Jimin, Jeongguk'u dikkatle yattığı yerden çıkarmış ve hemen yanına, pencerenin önüne doğru yatırmıştı. Yerde iki seksen yatan arkadaşı ise tüm olanlardan habersiz, hissettiği mide bulantısıyla yarı uykulu bir şekilde baş etmeye çalışıyordu.
Jimin onu kaldırıp üzerini değiştirmesi hatta başarabilirse ılık bir duş aldırması gerektiğinin farkındaydı ama oturup kaldığı yerde öylece bekliyor ve Jeongguk'un yüzünü incelemeye devam ediyordu.
Jimin en çok Jeongguk'un saçlarıyla oynamayı severdi ama hafif yağlanmış kahve saçları bu mesafeden gözüne hiç de güzel görünmemişti. Buna rağmen Jeongguk'un alnını kapatan saçları nazikçe sol tarafa doğru çekti.
Elini alnından aşağı doğru kaydırarak hâlâ ufak iniltiler çıkaran ağzına getirdiğinde diğer eliyle de destek almış ve dudaklarını birbirine bastırarak sertçe büzmüştü.
"Geri zekalı, geri zekalısın sen. Bu kadar içecek derdin neydi aptal."
Sinirle büzdüğü dudaklarını serbest bıraktıktan sonra bu kez hiç de nazik olmayarak Jeongguk'u doğrultmuş ve sırtını yatağa yaslamıştı. Her nefes alıp verdiğinde odaya yayılan içki kokusu dayanılacak gibi değildi. Jimin odadaki diğer pencereyi de açıp yeniden Jeongguk'un yanına döndü.
Yarıya kadar açık olan gömleğinin düğmelerine elini attığında bir an duraksadı ve onun yüzüne baktı. Elbette ondan çekindiği falan yoktu ama şu an yanlış bir şey yapıyor gibi hissediyordu kendini. Başını iki yana sallayıp yeniden ilgisini gömleğe çevirmiş ve kapalı olan diğer düğmeleri de açarak yavaşça omzundan sıyırmıştı.
Jeongguk'un üst bedeni ilk kez gördüğü bir şey değildi ama uzun zamandır bu kadar yakından görmemişti. Geçen gün attığı fotoğrafı gözünün önüne getirdiğinde kesinlikle canlıda daha iyi göründüğünü söyleyebilirdi. Elleri sanki arada bir çekim varmış gibi kendiliğinden Jeongguk'un göğüslerinin üzerine değdiğinde yaptığı şeyin yanlışlığıyla önce gözleri büyümüş ardından ellerini çok hızlı bir biçimde geriye çekerek nereye koyacağını bilememişti.
Arkadaşını hiçbir şey düşünmesine fırsat bile kalmadan güçlükle de olsa ayağa kaldırmış ve adeta banyoya doğru sürüklemişti. Onu daha fazla soymadan öylece küvetin için oturtmuş ve kendi bileğinde test ederek ılık olduğunu düşündüğü suyu onun üst kısmı çıplak olan vücudunda gezdirmeye başlamıştı.
"Sen bir uyan, bir kendine gel o şişeleri tek tek sokacağım sana. Hayır anlamıyorum ki kime güvenip bu kadar zil zurna sarhoş olup kendinden geçiyorsun. Bana mı? Tabii Jimin dayanamaz gün sonunda gelip ilgilenir değil mi? Böyle düşündün değil mi!"
Elindeki fıskıyeyi sertçe Jeongguk'un kafasına vurduğunda birkaç saniye duraksamış ama kendi kendine söylenmeye devam etmişti.
"Ben de orada kendimi yiyip bitiriyorum Jeongguk'u üzdüm diye. Oooh beyefendi burada o alem senin bu alem benim kafa buluyormuş. Neden geldim ki zaten? Şu an Taehyung'la beraber ben de başka bir alemde olabilirdim! Sana diyorum hey! Uyandın çoktan biliyorum. Salak salak gözlerini kırpıştırma."
Jeongguk, Jimin'in uyarısıyla gözlerini araladığında en az kendisi kadar ıslanan arkadaşına bakmıştı. Midesi çok fena bulanıyor ama ona öldürücü bakışlar atan Jimin yüzünden söylemeye cesaret edemiyordu.
Jimin fıskiyeyi onun önüne atmış ve "Ayıldığına göre gerisini kendin hallet." Demişti.
"Jimin bekle!" Diye seslendi Jeongguk çıkmak üzere olan Jimin'in arkasından.
"Üzerini değiştir de öyle git."Jimin sinirle arkasına dönmüştü. Jeongguk alnındaki saçlarından damlayan su yüzünden gözlerini sürekli açıp kapatıyordu. Elleriyle saçlarını geriye almayı akıl bile edemeyen bir ahmak vardı karşısında.
"Kes sesini. Eve gitmiyorum."
***
Dedim ki Allahım bir fic de tamamen texting olsun ama yok, olmuyor. Ben araya düz yazı koymadan rahat edemiyorum ama düz yazıdan memnun kaldıysanız da yorumlarda belirtebilirsiniz. Sık sık olmasa da arada kullanabilirim.
Sağlıcakla kalın❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twin Flame [Jikook Texting]
FanfictionKlasiktir, en yakın arkadaşlar daima potansiyel birer sevgili adayı olurlar. Jimin ve Jeongguk ise birbirlerine her konuda zıt ancak bir bedende yaşayabilecek kadar da benzeyen en yakın arkadaşlardı. [jikook #1 🎉] 12.03.22 [ jikook #2] 27.05.21...