*𝓐𝓻𝓲𝓷𝓶𝓪𝓴 𝓘̇𝓬̧𝓲𝓷 Bazen Sadece Bir Kişi Yeter? *

17 3 15
                                    


'The Neighbourhood - Softcore'

"Bana göre bir sanat eseri, müze duvarında öylece asılı durmanın dışında politik, erotik ve mistik bir anlam taşımalıdır."

-Georgia O'Keeffe-

Beyaz heykellerin arasında ki canlı kimlikleri tanışmak için parçalanırken kendilerini saklamak, sırlarını toprağın en derin mezarlıklarından çıkarmamak için özenle kelimelerini seçiyorlardı.

"Kovulmak üzücü olmuştur." Jeon düşününce kovulduğu için hiç üzülmemişti. Tek hissi sinirdi. Tek duygusu öfkeydi. Hakket neden hiç üzülmemişti? Aklına hiç uğramayan duygunun normalde ilk akıllara gelen olması garipti. "Pek sayılmaz." Diyerek onu terkin eder gibi konuşmuştu ama amacı o değildi şu anlık.

Onunla ne kadardır konuşuyordu bilmese de istediği etraf olağanüstü yalnızlığı barındırıyordu.

Oda da sadece ikisi vardı. Taehyung buraya arkadaşını aramaya gelip geçerken onu görmüştü. Arkadaşı neredeydi onu unutmuş, bir çocuğun dudakların dökülecek kelimeleri duymayı bekliyordu. Onun bakışlarıyla tekrar heykellere bakıyordu. En sonunda odaya giren okullarından biri onları aradıklarını söylediğinde telaşla merdivenlere hareket ettiler. Tüm gelen öğrenciler merdivenin önüne toplanmış, söz birliği yapmış gibi onlara dönüp bakmışlardı.

Taehyung bu durumdan oldukça rahatsız olsa da yanından aşağıya inen Jeon aksine çok rahat görünüyordu. Ondan aldığı güçle bakışların arasına sızdı hemen. Geldikleri araçlara binerken Taehyung rastgele bindiği araçta onun en arkanın bir önünde oturduğunu gördü. Arkasında ki kişiler "Hadi hadi." Diyerek seslenmelerinden tekrar eli ayağına dolanmış halde ilerledi.

Yan tarafta oturmaya çalışan kızlardan biri oturması için onu ittirdiğinde Jeon onlara bakıyordu. Taehyung telaşlı bedenine dokunan kıza döndü. "Bana bir daha dokunma." Sesi araçtaki kalabalığın sesini anında kesmişti.

Bağırmamıştı bile fakat ortamı donduracak kadar keskindi. Jeon'un hemen önünde ki cam kenarına oturdu. Jeon onun bu denli korkutucu aynı zamanda ki kırılganlığını algılamaya çalışıyordu. Yardıma mı ihtiyacı vardı yoksa yardım etmeye mi?

Camdan dışarıya bakışlarını izledi. Uzun kirpikleri kararmak üzere olan gökyüzüne bakarken ne sakin bir manzara oluşturuyordu. İçi öyle garipti ki. Kalp atışları kulaklarını onu gördüğü her an yalnız bırakmıyor. Çalan şarkının ritmine uyarcasına atıyordu fakat ne çalan bir şarkı vardı ortada ne de o şarkıyı benden başka duyacak biri. Dalgın bakışları arkasında ki Jeon'un gözlerine kaydığında Jeon yakalanmıştı.

Önüne dönüp arkadaşından bir parça kâğıt ve kalem istedi Taehyung. Bir şeyler yazıp cam ve koltuk arasından Jeon'a uzattı. Jeon bu harekete şaşırmıştı. Mesaj neden atmadı diyecekti numarası olmaması gerçeği aklında dolandı ve uçtu. Aldığı katlanmış kâğıdı Dünya üzerinde ki kalp atışlarının somut gerçeği olarak tutuyordu.

Düzensiz yazısında gözleri gezindi birkaç sefer.

*Sanatı anlayabilmek için senin gibi bakmam gerektiğini düşünmüştüm ancak yanılmışım. *

Yazan yazıya anlam vermeye çalıştı. Ne olmuştu da böyle düşünmüştü. Onu nasıl hiç sanatla ilgili konuşmadan yanıltmıştım ki? Sadece neden yazıp kâğıdı aynı şekilde geri verdim. Yazdığım şeyden memnun olmamıştı. Kısık sesle "Boş ver." Dedi.

Benden başka bir cevap beklemişti ve ben o cevabı ona sunmadığım için durumu geçiştiriyordu. Benden nasıl bir cevap bekliyordun?

Her geçen saniye Taehyung, benim bu kaybolduğum labirentteki kapının gizli şifresi haline gelmişti. Onu çözsem bile kapının nerede olduğunu da bulmam gerekiyordu. Zihnim sanatı gibi onu da benimsemeye başlamış, sabah gözlerimi açtığımda ki yalnızlığın esiri olmuş tüm tablolara renkleri fısıldıyordu adeta.

.KAYBOLMAK.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin