"Yüzünü görmek için bir cam ayna kullanıyorsun; ruhunu görmek için sanat eserlerini kullanabilirsin."-George Bernard Shaw-
Geceler bütün hızını gündüzlerden alırken sabahın en erken saatlerinde gün doğuyorken bir parkta oturuyordu. Gözleri ölü bir insan gibi kırpılmadan doğuşuna odaklıydı. Etrafta birkaç spor yapan insan dışında sessizdi etraf. Kulakları da sessizliğin garip sesini dinliyorken aşağı kaldırımda onu gördü.
Okyanusa bakan onu.
Başka bir evrende de senin ait olduğun yerin okyanus olduğunu düşünüyorum.
Sessizliği dinlemek bir anda yalan olmuş kalp atışları sarmıştı etrafı. Kalkmak yanına gitmek istedi ansızın ayağa kalktı. Adımları kilitli gibi yanına tek adım bile atamıyordu ne kadar umutsuz bir halde olduğunu düşünse de çocuk arkasını dönmüştü. İlk başta görmese de birkaç basamak yukarıda ona durmuş bakan bedeni bulması çokta zor olmamıştı.Onu gördüğünde asılan suratını fark etti. Neredeyse yine mi bu der gibiydi. Aklına okulda olanlar gelince bir cesaretle adımlarını çözdü tek tek. Çocuk ilk uzaklaşmak istese de bu saygısızca olacağından bekledi.
Derin nefesleri arasında Jeon kendine kızıyordu neden böyle yapıyordu. Sanki ilk aşkı, neydi bu böyle? Yanındayken çocuk gözlerini gözlerinden bir saniye bile ayırmadan bakıyordu ama farklıydı. "Günaydın." Dedi çocuk ona yumuşakça Jeon içinden Tanrı'm diyordu yardım et, sanatım ölüyorken bu heyecan fazlaydı. Kendini bir anlığına toparladı. Boğazını temizledi. İçinden tamamen farklı ses tonuyla "Sana da Günaydın." Çocuk büyük gözleriyle ilk gördüğünde bakan çocuğun sesine şaşırıyordu. Farklı bekliyordu, zihninin de canlandırdıklarından. O çarptığı andan beri içinde bir şeyler vardı anlamsızca dolaşan.
Düşüncelerini bölen çocuk oldu. "Ben Jungkook, Jeon Jungkook. Dün... sana çarpan." Gözleri okyanusa kaydı sonda. Taehyung kısa bir gülümseme sunmuştu ona. Jeon tekrar bakakalmıştı. Bakarken konuşmaya devam etmeye kararlı şekilde "O olay için özür dilerim. Kafam o anlarda çok karışıktı ve, ve ne diyeceğimi bilmiyordum." Taehyung ona biraz daha yumuşak bakıyordu istemeden de olsa.
Dışarıdan baksanız hala nefret ediyor gibi görünüyordu fakat içi, içi de öyle miydi gerçekten? Taehyung karşısındakine "Ben de Taehyung. Özür dilemene gerek yok. Sorun değil." Dediğinde dediği şeye kendi de inanmadı.
Jeon o gün dirseğini tuttuğu hatırlayıp iyi olup olmadığını sordu. Taehyung iyi diyerek geçiştirdi. İkisi de birçok şey merak edip bazı görülmeyen, konuşulmayan yasalardan ötürü sessizliklerine tekrar kavuşmuş oldu ortam. Okul için hareket ettiklerinde Jeon daha eşyalarını almadığını söyledi. O yüzden eve uğraması gerektiğini söylediğinde Taehyung tamamen saygı çerçevesinde "Gelmemi ister misin?" sorusunu yöneltti. Bu soru Jeon'u birkaç dakikalığına duraklatsa da olumlu cevap vermiş yolda yan yana yürümüştüler. Bazen nefretle yürüdüğün kaldırımda bambaşka yürüyeceğini hiç düşünmüyordu insanoğlu.
Jeon aklında dolanan sorulardan öyle gergindi ki. Evin önüne gelince Taehyung bekleyeceğini söyledi. Koşarak çıktığı merdivenlerden eşyalarıyla koşarak indi. Aşağı indiğinde o telefonla konuşuyordu. Geldiğini gördüğünde endişeli bir halde hızla kapattı telefonu. Yüzünün düştüğü belliydi. En sonunda zihninde acı çekişen bir soru gün yüzüne pat diye çıkmıştı. "Model... olmaya nasıl karar verdin?"
Taehyung duyduğu şeyle şaşkına dönmüştü. "Sen..." diyebilmişti. Jeon tepkisini pek anlamasa da "Ne oldu?" diyerek baktı. "Yok bir şey." Dedi kesin net bir şekilde. "Gizli yaptın demek." Diye ağzının içinde konuştu ancak Taehyung bunu duymuştu. "Bak! Seni uyarıyorum. Ben modellik falan yapmadım." Öyle sinirlenmişti ki yanındaki kişi de şaşırmıştı. "Başkasına söylemek gibi bir amacım yok sadece." Yutkundu, uygun cümleleri düşünmek için zaman kazanırcasına. "Çok güzelsin-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
.KAYBOLMAK.
Hayran KurguBizler uzaydan gelen, yıldızların çocuklarıyız. Kemiklerimizdeki kalsiyum ve kanımızdaki demir ölen yıldızdan ve çeşitli süpernovalardan geliyor. Gökyüzüne geri dönmek sadece bir eve dönüş. Her birimiz birer yıldızız. -Carl Sagan.