" Hop hop, sakin ol. Seninle konuşmamız gereken şeyler var. "
" Ya bir git Bora, tepem atık zaten. Hilal'e yetişmem lazım. Kızın kalbini ağır kırdım. Kız daha beni ölse affetmez. Kendimi affettirmem lazım."
" Evet hacı biliyorum. Yıldızla konuştum. Hilal aramış, olanları anlatmış. Kızcağız çok ağlamış. İçi dışına çıkmış resmen. Şehir merkezine, Yıldız'ın yanına gidiyormuş."
" Eee, ne duruyoruz oğlum? Gidelim bizde."
" Hah işte. Bende dedim gelelim diye. Ama Hilal tembihlemiş sakın söyleme yüzünü görmek istemiyorum demiş. Ben yine de sana söyledim ama eğer bizi görürse vallahi komutanım topa tutar."
" Ya sen o işi bana bırak. Biz hemen onların yanına gitmeyeceğiz zaten."
" Hacı vallahi senden korkulur. Allah bilir aklından yine neler geçiyor. Yıllar önce ani kararla İstanbul'a gidip bizimkileri görmek gibi."
O gün aklıma geldiğinde gülümsedim. Gerçekten de sadece onlar için İstanbul'a gitmiştik. Bu durum Hilal'i endişelendirmişti ama mutluydu en azından. Bir şeylerin sonunu düşünmeden hareket etmiştik ve güzel şeyler olmuştu. Derin nefes alıp Bora'ya baktım. Kafamı onay verir gibi salladım.
" Git hazırlan ve on dakika içerisinde yanımda ol. Güzel şeyler yaşayacağız az sonra."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON KURŞUN
Jugendliteratur" Seçimini yap Ali Asaf Alkan. Ya güzeller güzeli eş'in Hilal Aslan Alkan. Ya da can dostun Bora Akıncı." Derin nefes alarak Hilal'e baktım. Güzel karım. Affet beni. " Bora. Bora'yı seçiyorum. Hemen bırak o'nu." ** Asıl şimdi başlıyordu... İLK YAYI...