Bölüm 14

4.4K 328 47
                                    

Pigmemin:
Jeongguk!
Taehyung'un köpeği varmış
Şuna bakk

Senin almak için başımın etini yediğin köpekle aynı tür Artık izin veriyorum Alabilirsin Hatta beraber alalım Ben de ilgilenirim söz veriyorumm(İletildi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Senin almak için başımın etini yediğin köpekle aynı tür
Artık izin veriyorum
Alabilirsin
Hatta beraber alalım
Ben de ilgilenirim söz veriyorumm
(İletildi.)

Jeongguk kapıyı aç
Neredesin sen
Telefonuna da bakmıyorsun
(İletildi.)

Ölüp kalmadın değil mi
Endişelenmeye başlıyorum
(İletildi.)

Sanırım çilingir çağıracağım.
(İletildi.)

***

Jimin, çağırdığı çilingir kapıyı açtıktan sonra ücretini ödemiş ve hiç vakit kaybetmeden içeri girmişti. Aceleyle ışıkları açtığında karanlık hol, göz acıtan keskin bir ışıkla aydınlandı.

Aceleci adımlarıyla her odayı dolaşıyor onu göremedikçe içindeki sıkıntı da büyüyordu. Her zaman bu tarz küslükleri olurdu ama bu sefer ki farklı hissetmesine neden oluyordu.

Kendini tamamen haksız görmüyordu ama Jeongguk'un görünüşünün aksine nahif bir kalbi olduğunu unutmuştu. Çoğu zaman umursamaz gibi davransa da birçok şeyi içinde yaşardı ve ciddi olarak incinmediği sürece bunu dışarıya yansıtmazdı.

Jimin, Jeongguk'u ilk kez bu kadar incitmişti. Gün boyu mesajlarına cevap vermemiş verdiği zaman da çok isteksiz davranmıştı. Jimin tüm bunlar yüzünden Taehyung'un yanında rahat olamamış ve ilk fırsatta kaçıp Jeongguk'u görmeye gelmişti.

Son olarak Jeongguk'un odasına girdiğinde yalnızca holdeki ışığın aydınlattığı odada yatağın etrafındaki boş içki şişeleriyle gözleri büyüdü. Bu tek bir kişi çok fazlaydı. Jeongguk iyi bir içiciydi ama bu onun için bile çok fazlaydı!

Eli duvarın üstündeki lamba anahtarını ararken bir taraftanda ona bakınıyordu. Işığı açtığında aydınlıkta gözüne daha da çok görünen şişeler yüzünden kalbinin sıkıştığını hissetti.

"Jeongguk?" Diye seslendi odanın içinde gezmeye başladığında. Şu an sarhoş olmalıydı ve dışarı çıkmış olsa kapıyı kilitlemeyi akıl bile edemezdi. Çilingir kapının iki kere kilitlendiğini söylemişti.

Pencereden esen rüzgar uzun tül perdeyi yatağa kadar ittiğinde Jimin dikkatle oraya bakmış ve hiçbir yerde göremediği Jeongguk'un bir an için aşağıya düşmüş olabileceğini bile geçirmişti aklından.

Aniden hissettiği heyecan karnının aşağısında hissettiği ağrıyı tetikledi. Sanki oracıkta ruhunu teslim etmeye hazır biri gibi görünüyordu şimdi.

O kadar ağır adımlarla ilerledi ki pencereye, aşağıya baktığı zaman göreceği manzara istemeden zihninde canlanıyor ve zaten ağır olan adımlarını daha da yavaşlatıyordu.

Nihayet pencereye ulaştığında terden sırılsıklam olan ellerini pantolonuna sildi ve derin bir nefes aldı. Başı çok fena dönüyor ve korku tüm vücudunu tir tir titretiyordu.

"O-orada değilsin biliyorum." Diye fısıldadı. Sesi neredeyse hiç duyulmamıştı. Yavaşça aşağı bakmak istediğinde gözleri istemsizce kapanmıştı. Açmak istemiyordu.

"Bu olmuş olamaz," diye fısıldadı yeniden ve gözlerini yavaşça araladı. İlk başta yeşillikler çarptı gözüne. Rengi ancak sonbaharda düşen yapraklarla kırmızıya bürünen çimler hâlâ yeşil görünüyordu. Kimse yoktu. Ona benzeyen tek bir kişi dahi yoktu.

Vücudu bu rahatlama ile aniden gevşediğinde bacakları son üç dakikadır kaybetme korkusuyla sarsılan gövdesini taşıyamamıştı.

Dizlerinin üstünde pencerenin önüne yığıldığında çok derin bir nefes aldı. Avuçları parke zemine sıkı sıkı yapışmıştı. Geçirdiği son birkaç dakikayı mantıklıca düşünmeye çalışıyordu.

"Neredesin?" Diye sordu sesli bir şekilde. Ağlamak üzereydi. Bu kadar içmişken ayakta bile duramıyor olmalıydı. Bu halde dışarı çıkamazdı.

"Jeongguk.." diye bir hıçkırık çıktı ağzından. Bir anlığına onun ölmüş olabileceğini, veda edemeden küs ayrılmış olabileceklerini düşünmek bile tüm dengesini yerinden oynatmıştı. Vücudu yavaşça sarsılmaya başladığında ağladığını bile yeni fark ediyordu.

Oda biraz içki gibi koksa da Jeongguk'un kendine has o yumuşak kokusunu alabiliyordu. Burnunun dibindeydi sanki. Ağlaması bundan ötürü daha da şiddetlendi.

Ardından bir anlığına duraklamasına sebep olan bir ses duydu. Dışarıdan geldiğini düşünmüştü ilk başta, ses çok yakından duyuluyordu. Ufak bir inilti gibi geliyordu kulağa. Jimin önünde duran yatağa doğru dizlerinin üzerinde biraz daha yaklaştı ve tekrar duyduğu inilti ile başını aşağı doğru eğdi.

Son birkaç dakikasını zehir eden ve tek başına onlarca şişe içkiyi deviren en yakın arkadaşı iki büklüm halde yatağın altında yatıyordu.

***

























Textin ilk düzyazısı hayırlı olsun zaman (:

Twin Flame [Jikook Texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin