İyi gecelerr
Bölüme geçmeden birkaç şey söylemek istiyorumm
Şimdi, öncelikle bu bölüm kitabın son düzyazı bölümüydü ):
İkincisi de yakında final vereceğim, kaç bölüm olur henüz karar veremedim ama ben iki diyeyim siz üç deyin, daha fazlası olmayacak.
Bazı şeylerin gereksiz uzatılmaması gerektiğini düşünüyorum, text kitabı olduğundan uzatabilmek için pek çok seçenek var ama bu hali bile bana fazlasıyla uzun geliyor. Tadında bırakacağım. (:
Ayrıca bölümü yazarken sıklıkla "With You" dinledim, belki siz de okurken dinlemek isterseniz
O halde keyifli okumalar diliyorum 💙
***
Jeongguk, serin ve en az tahmin ettiği kadar şiddetli ilerleyen gecede sevgilisine planladığı gibi her şeyi anlatacaktı ama önce onun tam olarak sakinleştiğinden emin olmalıydı.
Jimin aylardır Jeongguk'a yalan söyleyip Taehyung konusunda tek bir kelime etmeye bile razı gelmezken yine buraya, onunla görüşmeye gelmiş olması da bu yalanın bir parçasıydı.
Tüm bunlara rağmen kendisine söylenen ufak bir yalana ya da gizlenen sırlara tahammül edemiyordu. Karşısındaki kişi onu en iyi tanıyan kişi olmasaydı Jimin'in bu tavırlarına biraz bile katlanılamazdı ancak onlar her türlü zıtlıklarına rağmen bir bedeni paylaşabilecek kadar da birbirlerine benzeyen en yakın arkadaşlardı.
Bu yüzden Jimin'i en iyi Jeongguk anlıyor ve ona kızamıyordu. Şu an onun ne hissettiğini ya da ne düşündüğünü sadece göz ucuyla bakarak bile anlayabiliyordu. Birden sivrilen kişiliğine ve sonrasını hiç düşünmeden ortaya döktüğü dikenli sözcüklerine rağmen Jimin, içinde son derece kırılgan ve hassas bir benlik barındırıyordu. Bu yüzden değil miydi zaten tüm başına gelenler? Kendi duygularıyla bile zar zor yüzleşebilen biri şimdi birden fazla insanın duygularıyla başa çıkmaya çalışıyordu.
Taehyung'un Jeongguk'u bara çağırmış olması çok da büyütülüp abartılacak bir durum olmamasına rağmen Jimin, kendi bile farkında olmadan sırf korktuğu yüzleşmeden kaçma fırsatı bulduğuna inanarak birden tüm okları kendi üzerinden sevgilisinin üzerine çevirmişti ve şimdi göğsünde bağladığı kollarıyla ona dönmüş bir açıklama bekliyordu.
Jeongguk her şeyin farkında olmasına rağmen onun üzerine gitmemeyi tercih etti, buraya gelişi Jimin'i küçük düşürmek ya da söylediği yalan yüzünden aşağılamak değildi. Aksine tüm bunlara rağmen yanında olduğunu göstermek için gelmişti.
Kimse mükemmel değildi, hata yapmak doğaldı ve yalan söylemek yaşamın kaçınılmaz bir gerçeğiydi.
"Ne duyacak olursan ol buradan, yanımdan küs bir şekilde ayrılmayacağına söz ver." Diyerek önce onu söyleyeceklerine hazırlamak istedi. Ortada öyle büyük bir şey yoktu ama karşısındaki Jimin ise önlem almak gerekli hatta zorunluydu.
"Ona ben karar vereceğim Jeongguk beni sınama, dinliyorum."
İki tarafın da birbirlerini çok iyi tanıyor olmaları bu iletişimi, onlarca hamle öncesinin tahmin edilebildiği bir satranç tahtasına çeviriyordu. Bugün burada, bu oyunu kazanmak ya da kaybetmek önemli değildi, ikisinin de tek amacı birbirlerini kaybetmemekti.
Jeongguk bir sigara daha yakarak derin bir nefes çektikten sonra yaslandığı arabanın üzerinde ona doğru biraz daha yaklaştı. Yapabilse ona sarılırdı ancak bunun için doğru zaman olmadığı Jimin'in ciddiyetten daha da çekikleşen gözlerine bakıldığında anlaşılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twin Flame [Jikook Texting]
FanfictionKlasiktir, en yakın arkadaşlar daima potansiyel birer sevgili adayı olurlar. Jimin ve Jeongguk ise birbirlerine her konuda zıt ancak bir bedende yaşayabilecek kadar da benzeyen en yakın arkadaşlardı. [jikook #1 🎉] 12.03.22 [ jikook #2] 27.05.21...