Bölüm 45

1.4K 142 40
                                    

Merhabalar, iyi geceler herkese

Bölüm bir tık gecikti farkındayım ama sınav haftasından yeni çıktım sayılır :p

Keyifli okumalar dilerim 💙

***

Tam karşımda duran bu adam, sanki bana her şeyi nasıl da mahvettiğimi anlamam için zaman tanımak istercesine sessizliğini korurken, Taehyung'un arkamdan duyabildiğim sesli kahkahaları içinde bulunduğum bu boktan durumu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyordu.

Aynı anda birçok şey hakkında düşünüyordum, ilki Jeongguk'un burada ne işi vardı? İkincisi Jeongguk'un BURADA, TAM KARŞIMDA NE İŞİ VARDI?

"Jeongguk?" diye sorduğumda bacaklarım şiddetli bir şekilde titriyordu ve kontrol edemiyordum.

Taehyung'a güveniyordum ama eğer Jeongguk kendini tutamayıp ona sözlü ya da fiziksel olarak saldıracak olursa Taehyung'un da kendini tutamayıp sırrımızı açığa vurmasından korkuyordum.

Onu buradan ikisinin konuşmasına fırsat kalmadan götürmem gerekiyordu ama yanımdan geçip giden sevgilim biraz önce benim oturduğum yere oturmuş ve masada duran, bitiremediğim içki bardağını eline alıp yavaş yavaş yudumlamaya başlamıştı.

"Ne tesadüf ama değil mi?" diye ortaya konuştuğunda istemeye istemeye olsa da yanına oturmak zorunda kalmıştım.

Beni asıl endişelendiren şey ise Jeongguk'un söylediğim yalanı yakalaması değil, şu anda olduğu gibi son derece sakin sakin oturuyor olmasıydı. Normalde asla tepkisiz kalacak biri değildi mutlaka ya bana ya da Taehyung'a burayı dar etmesi gerekiyordu ama şimdi böyle sakince içki içiyor oluşu hiç de doğru hissettirmiyordu.

Taehyung üçümüz arasında süren uzun bir sessizliğin ardından "Sen buralara gelir miydin ya?" diye sorduğunda Jeongguk'un sol yanımda kalan eli hiç beklemediğim bir anda belime dolanarak beni kendisine doğru çekmişti. Taehyung'un bu ani hareketin her bir saniyesini gördüğünü ekşiyen yüz ifadesinden anlayabiliyordum.

"Haklısın, bir süredir gelmiyordum ama bugün içimden bir ses sevgilin sana yalan söyledi, diyor gibi geldiğinden kendimi burada buldum."

Konuştuğu süre boyunca bana bakmış ve en sonunda da gülümseyerek tüm sinirlerimin boşalmasına neden olmuştu.Ters psikoloji falan mı deniyordu, ne yapıyordu bilmiyordum ama bir an önce buradan kalkmamız gerekiyordu. Ne yaşanacaksa ya da birbirimize ne diyeceksek bunlar Taehyung'un önünde yaşanmamalıydı.

Ayağa kalkıp Jeongguk'u da kolundan kavrayarak kaldırmak istediğimde basitçe kolunu kurtarmış ve inanın bana sadece gözleriyle yerime geri oturmamı söylemişti.

"Jeongguk eve gidelim," dediğimde ise yine gülümseyerek başını iki yana sallamıştı. "Taehyung'un başka bir planı var, burada kalmayacak." Diye ısrar ettiğimde ise eski dostum "Öyle miymiş? Bu gece için başka bir sözüm yoktu, karıştırdın herhalde," demişti. Olduğum yerden yanına gidip ağzına bir tane geçirmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Gördün mü başka bir planı yokmuş. Her neyse ya siz ne konuşuyordunuz bakalım? En son Jimin özür dileyip yaşananları hak etmediğini falan söylüyordu. Öyle değil mi hayatım?" diye bana döndüğünde sertçe yutkundum. Tam olarak nereden itibaren dinlemişti ve ben tam şu an ne diyerek bu durumun içinden sıyrılabilirdim bilmiyordum.

"Aramızdaki bir mesela Jeongguk, ona söyleyecek bir şeyim kamadı. Bu yüzden kalkalım." Diye üzerine basa basa konuştuğumda nihayet kalkmaya razı gelmiş gibi görünüyordu.

Elindeki bardağı sertçe masanın üzerine bıraktıktan sonra ayağa kalkmış ve Taehyung'a " Haber verdiğin için sağ ol," diyerek gecenin ikinci şokunu yaşamama neden olmuştu.

"Bu da ne demek oluyor? Ona sen mi söyledin!" diye bir anlığına kendimi tutamayarak Taehung'un üzerine yürüdüğümde Jeongguk durdurmaya çalışsa da başarılı olamamıştı.

İnanamıyordum, ben Jeongguk öğrenmeden şu geceyi atlatayım diye sabahtan beri kırk takla atarken gerçekten yerimizi ona söyleyerek ne yapmaya çalışıyordu?

"Sonra teşekkür edersin Jimin, şimdi sana açıklamak için çok da ayık olduğumu söyleyemeyeceğim. Jeongguk~ah götür onu yoksa gerçekten bir yumruk yiyeceğim gibi görünüyor."

"Bana öyle seslenme dedim, arkadaş falan değiliz. Jimin yürü hadi."

Duyduklarımı anlamaya ve sindirmeye çalışırken Jeongguk'un resmen beni sürükleyen kolları yüzünden Taehyung'u arkamda bırakmak zorunda kalmıştım. "Yavaş ol!" diye bağırdığımda zor da olsa kendimi ondan kurtarmış ve hızlı adımlarla bardan dışarı çıkmıştım. Sinirden arabayı nereye park ettiğimi bile hatırlamıyordum ve siktiğimin yeri birden çok kalabalık gelmeye başlamıştı.

Elimdeki anahtarla farklı yönlere dönerek araba kilidinin açılma sesini duymaya çalışırken arkamdan yetişen Jeongguk karşıma geçmişti.

"Çekil, gitmek istiyorum."

"Hiçbir yere gitmiyorsun."

"Jeongguk bak şu an sinirim tepemde zorlama beni," diyerek yeniden arabayı aramaya başladığımda nihayet görmeyi başarmıştım. Onu burada bırakıp gitmek dışında başka bir şey yoktu aklımda.

"İçki içtin, çevirmeye yakalanırsın. Deneme bile kalkma, arabama benim üzerime." Diyerek yeniden yanıma geldiğinde haklı oluşu yüzünden açtığım arabanın kapısını sertçe kapatıp dudaklarımdan dökülen küfürlere engel olamamıştım.

"Tüm gün kendimi yiyip bitirdim, buraya gelmek hiç kolay olmamıştı ama şimdi çıkmış bana zaten her şeyi bildiğini söylüyorsun. Alt tarafı özür dilemek istedim ya, buna bile doğru düzgün yapmama izin vermediniz. Eve dönmemi bekleyemedin mi, şart mıydı buraya kadar gelmen? Sana söylüyorum Jeongguk?" diye otoparkın ortasında bağırdığımda çevreden üzerimize yönelen bakışlara karşı el hareketi çektiğimde "Ne bakıyorsun hiç bağıran birini görmedin mi!" diye içlerinden birine rastgele çıkışmıştım.

Jeongguk hızla elimi güçlükle de olsa aşağı indirdiğinde iki eliyle yüzümü kavramış ona bakmamı sağlamıştı. "Sakin ol, buraya kızmak ya da sana kendini kötü hissettirmek için gelmedim." Dediğinde derin bir nefes alıp başımı sallamıştım.

Ellerini sakinleşmeye başladığıma emin olduğunda yüzümden çekip bir sigara uzatmıştı. Bırakmış olsa da zaman zaman yanında yedek bir paket taşırdı. İtiraz etmeden kabul ettim. Ne kadar doğru bir seçenek olmasa da kısa süreliğine de olsa iyi hissettirdiği bir gerçekti.

Şimdi ikimiz de arabaya yaslanmış sigara içerken sessizce önümüzden geçip giden insanlara bakıyorduk. Birazdan elimizdeki bu tütün parçaları bittiğinde konuşmak zorunda kalacaktık. Açıklaması gerekiyordu, onunla ne zamandır iletişim halinde olduğunu ve ne kadarını bildiğini açıklamalıydı. Ben ona yalan söylüyorum zannederken nasıl da beni kandırdığını anlatmalıydı.

Biten sigaramı yere atıp ayağımın altında ezdikten sonra ona döndüm. "Seni dinliyorum."  

***

Aynen texting falan (':

Diğer bölümü hemencecik yayımlayacağım merak etmeyin.

Sağlıcakla kalın.

Twin Flame [Jikook Texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin