'Palaye Royale - Broken'"Sanat bir karşı yazgıdır."
-Malraux-
Şaşkınlığımdan konuşamasam da toparlanıp "Ama o geçen dönem bu okula gelmiş hem Yoongi tanıdığını söylemedi bence karıştırıyorsun büyükanne yaşlılık-" kafasına vurduğunda sustu Jungkook ağzının içinde özür diledi ama pek duyulmadı. "Ne yaşlılığı... ayrıca küçükken buradaydı sonra yurt dışına gönderdi ailesi küçük yaşlarda. Yoongi'ye gelince Taehyung herkesle konuşan bir çocuk değildi sadece seni bekler seninle oynardı. Belki de bu yüzden hatırlamıyordur. Yarın bir daha sor sessiz bir arkadaşımız daha var mıydı diye o zaman eminim hatırlayacaktır. Gerçi sen bile hatırlamıyorken o nasıl hatırlasın!" söylenerek kalktı oturduğu yerden. Gerçekler... hatırlanmayacak kadar eski de olsa gizli kalmak gibi huyları yoktu.
Doğru söylüyordu ben hatırlamıyorken ona nasıl unuttu diye şey yapabiliyorum ki? Ayağa kalkıp kuyruk gibi peşinden tekrar gitti. "Ona nasıl dokundun o bundan hoşlanmıyor diye biliyorum." Güldü ama bir şey söylemedi. Ne yaparsam yapıyım hep konuyu kapattı. Demek ki bunu öğrenme zamanım şu an değildi.
Gece yemekten sonra bahçeye çıktığımda onun en üst katta odasının olduğunu öğrendim. Kulaklıklarımda onun dinlemesini istediğim o şarkı vardı yine. O gün o şarkıyı dinleyeceğinden çok emindim. Bu karma ne kadar bana vuruyorsa ona da vuruyor, yönünü kaybettiriyordu. Tabii o da benim gibi kayıp değilse. Gökyüzüne baktım. Koyuluğunda her şeyi saklıyordu. Öyle gizli sırları barındırıyordu ki geceler içinde. Güneş bunları duysaydı belki de eskisi kadar sıcak olmazdı. Gece gibi yalnız ve soğuk olurdu. Eskiden sevdiğim geceydi, gündüze nazaran. Şimdiyse... geceleri tek hissettiğim nefret ve boşluğun yarattığı soğukluk. Gece; artık görmek istemediğim bir karanlık, geçmişin bir yansımasıydı.
Kendimi bazen... gündüzü hiç yakalayamacakmışım gibi hissediyorum. Bu korkutucuydu çünkü onu görebilmem için gündüz olması şarttı.Taehyung'un camının önündeki hareketlilik dikkat çekene kadar sadece gökyüzündeydi gözlerim düşüncelerimin hemen içinde. Bir tür kavga var gibiydi. Ses yoktu garip bir şekilde fakat içeride gölgelerin birbirine olan öfkesi açıktı. Küçük gölge oyunları. Oraya baktım. Uzun bir süre gölgeler bir şeylere isyanlarını sunduktan sonra hışımla perdeyi açtı. Bir yere saklansam iyiydi diye düşünmek için oldukça geçti. Taehyung'un uzun kirpiklerinde ağırlığını bir anda üzerimde hissediyordum.
Bu mümkün mü bilmiyorum ancak gerçekten onu içimde bir yerde hissediyordum. Beni gördüğüne pek memnun değildi elbette. Sadece ona baktım. Bunu son zamanlarda bir rutin olarak görüyorum. Onu izlemek. Bu da bir tür sanattı.
Ona dalan gözlerim telefonumun çalmasıyla annemin numarasına kaydı. Pes ederek açmaya karar verdim. "Telefonlarım neden açılmıyor Jeon? Bir açıklaman var mı?" gece sessizliğinde resmen sesi yankılanıyordu. Hemen kıstım sesi Taehyung bu sefer odağını tam anlamıyla bana vermişçesine yüzümde gözleri dolanıyordu. Oldukça sessiz konuşmaya çalıştım, boş sokakta yankılansa da. "Özel bir durum değil. Müsait değildim." Arkadan babamın sesi geliyordu. Beni okuldan gönderen müdür yardımcılarından birinin onları aradığını söylüyordu. Tekrar görüşmek istiyorlarmış benimle. "Şu anlık okulla görüşmek istemiyorum." Netti sesi annesinin anlaması ve ısrar etmemesi için. Annesi ne derse sinirlendiği buna da oldukça öfkeliydi. Şımarık olduğundan bahsediyor, her seferinde aynı şeyleri yaptığını söylüyordu. Konuşmanın şiddetine kendini kaptırıp bağırmıştı. "Bu artık sizi ilgilendirmez!" yankı kendine dönünce küfretti. Taehyung'a baktı. Ona yorgun bakıyordu. Daha sonra içeriye girip önce camı ardından da perdeyi kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
.KAYBOLMAK.
FanfictionBizler uzaydan gelen, yıldızların çocuklarıyız. Kemiklerimizdeki kalsiyum ve kanımızdaki demir ölen yıldızdan ve çeşitli süpernovalardan geliyor. Gökyüzüne geri dönmek sadece bir eve dönüş. Her birimiz birer yıldızız. -Carl Sagan.