Elimle yüzümü kapadım. Önümde onlarca kitap ve dirseğime batan bir kurşun kalem... belki de tüm hayatım bundan ibaretti ve farkında değildim...
Bu şehre neden gelmiştim mesela? Aklımda bu soru dönüp tekrar zihnimin en açık sokağına geldiğinde savunduğum o karanlığa gözlerimi dikip baktım bu sefer. Parmak uçlarım lambanın ışığını yansıtıyordu. Elimi gözüme denk gelecek gelece sımsıkı kapattım. Kalkıp ışığı söndürmeye mecalim vardı aslında. Karanlığın ve aklındaki düşüncelerin yoğunluğunda sınırların ucundan sızan bir miktar ışığa ihtiyacım vardı belki de...belki de soluğumu dahi duymadan tüm fikirlerimi kalemimi oynatıp akıtmaya ihtiyacım vardı.
Bu koku,bu şehir sadece güzel yaşamak isteyen ama kabuğuna sinmiş insanların aynası kalacak.
Neden biliyor musun?
Belki de haritaya göz atıldığında kolayca göze çarpmayacak bir kent olduğundan. Belki de adı duyulduğundan kulağa herhangi bir çağrışım yapılmayacak bir kent olduğundan.
Öyle bir şey ki şehrin boğucu karamsarlığından İstanbul'un boğazına sığınarak kaçabilirsin aslında. Her durumda,her mevsimde,dünya batsa,insanlar ağlasa bile güzelliğinden en küçük bir şey kaybetmeyecek bu şehri istersin. Buna imkanlar uzanamasada yalnızda içinde kalmamasını dilersin.
Ve sen yaşadığın şehrin bulutları değilsin. Göremezsin şehri boydan boya. Uzanabildiği en uç noktaları ezbere bilemezsin her sokağına hakim olsan bile. Sadece düşünebilirsin. Zihninin kapladığı boşluk kadar. Gözlerinin görebildiği o alan kadar nefret edebilirsin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay ışığı
Poesía~♥~ Şiir ~♥~ ---- HİSSETTİĞİN KADAR YAZARSIN. ---- Telif hakları saklıdır ^^