*Sigara Zehirli Dumandan 𝓞𝓵𝓾𝓼̧𝓾𝔂𝓸𝓻𝓼𝓪 Peki, Ya Sen? *

6 1 2
                                    


'Nicebeatzprod - не могу тебя забыть'

"Hakkında söyleyecek kelime bulamadığım, başka hiçbir şekilde ifade edemeyeceğim şeyleri, renkler ve şekiller ile ifade edebileceğimi fark ettim."

-Georgia O'Keeffe-

Jungkook geçenler de evine yatak sipariş etmişti ancak öylece odaya koyulmuş bekliyordu. Her gece onu rüyalarında görmekten adam akıllı uyuyamıyordu. İçeriye adımlarken "Bu gece burada kal." Dedi. Taehyung telaşlandı. Korkuyla yerinden kalkıp kapıya gitti. "Olmaz abim öğrenirse, yok gitmem gerek." Abisinden ne çok korkuyordu. "Taehyung sen oraya gidene gün aydınlanır. Görülmeme ihtimalin çok düşük." Haklıydı. Düşündü bir yalan ama ne uydurabilirdi? Jungkook tekrar konuştu onu bölerek "Okula erken gittiğini söylersin. Burada kal. Benim kıyafetlerimden giyersin okul rozeti falan anlayacaklarını sanmıyorum."
Çokta itiraz edebilecek durumda olmadığından ikna olmuş gibiydi. Ama kitapları çantası onlar yoktu. "Okul eşyalarım ne olacak?" dedi ve bu demek oluyordu ki kalmak istiyorum ama bunlara da bir şey bul. Jungkook gülümsedi.

"Gerekli olanlar malzemeler atölyede var zaten dersin, korkma. Ben en kötü yönetici ile konuşurum." Taehyung her şeyin arasında merakla "Yönetici yakın mısınız?" sorusunu yöneltti.

Jungkook onu sevmek istiyordu. Öyle masum görünüyordu, cennetin yegâne varlığı gibi sakin ve dokunulamayacak kadar kutsal, anlatamazdı içinde bile onu. "Hayır annemle yakınlar. Dediklerimi yaparlar o yüzden sıkıntı olmayacaktır." Taehyung kabul edercesine kapıdan uzaklaştı. Jungkook'u takip etti. Arka taraftaki odaların en sonuna girdi. Mavimsi tonlarında oda da yerde valizler vardı. Oldukça dağınık bir odaydı. Yatağın üzerinde şekilsiz bir battaniye bir yastık vardı ama çarşafları yoktu. "Dağınık biraz." Dedi yorganı toplarken. Sonra ona valizden kıyafet uzattı uyanınca okulda giymesi için. Verdiklerine cevaben Taehyung pantolonu göstererek "Birkaç beden küçüğü var mı? Bana çok bol olur." Gülümsedi Jungkook.

Üzerine koyarak dediklerini görsele döküyordu. Haklıydı da üzerinde baldır kısımları Taehyung'tan iki beden genişti. Jungkook baktı ama hepsi kendine göreydi. "Bu kadar zayıf olduğunu düşünmemiştim, üzgünüm elimde en küçük bu var." Dedi valize bakarak Taehyung onunla ılımlı bakıyordu. Aşırı bir samimiyet yoktu. Hem birbirinden çok uzak hem de nefeslerinin içinde yaşıyorlardı. İlginçlerdi birbirlerine.

"Dersin kaçta?" diye sordu Jungkook ona göre uyandıracaktı. Düşündü çok geç değildi. Abisi şüphelenmesinden endişeleniyordu. "10 da dersim var." Jungkook onayladı onun yatağa uzanışını izlemek istedi, bu doğru olmadığından çıkarken onu uyandıracağını söyleyip ayrıldı. Balkona doğru ilerledi.

O buradaydı. Evinde, yatağında uyuyordu. Bazı şeyleri kendisi de istiyordu ancak bu kadarını hayal bile edememişti. Sigarayı yaktı. Dumanı içine çekti. Ciğerleri sanki zehirli dumanda rahatlamış ve bedenini uyuşturmuştu. Aşırı rahat hissediyordu. "Sigara çok zararlı." Rahatlatan dumanda az kalsın boğuluyordu. "Yatmadın mı?" Taehyung balkonuna çıkıp onun yaslandığı duvara yasladı. "Kafam çok dolu." Jungkook'a baktı "Aklımı karıştırıyorsun. Bunu nasıl yapıyorsun bilmiyorum ama yapıyorsun." Jungkook duyduklarına sakin kaldı. Sigarası yaşam kaynağıymış gibi, dumanını içine doldurdu. "Sen bana neler yapıyorsun bir bilsen." Taehyung izledi onu. En sonunda sigarayı elinden alıp attı. "Kendini zehirlemenin başka yolları var, içme." Göz bebekleri içinde birbirine bakan ruhlar tutsak olduğu bedenlerden birbirine dokunmaya çalışırken ölümlü bedenler sadece seyirci koltuklarında sessizliklerini koruyordu. "Doğru, sana bakmak bile yetiyor."

Düşüncelerini saklamak yerine yüzüne söylemek ölümlü Dünya da en doğrusuydu diye düşündü, Jungkook.

Taehyung içeriye girdi, konuşmadan. Jungkook onun gidişini izlerken Taehyung çırpınan kalbini duymasın diye aceleyle odaya girdi. Yatağa uzandı. Jungkook kokan yatağa iyice yerleşti. Bazen kaçmaktansa teslim olmayı da denemeliydi insan içinden tekrarladı, Taehyung.

Taehyung biraz yatakta kıpırdandıktan sonra uyudu. Jungkook ise uykusuz dakikalarına dakikalar ekliyordu. Sigara içiyordu onun uyuduğundan emin olduğu için.

Normalden çok içiyordu, istiyordu. Şu an onun nefesi bu evin içinde dolanırken yeterince baş döndürücüydü. Kendini sigarayla uyandırmaya çalışıyordu.

Arkasına yaslanıp tabloda ki dokunduğu yere baktı. Sonra da kaldırdı onu diğerlerinin yanına. Sanatı, kaybolmuş bedeni arasında acı çekerken kalbi de kaybolmuş kimlikli birinde benliğini arıyordu. Koltukta gözlerini kapattı, telefonuna alarm kurduktan sonra. Mırıldandı tüm yeni doğan güne "İyi geceler, gelinciğim." Diyerek.

Alarmın hoş olmayan bağırtısını kapatmış geri uyumak için koltuğa uzandığında aklına uyumadan önce olanlar gelmişti. Uyumadan önce hayal mi görmüştü? Uyuşturucu kullanmıyordu da ancak... "Taehyung buraya gelmiş olamaz." Dedi kendi kendine. Sessizce yatak odasına yürüdü. Olanlar her gece ki rüyalarından biriydi, en gerçekçi olanıydı sadece. Kapıyı yavaşça araladı. Yok dediği insan uyanmasın diye. Yataktaki yorganın altında biri olduğu belliydi. Gözlerini ovuşturdu, tekrar baktı. Adım adım içeriye girdi. Gördü. Uyuyordu. Dona kalmış halde hayranlıkla baktı. Bir yerde okumuştu. İnsanlarla ne kadar kötü olursa olsun uykularında her zaman masum görünürler diye. En masum olduğuna inandığın uyurken görmek ne oluyordu acaba...?

Uyandırmayı hiç istemeyerek elini omzuna koydu, irkilerek geri çekilirken gece yanağına dokunduğu anlar gözünün önüne de kısa film gibi şeritler halinde kaydı. "Yok artık." Dedi.

Ona kendi konuşmaları arasında seslendi birkaç kez. En sonunda omzuna dokundu. O kadar gergin hissediyordu ki avuç içleri terlemişti. Mırıldanarak bir şey söyledi. "Lütfen, bugün uyumak istiyorum." Jungkook saate baktı bir saat erkene kurmuştu alarmı iyi ki de öyle yapmıştı. "Taehyung uyanmalısın ama." Dağılmış saçlarına dokunmak istiyordu. Karamel rengi bu kadar sevdiğim bir renge dönüşeceğini bilseydim keşke...

Onu sarsmak yerine içeride bir şeyler hazırlamaya başladı. Balkon kapısı açık olsa da bugün hava aşırı sıcak geliyordu. O yokken tişörtünü de çıkarttı ve eksilmeyen sigarası. Atıştırmalık şeyleri hazırlayınca kahvesini aldı eline, sigarasının keyfi için. Balkondan içeriye girdiğinde artık uyanmalıydı.

Yanına gidip sözleriyle sarılırcasına, omzuna dokunan elleriyle öpercesine hareket ediyordu. Biraz daha yakınına girip "Uyan uykucu gelincik."

Taehyung duyduğu seslerle bilincini toparlarken kesin gelen sigara kokusuna alışık olmadığından rahatsız olmuştu.

"Sigara kokuyorsun." Yatakta doğruldu. Karışmış saçlarını düzeltirken. Yatağa oturdu Jungkook. "Gece uyarmam bir işe yaramamış." Dedi Taehyung. Jungkook geceyi hatırladıkça sigara içiyordu zaten. "Daha dikkatli olacağım bundan sonra." Nasıl olacağını bilmeyerek o anlık deyivermişti. Yataktan kalkıp banyoyu sordu. Yan tarafı işaret etti. Küçük bir banyosu vardı. Sadelikten oluşmuş beyazlık. Mutfağa geçip onu bekledi Jungkook.

Bazı sabahlar tüm sabahlardan daha farklı olup bundan sonraki tüm sabahları da değiştirecek güce sahipti. Belki bizde tam olarak o sabahın içindeyizdir. Gülerek "Sanırım." dedi, kendi kendine "Shakespeare haklıydı."
Sana önceden yazdığım dizeler yalan söylüyordu;
Seni bundan daha çok sevemem diyenler hani;
Ama o zamanlar aklım bir türlü almıyordu,
İçimdeki alevin daha da parlak yanabileceğini.[1]


******

[1] William Shakespeare - Sone 115

-Yazar.

.KAYBOLMAK.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin