* 𝓓𝓾̈𝓼̧𝓾̈𝓷𝓬𝓮𝓵𝓮𝓻𝓲𝓷𝓭𝓮 Yanan Ruhların Dünya'da Ki Cehennemleri. *

3 0 0
                                    

! Psikolojik şiddet içerikleri bulunmaktadır!

'Konoba - On Our Knees'

"Resimlerle dolu bir oda, düşüncelerle dolu bir odadır."

-Joshua Reynolds-

Kemiklerim kırılabilirdi ancak duygularım cam kırıklarıyla doluydu. Bedenim paramparça olabilirdi ancak benliğimden geriye kalan ne vardı? Canımı alabilirdin ancak o da yerinde olsaydı.

Nefes almak istiyorum, boğazım sıkılmadan. Zincirlerden oluşan havayı solumak istemiyorum. Daha ne kadar bu kutunun içinde yaşamayı bekleyeceğim. Okyanuslar benden neden bu kadar uzak. Her darbeden sonra oluşan izin ruhumda küfleri yayılıyordu. Kara veba gibiydi. Her iyiliğin ağır bir bedeli vardı. Peki, neden bu bedeli benim benliğim ödüyordu?

Kaçmak istiyorum, tüm dokunuşlardan ve düşüncelerimden. Seni görene dek sadece kanayan yerlerimi gördüm. Şimdiyse tekrar yıldızları. Onlar parlak ruhum gibi kararmak üzere değil. Küçük küflerle kaplı değil. Çürümüyor.

Sen renkleri kaybetmişken ben hiçbir zaman görememiştim.

Mutluluğun rengi nedir? Hayal kırıklığının tonları var mı? Anlatamadıklarımın bir tablosu var mı Jungkook? Bataklığımda ilk kez bir melek görüyorum. Kurtaracak mı beni Tanrı'm? Onu sen mi gönderdin? Lütfen o, diğerleri gibi olmasın, yalvarıyorum. Artık güvenmek istiyorum, ben de insan değil miyim? Diğer yaratılanlar gibi.

Tüm okulda Jungkook yanında oradan oraya arada derslere girmiştik. Beni evimin başındaki sokağa kadar getirmiş geri dönmüştü. Bunu yapmasını istememiştim. Yol çok uzuyordu ancak pek laf dinlemiyordu. Eve doğru yaklaşan her adımım geri geri ilerlediğini hissediyordum. Korkunun sesini duyuyordum kulaklarımda. Üzerimde Jungkook'un olan kıyafetlerin kokusu olmasaydı belki korkunun esiri olurdu. Amfi de olanlardan sonra gözleri hüzün dolu bakıyordu. Normalde gerçekten ağlamaktan nefret ediyordum. Bazen, bazı zamanlar elinden ağlamaktan başka hiçbir şey gelmezdi. Bu da aslında olmayan düzene bir isyan sayılırdı.

Ailem sürekli Seoul de ki evimize gider. Abimle ben yalnız kaldırdık. Babam çok çalışırdı. Annem, evlendikleri zamanlarda çocuk özlemi çekiyormuş ancak çocukları olmamış. Bu yüzden abimi evlat edinmişler. Daha sonra da şansa ben doğmuşum. Annem benim büyük iyiliğin karşılığı olarak görürdü. Tabii her şey gibi onlarında duyamadıkları ve göremedikleri vardı.

Kapının önündeyken sertçe açılmıştı kapı. "Neredesin sen?" bağıran abimin karşısında baka kaldım. "Özür dilerim yeni çıktık. Ben, ben-" konuşmasına izin vermeden içeriyi gösterdi. Girmek istemiyorum. Kaçmak istiyorum, Tanrı'm. Yürüdüm sadece yapabildiğim buydu. Kapı kapanır kapanmaz kolumdan tutup üst kata yöneldi. Kolum acıyordu ancak daha fazlası acıyordu gerçekte. "Kim o?" bu sorunun karşılığı neydi, kimdi yoksa Jungkook'u mu öğrenmişti? "Kim a-abi?" titreyen dudaklarımdan ağlamadan önceki cıyaklama gibi çıkmıştı. Tüm kaslarım ne yapacağını bilemez haldeydi. Düşüncelerimde onun sesini duyamıyordum. "Seni bu kadar değiştiren?" şükürler olsun, bilmiyordu. Benim başıma gelen ona gelmesini istemiyorum. "Hiç ben sadece erken çıktım biraz?" olduğu yerde sinirden turluyordu. "Çıkar tişörtünü Taehyung?" olduğum yerde çivilenmiştim. "Abi... abi lütfen."

Kemerini çıkarırken yılanın zehri gibi akan sözleri dökülüyordu. "Sana bu aralar fazla iyi davrandım."  Titrek elleri önce ceketini çıkardı sonra tişörtünü. "Dizlerinin üzerine!" Ağlıyordu.

Derin nefeslerini içini bastırmak için elleriyle ağzını bastırdı. İlk darbeden sonra yere sabitlendi elleri. Halının üzerine düşen göz yaşlarında gelincikler yetişir miydi? Onu uyandırırken mırıldandığı o sözleri duymuştu.

Defalarca... hiç durmadan kemerin tenine değdiğini hissediyordu. Dokunduğu yerlerden parçalanıyordu, ruhu. "A-abi... ne o-lur." Daha fazla güçlü kalmayan kolları dirsekleri üzerine düştüğünde. Yere kapandı. İçin için ağlıyordu. Sesi duyuluyor, oda da belki yankı da yapıyordu ancak kimse duymuyordu. İnsanların gerçek acı çığlıkları asla duyulmazdı. "Bir daha sözümden çıkmayacaksın!" zaten çıkamamıştım ki.

Acı kemerin sesi kesildiğinde hemen yanında duran kişiye bakmak için doğrulmaya çalıştı. Tüm bedeninin gücü çekilmişti. Kalkarken acıdan dolayı yan tarafa devrildi. Cenin pozisyonunda gözleri abisinin üzerindeydi. "Seni çok sevdiğimi biliyorsun değil mi?" her bunları yaptıktan sonra sorduğu bu lanet soru.

"E-evet. Bi-liyorum a-bi." Gözlerime baktı ne kadar bilinmez sonra evden çıktı. Sessiz olan ağlayışlar artık ağır havanın altında çığlıklara dönüşüyordu. Elleri arasına aldığı kafatasını batırıyordu. Boş evde fısıldarcasına sürekli tekrar ediyordu aynı kelimeleri "Neden? Neden?... Neden?"

Hava kararmaya yakın ağlayışları bitmiş belki de gözyaşları tükenmişti. Doğrulup yerden kalktı. Adımları karmakarışık odasına yürüdü. Odasında ki aynanın karşısına geçip sırtında gezdirdi gözlerini. Eskisinden bu sefer daha sert vurduğunda olsa gerek çoğu morarmaya başlamıştı. Krem sürerdi eskiden yetişemediği yerlere haksızlık gibi, bıraktı. Duşa girdi. Sıcak suyun yaralarını daha da acıtmasını dinledi. Duştan çıkıp üzerine giyip donuk sessizliğinde yatağa uzandı. Gözlerini kapattığında aşağının kapısının kapandığını duydu. Normal ritimli kalbi hemen eski ritmini unutmuş, karanlıkta kapıyı ve alttan yansıyan ışıktan yaklaşan adımları izlememek için sırtını döndü. Her zaman yaptığı gibi. Kapı sessizce açıldı. Aniden kafasında el hissedince irkildi. "Uyumamışsın." İyice içine çekilmiş yatakta küçücük olmuştu bedeni.

"Benimle konuşmayacak mısın?" konuşsa ne diyecektim ki? "Yarın okul olduğu için uyumaya çalışıyorum o yüzden abi yoksa bir şey yok." Tek nefeste söylemeye çalıştı. "Bana bakar mısın Taehyung?" istemiyordu. Bu sevgi gösterisini bu gerçek değildi. Yansımaydı. Hemen dolmaya alışık gözleri tükendiğini düşündüğü gözyaşlarıyla yıkanıyordu. Yatakta abisine dönük oturdu. Abisi yanağına dokundu. Geri çekilmek istedi. O bu kadar şeyden sonra bana dokunabiliyorsa Jungkook'un ondan neyi eksikti? "Sen bize aitsin, benim kardeşimsin. Seni korumaya çalışıyorum. Bana kızmıyorsun değil mi? Sırtına krem süreyim hadi." Taehyung, sırtına dokunan abisinin elini refleks olarak ittirdi. "İstemiyorum abi. Ben, ben iyiyim. Lütfen, dokunma."

Artık daha fazla çürümek istemiyorum. Kızsa da bir şey demeden çıktı, kapıda ona sevecenlikle gülümseyerek. Telefonunda hala Jungkook'un numarası yoktu. Olsaydı arar mıydı bilinmezdi. Onu görmek istiyordu. Eskiden bu olayları unutmak için haftalar gerekiyordu. Zaten neredeyse her hafta olduğundan unutamıyordu. Her zaman aklındaydı o korku. Gözlerini kapattı Jungkook'la aynı anda habersiz. Farklı evlerde aynı düşüncelerle, birbirine iyi geceler dilediler. Jungkook uzandığı yatakta Taehyung kokan yastığa sıkı sıkı sarılmıştı.

İçinde tüm gün kötü bir his vardı. Numarası da yoktu ki diyordu. Yarın ilk işi numarasını almaktı aklına bunu koydu. Kokusunda "İyi geceler narin gelinciğim." Diyerek onu tekrar tekrar andı.

#####

Hiçbir zaman şiddet insanı doğru ve dürüst yapmaz, yapmayacakta. Zihin kaçmak için ya en iyi(aşırı tutucu) ya da en kötü(tüm negatif olanlar)olasılığı seçecek ve ne yaptığı hakkında en küçük bir fikri olmayacak.
Beden acılara alışık olsa da ruhlarımız bunun için yaratılmadı, bu yüzden de ruhumuz(psikolojimiz) çok çabuk hasar alacaktır. Sözler insanları bedenlerindeki yaralardan daha fazla yaralayarak yavaşça öldürür.

Ölmek için yaratılan bizler ölmeyi hak etmek için doğmadık...

-Yazar

.KAYBOLMAK.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin