*İnsanlığın Kuralları Arasında Sadece 𝓢𝓮𝓷𝓲𝓷𝓵𝓮 Kuralsız Olmak. *

1 0 0
                                    


'Sleeping At Last - Neptune'

"Bir sanat eserini yaratmak için tüm kuralları görmezden gelmeli ve unutmalıdır."

-Pablo Picasso-

Sabahın en erken saatlerinde Jungkook'un dersi vardı. Erkenden evden çıkmıştı. Dün Taehyung'a sarılmıştı. Bu çok büyük bir kutsanmaydı. Kalbi durmuştu. Onu üzgün görmek istemiyordu bunun için ne yapabilirim diye her dakika düşünüyordu.

Yoongilerin yanına çıkıp amfi de kahvaltı yapacaktı. Onların sabah zıt enerjili hallerini izlemek beni yoruyor aynı zamanda uykumu getiriyordu. Jimin dün ne olduğunu sordu. Yalanlar dolu birkaç cümle salladım. Anlamıştı ama bunlar özel olabilirdi. Kahveyi yudumlarken kapı çaldı. Normalde buranın kapısı çalmadığından hepimiz kapıya bakıyorduk. En sonunda Jimin kalkıp kapıyı açtı. "Jungkook arkadaşın gelmiş."

Dediğin arkadaşım kim diye düşünmedim değildi. Sonradan anlayıp kapıya en hızlı halimle gittim. Kapının ardında şiş gözleri, mor göz altları bembeyaz olmuş yüzüyle karşılamayı hayal etmemiştim. Biraz uzaklaşıp "Ne oldu? Sen iyi misin?" gülümsedi. Kırgınlık dolu bir gülümsemeydi. "İyiyim uyuyamadım biraz. Ben... şey isteyecektim." Jungkook, bu haliyle önemsediği kişiyi görünce camdan yapılmış kalbi parçalanıyor, kırıkları batıyordu. İçindeki öfke de acıyla uyanıyordu. Ona biri bir şey yapmıştı. Neden böyle hissettiğini de bilmiyordu. Taehyung'a "Numaranı bana verir misin? Sana başka türlü ulaşamıyorum." Taehyung duyduğuna yorgun gözlerini büyüterek baktı. Jungkook ne olduğunu sorduğunda aynısını kendi diyeceğinden söz etti. Kırgın gelinciğim. Telefonunu elinden alıp numaramı yazdım. Ad kısmını ona bıraktım. Ben de çoktan belliydi.

Taehyung karşısındakinin kaydetme şekline bakıyordu. 'PlanTae' yazmıştı. Bu bir ayarlama mıydı? "O ne demek?" dedi. Merak etmişti. Jungkook güldü. "Araştır küçük meraklı." Taehyung onun gülümsemesi ve ona sıcak davranmasından hoşlanıyordu. Hala kendi bir şey bulamamıştı. En sonunda karar verdi. Eskiden tanıdığı bir ağacın adını koyacaktı. İkisi de farkında olmadan bitkilerden seçmişti isimlerini. Telefonuna yazarken Jungkook belli etmemeye çalıştığı merakıyla bakıyordu. *BruGmansia* "Bu ne demek? Bence küfür. Bundan eminim." Taehyung sonunda biraz gülümsemişti. Gülümserken acıyan her hücresine rağmen. "Ne? Tabii ki değil." Jungkook asık suratıyla amfiye yürüdü. "Ama, ama bekle beni. Eğer gelmem sorun olacaksa-" Jungkook durdu. Hiçbir şey söylemeden bileğini yavaşça kavrayıp ilerledi. Ellerini izinsiz tutmak istemiyordu. Taehyung bileğini saran parmaklara baktı. Eskiden bunu biri yapsaydı delirirdi. Eskinin kuralları o olunca normale dönüyordu.
Ona kendi küflerimi bulaştırmak istemiyordum ama elleri sıcacıktı.
Dün gece olmasını istediği ellerdi bunlar. Hiçbir şey demeden yürüdü.

İçeri girdiklerinde durumlarını gören ikilinin tepkisine yine sadece Taehyung bakıyordu. Jimin öksürüklerine boğuldu. Yoongi sadece izledi. "Sana dokunuyor." Jimin işaretle sanki görmemişler gibi işaret ediyordu. Ancak Taehyung bu bariz işaretle elini çekti. Jungkook Taehyung'a bakmadan, "Kurallar bazı insanlar için geçerli değildir." Diyerek hemen telefonuna sarıldı. Onu ne diye kaydetmişti meraktan bayılacaktı. Taehyung onun araştırdığını görünce kendisi de telefonuna sarıldı hemen. İlk bulan Taehyung olmuştu. Plantae gelincik bitkisinin dahil olduğu alemdi. Jungkook telefona dalmış olsa da... ona baktı. Kurallar sadece onun için tamamen kalksaydı keşke.

Keşke...istediğim zaman birine sarılabilseydim. "Gelincik alemi demek." Jungkook kendisi ararken duyunca kocaman gülümsedi. Ona baktı.

"Buldun demek. Ben arıyorum bir şeyler buldum ancak anlamıyorum. Neden zehirli bir bitki seçtin?" Taehyung onları izleyen ikiliyle göz göze gelince konuşacakken sustu. Jungkook fark edince geçiştirdi. Sessizlikte "Çünkü..." yutkundu. "O ağacın sadece çiçeklerine dokunsan bile zehirlenirsin. Melek olarak geçse de; literatür de ne kadar mükemmel görünse de sadece uzak durmalısın. Yaklaşmamalısın." Jungkook tüm dikkatiyle dinliyordu. Cümleleri bittiğinde " Belki de bazı zehirler bazı bedenlerin panzehirleridir. Uzak kalmak gibi bir seçeneğim yoksa ya ölüyorsa o zaman ne olacak? " Taehyung cevap veremedi. Sadece bakışlarını kaçırdı. Sessizlikte tekrar Jungkook konuştu. "En geç dersin kaçta?" Taehyung akşam sekiz de başlayan bir dersi vardı genelde de iki saat sürüyordu. Anlattığında Jungkook aniden ayağa kalktı. "Hadi dışarıya çıkalım." Taehyung'a baktığı için diğerleri üzerine alınmadı. Alınan da hemen reddetti acıları dünden daha fazlaydı. Gülüyordu ama sabahtan beri sızlıyordu. En kötüsü de hiç dokunulamayacak kadar acımasıydı. Unutup sırtını yasladığında ölüm gibiydi.

"Yöneticiyle halledeceğim bana güven. Annem yeni tablolar yapmam için okulu yerle bir edecek haldeydi." Taehyung kokuyordu. "Yapamam." Dedi.

Onu hayal kırıklığına uğrattığımı görmek istemiyordum. Benimle ilgilenmeye çalışıyordu ama ya yine aynısı olursa düşüncesi. "8 Dersine kadar ama o derse girmeliyim." Yüzündeki değişim biraz da olsa huzur vericiydi. Eşyaları amfi de bırakıp aceleyle çıktık.

"Yoongi burada neler oldu az önce anladın mı? Beynim yandı." Yoongi oturduğu kendi koltuğunda Jimin'e cevap düşündü "Bağ kuruyorlar tekrar. Biri kurallarından diğeri için feragat ediyor diğeri sanatını tek bir insana adamış halde." Biraz durup nefes aldı. Sonra devam etti. "Anlayacağın iki zehirli bitki birbirini zehirlememeye çalışırken çoktan zehirlendiklerinin farkında değiller. Neyse haydi şu kadının dersine girelim."

Evin yolundayken dünü düşünmeden yürümeye çalışıyordum. Jungkook ona poz vermemi istemişti. Bu çok utanç verici geliyordu. Binanın en üst katındaki anılarım oluşmaya başlamıştı. Ne garipti. Size ait olmayan yerde oluşan size ait anılar.

İçeri girerken bir şeyler ister misin diyordu. Sadece koltuğa gergin halde oturdum. Gergin olmamalıydım ama engel olamıyorum. O tuvalleri hazırlarken onu seyrettim. Üzerini çıkarıp başka bir tişört giyerken sırtındaki dövmeleri olduğunu gördüm.

Farkında olmadan ayağa kalkmıştı. Başından geçirdiği tişört daha omuzlarındayken sırtlarımızın arasındaki farkı düşündüm. Resimlerle dolu olan ve... "Bir şey mi oldu?" sırtındaki dövmeye dokunan parmaklarımı yeni gördüm. Alışkın olduğu geri geri korkak adımları. "Ben sadece." Jungkook gözleriyle okşadığı kişinin elini yavaşça kavrayıp olağanca sırtına koydu. "Sorun değil. Senin sırtına da ben çizerim bir gün istersen." Duyduğu şeyle istemeyen yaşlar yine görünür olmuştu. Jungkook sessizlikte ona döndü. Ne saklıyorsun benden gelinciğim? Aklında ki tek soru artık hep buydu. "Gerçekten çizer misin?" diye sordu. Jungkook Dünya'ya resimlerini anlatmak için geldiğine inanıyordu. Sanat eseri olarak düşündüğü kişiye resim yapmak. "Ne zaman istersen yaparım." Dedi gözlerine bakan ruha. Çocuk gibiydi. İlgi ve anlaşılmayı bekleyen ürkek gelincik. Normal rüzgârda bile paramparça olan, tüm normaller de yok olan.

Taehyung ne yapacağını beklerken Jungkook sadece ona bakıyordu. "Bir pozisyon olmayacak mı?" dediğinde düşündü Jungkook. "Sen nasıl rahatsın o önemli benim için."

Taehyung koltuğa kafasını dayadı sadece "Böyle." Dedi kısaca ona sürekli rahat ol demek istemiyordu ancak rahat olmasını istiyordu. Uzun bir süre sessizlikte onu çizdi. Jungkook onun tüm açılarına baksa da Taehyung hep gözlerine bakıyordu. Kafasını kaldırdığı anda göz göze geliyorlardı. Saatler ilerken günlerde aynı şekilde ilerlemişti, haftanın aynı günleri okuldan aldığı gizli izinle Jungkook'un evine gidiyorlar ve saatlerce onu çiziyordu. Taehyung eskisi kadar evin içinde gergin görünmüyordu ancak her şeyi saklıyor da olabilirdi. Haftalar geçmiş olsa da sadece birkaç kez eline dokunmanın mutluluğu vardı içinde. Tabii bir de Taehyung'tan habersiz başladığı büyük tablo. Ne zaman biterdi bilinmez ama onun içinde olduğu hiçbir şey kolay değildi. Tek emin olduğu tablonun adıydı. Onca dakikalar, saatler, günler, haftalar su gibi akıyordu o zamanın bile ötesindeydi, zamanımın kurallarını benden çalan, tablolarımın ruhunun da hırsızı oluyordu.

*****
Şarkının sözlerini çokça okudum ve düşündüm ki; gerçekten bu hikayedeki karakterler için yazılmış gibi hissediyorum.
Bu sözler Jeon karakterini anlatırken...
Tel tel parça haline geliyorum.
Eğer kırılmışlık bir sanat eseriyse,
bu benim şaheserim olmalı.

Bunlar ise Kim karakterini anlatıyordu.
Yalnızca yağmur yağdığında dürüstüm.
Sayfaları yırtılmış açık kitap,
Ve benim mürekkebim tükendi.
Seni sevmek istiyorum ama nasıl bilmiyorum.

-Yazar.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 12, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

.KAYBOLMAK.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin