Bir hayal olarak kalmaması gerekenler.

30 0 0
                                    

Ellerinin sıcaklığı parmak uçlarından itibaren yakıyordu. Tüm hücrelerim yüzüme dokunan avucumun altındaki yanağıma toplanmıştı. Tam yanı başımda soluğunu hissediyordum. Zaman kavramı hiç kelimesine kucak açmıştı. Göz teması...kesemiyordum. O an bakışlarım yüzüne mıhlanmıştı. Kalbimin içindeki en küçük damarlar bile bayılacağımı sandılar. Bir adım daha yaklaşarak aradaki açığı kapattı. O açıklığın kapanması yer kavramımı çekti aldı benden. Yitip gidiyordum. Artık benim yerim de zamanım da oydu! Onun yanında sadece 'ben' dim.

Dudaklarımın kuruduğunu farkettim. Hafifçe ıslatıp birşey söyleme gereği duydum. Sadece birşey. Onca yıllık hayatımda sahip olduğum sesim onun ellerinde yitip gitmişti. "Ben...sadece sende yok olmak istiyorum." Çatallı çıkan kısık sesim havaya dağılmadan kulaklarına ulaştı. O an..iste tam o an elleri yüzümü bulduğu gibi,gözleri göz bebeklerimin içindeki ruhumu bulduğu gibi,nefesi burnumun ucunda bittiği gibi,dudakları aslında yıllardır kaybolduğu yuvasını bulmuşçasına dudaklarımı buldu.

Zihnimin mantıklı tarafı çığlık çığlığa karanlığa karışıverdi.

Yakıyordu. Her bir hareketi,dudaklarının her ritmi eritiyordu. Ayaklanan duyularım sadrce onun için çalışıyordu.

Saç tellerime kadar oydum. Tek olmuştuk belki de. İki ayrı dünyaların tek olması gibiydi. İki gezegenin birbiriyle çarpışması sonucu kocaman bir yıkım,kocaman bir yangın,kocaman bir afetti. Yangın ikimizi de sararken gözlerimin kapaklarındaki o karanlık boşluk bordo rengine bürünmüştü. Biz buyduk. Karanlıktan izimizi sökememiş,kırmızının en siyah tonunun yoğunluğuyduk. Akan bir kanın her damlasına tek olmuş bir 'biz' olarak sürükleniyorduk. Her damlada hayat buluyorduk.

Dudaklarının her hareketinde ellerim ensesini bulmuş küçük saçlarını keşfediyordu.

Benim cennetim olan o,cehennemi yaşatacak olan da oydu. O hem cennet,hem cehennem hem de araftı. Yitirdiğim yön duygum,yitirdiğim benliğim,kavuştuğum oydu. Gerçeği hayalinden daha güzeldi. Yolumun sonuydu,yolumun başıydı. Önceki hayatımın sonu,onunla olan ve ne kadar süreceği belli olmayan soyut hayatımın başıydı. Bir milattı.

Ateşle başlayan,bir avuç kül yığınıyla bitecek olan.

Dudağımız ayrıldığında aramızdan geçip giden kocaman his oksijen ile dans edip havanın bir parçası olmuş gibiydi. Gözümü geröek dünyanın ışıklarına açtığımda karşımda onu buldum.

Eskiden,gözümü kapattığımda onu görürdüm. Açtığımda yanımda olmaması acıtırdı. Şimdi ise ne yapacağımı bilmiyordum. Yatağıma yattığımda gözümden kaçan yaşları düşündüm. Sadece yorganım ve yastığım dinlerdi hıçkırıklarımı. Göz yaşlarımın geçtiği o noktaları öperse geçer miydi herşey? Elimi kaldırdım ve yüzündeki küçük sakallar avucumun karıncalanmasını sağladı.Derin bir soluk aldığını gördüm. Gözlerini kısmıştı. "Artık nereye gidersen gelirim ben." Beş kelime. Sadece beş kelime. Kaç harf olduğunu sayamadığım fakat her harfine tane tane sarılma isteği duyduğum sadece beş kelime bir cümlenin içine bu kadar yakışırdı. Sahi gelecek miydi? Gülümsedim. Gülümsedi. Gülümsemesi kalbimin en derin odalarına dokundu.

Ay ışığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin