3.BÖLÜM

762 64 77
                                    

 Bölüm şarkımız, Hilal'den şehit olan babası Bahadır Aslan'a...

YAZAR AĞZINDAN,

Hilal'in aldığı haber hayatının yıkılmasına neden olmuştu. Neşeli, güler yüzlü, enerjisi bol olan kızın duyguları bir anda taşlaşmış konuşulanları sadece dinliyordu. Yıldız, onun bu halinden korkuyor Hilal'i neşelendirmeye çalışıyordu. Ama boş, ailesini kaybetmiş bir kız ne kadar neşelenebilirdi? Hatta ne kadar da kendine gelirdi? Ya da bundan sonraki hayatını nasıl idame ettirirdi. Bilinmez.

Engin komutan, Hilal'i öz kızı gibi görüyor, onu Bahadır Aslan gibi bütün kötülüklerden korumaya çalışıyordu. Onun için de kolay olmamıştı. Kardeşi gibi gördüğü adamın şehit olduğunu öğrenip bunu birde kızı gibi gördüğü Hilal'ine söylemek. Çok zordu. Canını kaybetmişti o'da. Kardeşi Bahadır Aslan yoktu.

Kimsenin sesi çıkmıyordu. Hilal babasının resmini eline almış içten içe konuşuyordu. Canı yanan kız adeta ortalığı sessiz çığlıklarla inletiyordu. Ama bu sessiz çığlığı duyan sadece kendisiydi. Yıldız hem ağlıyor hem de kız kardeşine destek olmaya çalışıyordu. Yıldız'ın acısı da başkaydı. Babasını kaybetmişti. Öz olmasa da Bahadır Aslan onunda babasıydı. Bahadır, Yıldız'ı Hilal'inden ayırt etmezdi. Öyle ki Yıldız, Bahadır'ın hem dert ortağı hem de kızıydı. Hilal'in annesi Ahu Hanım'ın acısını kızına belli etmez, Yıldız kızına anlatırdı. Hilal'in canı sıkıldığında hemen Yıldız'dan öğrenir kızının moralini düzeltirdi. Öyle bir babaydı.

Hilal'in acısı çok büyüktü daha yüzünü bile hatırlayamadığı annesinin yanına babasını bırakacaktı. İkisi bir toprağı paylaşacaktı. Hilal bu acıyla nasıl başa çıkacağını bilmiyordu. Daha çocuk yaşta annesini kaybeden genç kız bu kez babasının acısını yaşıyordu. Ahu Hanım'ı merak eden Hilal'in kafasını her şey dolduruyordu şuan. Annesinin olmayışı, babasının gidişi. Genç kız alışmak zorundaydı. Ama şuan bulunduğu duygu onu karanlığa çekiyordu.

**

Bahadır Aslan'ın aralarından ayrılışının üstünden bir ay geçmiş, Hilal altmış kilodan elli altı kiloya düşmüştü. Yıldız, arkadaşının bu hallerine çok üzülüyor ve korkuyordu. Kendisi de ondan farklı değildi ama Hilal'e destek olmak zorundaydı. Bir ay boyunca Hilal, Yıldız'ın evinde kalmıştı. Yıldız'ın annesi Hülya Hanım, Hilal kendisini evinde hissetsin diye elinden gelen her şeyi yapıyordu.

Kızlarını böyle görmeye alışık değildi. İkisinin de o gülen yüzü bir aydır sanki kayıplara karışmıştı. Genç kadın, kızları güldürmek için neler denemişti neler. Ama hiçbirisi işe yaramamıştı.

Hilal yataktan kalkıp Hülya Hanım'ın yanına geldiğinde istemsizce gülümsemişti.Hülya Hanım, Hilal'in gülen yüzünü gördüğünde çığlık atacaktı neredeyse.

" Günaydın güzel kızım."

" Günaydın Hülya teyzecim. Yardım lazım mı?"

" Yok, kızım. Sen Yıldız'ı da kaldır kahvaltı hazır zaten."

Hilal'in yanına gelip saçını okşayıp öptü. Genç kız, o an içinden bir şeylerin koptuğunu hissetti. Ama bunu belli etmeyecekti, çünkü artık çok sevdiği bu kadına yük olduğunu düşünüyordu.

Hilal, Yıldız'ın odasına giderken bundan bir ay öncesini düşündü. O akşamı. Son eğlendikleri akşamı. Baba kızlar gecesi yapmış çok eğlenmişlerdi. Ama böyle bir vedadan habersizlerdi. Yıldız'ın odasına girdiğinde yatağa doğru yaklaştı ve genç kıza seslenmeye başladı.

" Yıldız. Kuzum. Hadi uyan. Kahvaltı hazır."

Yıldız uyku sersemi Hilal'e bakarken gülümsedi. Yatağın sağ tarafına kayıp boş kalan kısmını işaret etti.

SON KURŞUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin