyordu ki zaten, Chad farketmezdi değil mi? Dışarı çok soğuktu.
Yanaklarının içini ısırıp odaya doğru ufak adımlarla gitti. Kulpu tutup boyası dökülen kapıyı usulca ittiği anda gözleri büyüdü. Gördüğü görüntü ufacık bünyesine fazla gelmişti. Donup benzi atmış şekilde orada kaldı. Youngjin'in üzerindeki Chad başını çevirip kapıda onu görünce Jungkook daha da korktu. Gözleri doldu ve ağzında yükselen asitle koşup evden dışarı çıktı. O-onlar ne yapıyordu öyle? Youngjin, neden- neden...
Elini çektiği anda eşiğin dibine kusmaya başladı. Midesindeki her şeyi, sabah Youngjin'in verdiği poğaçayı, Chad'den gizli aldığı çikolatayı, içtiği bir bardak sütü öğürerek boşalttı. Bu sırada içeriden gelen bağrışmaları duyuyordu ama anlayamıyordu. Youngjin'den
yükselen çığlığı duyunca daha çok kustu. Hâli kalmayıp dizlerinin üzerine oturarak yere yaslandı. Bir eli midesinde durmaya çalışıyordu. Ufacık bedeni daha çok titriyordu. Hıçkırıp kusmasını dindirmeye çalışırken omuzlarına sarılan ellerle biraz daha rahatladı. Tanıdık kucağa çekildi, Youngjin üzerinde önünü tamamen ilikleyemediği gömleğinin kenarıyla Jungkook'un ağzını sildi. Onun da gözleri kızarmıştı ve Jungkook gözünü açacak durumda olmasa bile dudağında yeni olduğu belli bir şekilde kanayan yarayı görebiliyordu. Gözleri kapanmak üzereydi, alnının öpülüp sarmalandığını zar zor anlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İ𝓬𝓮 𝓐𝓷𝓰𝓮𝓵
Fanfiction"Yoğun bir acının içine hapsolmuş bedenimi bir tek sen kurtarabilirdin. Ben öyle şeyler yaşadım ki, insanlar acıyamadı bile. İyi ki geldin. İyi ki beni o karanlık kuyunun dibinden çektin." "Kader seni bulacak yolu çizmeseydi de meleğim, ben yine...